Mereş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve 11 kenti etkileyen depremlerin üzerinden 1 yıl geçti. Resmi rakamlara göre 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti. Mereş merkezli depremlerde etkilenen Suriye’de de binlerce kişi yaşamını yitirdi. Yıkımın büyük olduğu kentlerde yaralar sarılmazken, yıl içerisinde sık sık uzmanlardan farklı bölgeler için uyarı yapıldı. Olası benzer bir depremde, ortaya çıkan tablonun daha ağırının yaşanmasından endişe ediliyor. Bu noktada uyarılarda bulunan deprem bilimciler, iktidarı önlem almamakla eleştiriyor. 

Deprem Bilimci Doç. Dr. Savaş Karabulut, deprem ve alınması gereken önlemlere dair Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuştu. 

GÖLCÜK DEPREMİ SONRASI ÖNLEM ALINMADI

Prof. Dr. Naci Görür 3 kent için 7 büyüklüğünde deprem uyarısında bulundu Prof. Dr. Naci Görür 3 kent için 7 büyüklüğünde deprem uyarısında bulundu

Tüm altyapı ve üstyapılar ile nüfusun deprem gerçekliğine göre dizayn edilmesi gerektiğini söyleyen Karabulut, 1999 Gölcük Depremi'nden gerekli derslerin çıkarılmadığını ifade etti. Karabulut, "1999 Gölcük Depremi için 'milat’ dendi. Daha sonra birçok yasa ve yönetmelik çıkarıldı. Maraş merkezli depremler meydana gelene kadar önlem alınabilirdi. Fakat hazırlanılmadı" diye kaydetti. 

Yaşanan depremlere karşı hazırlık yapılmamasının "devlette devamlılığın esas olmadığını" da gösterdiğini kaydeden Karabulut, 1999 depremi sonrası "Bu işi rayına sokacağız” açıklamalarının yapıldığını, ancak yapı denetiminin özelleştirildiğini ifade etti. Denetimin özel firmalarda olmasının birçok sorunu beraberinde getirdiğini dile getiren Karabulut, "Deprem gibi doğal bir tehlikenin afete dönüşmesinin nedeni alınamayan önlemlerdir" dedi. 

'DÜZENİN KENDİSİ SORUMLUDUR' 

Karabulut, "Kamu kurumları yapıları denetlemiyor, yapı denetim firmalarının birçoğu da davalık. Çünkü usulüne uygun denetim yapmıyorlar, paralarını müteahhitten alıyorlar. Aynı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Kanunu’nda olduğu gibi. Orada da İSİG uzmanına parayı veren kişi, ‘Beni denetle’ diyor. O yüzden bu işler merkezi sistemle yapılmadığı sürece ne yazık ki yürümez. Buradan baktığımızda sorumlu direkt düzenin kendisidir. Denetim kamu eliyle yapılsaydı bu ölümler olmayacaktı. Sorumlusu da bu denetimleri yapmayanlar ve denetimi bile özelleştirenlerdir. Sorumlusu insanların güvenli konutlarda oturmadığını bildikleri halde buna müdahale etmeyenlerdir" ifadelerini kullandı. 

AKP'nin iktidara geldiği günden bu yana depreme karşı alınması gereken önlemleri almadığına dikkati çeken Karabulut, deprem bölgesi için 1 trilyon 28 milyar ayrıldığını, iktidarın borçları ödemek için iç ve dış borçlanmaya gittiğini ve bu borçlanma neticesinde devletin ödediği faizin 1 trilyon 260 milyar TL olduğunu aktardı. Böylece iktidarın depreme ayıracağı bütçenin fazlasını borçlanmaya ödeyeceğini söyleyen Karabulut, yıkılan yapıların sayısı göz önünde bulundurulduğunda ayrılan bütçenin yapılması gereken yapılara yetmeyeceğini vurguladı. Karabulut, "Bu bütçeyle ancak bunun 4’te 1’ini inşa edebilirler. O yüzden mevcut 2024 bütçesi tekrar 2023 bütçesi gibi ek bütçe gerektirecektir” diye kaydetti. 

RİSKLİ YERLER

Karabulut, deprem riski bulunan birçok bölge olduğuna işaret ederek, "Marmara bölgesi, İzmir ve Güneydoğu Anadolu'da deprem bekleniyor. Bingöl'ün Yedisu ilçesinde, Nazımiye’nin yanı sıra Malatya Ovacık’ta bulunan fayın kırılması bekleniyor. Özellikle Akdeniz’de de büyük bir deprem bekleniyor. Büyük tusunamileri oluşturacak depremler bekleniyor. Çünkü tarihsel depremlerde Akdeniz coğrafyasında büyük tsunamiler meydana gelmiş. Yani Türkiye'de fay hattını geçtiği her yerde deprem bekleniyor" diye kaydetti. 

'YERYÜZÜ BEKLEMEZ, SADECE ZAMAN TANIR'

Marmara Bölgesi’nin sanayi merkezi olduğunu ve olası depremin çok yıkıcı bir etkisinin olacağını vurgulayan Karabulut, "Türkiye’nin 4’te 1’i burada. Yardıma giden ekiplerin yüzde 60’ı burada. Burayı bu haliyle kimse kurtaramaz. Hem bakanlığın hem de belediyelerin verdiği yapı envanterleri bilgisi bile hala net değil. Halen bina sayısı belli değil. 1999 depreminden günümüze kadar düşünürsek, 25 yılda yüzde 25’lik bir çözüm bile üretemediler. Ama Kuzey Anadolu fay hattı için deprem, her yıl 2 santimetre hareket ediyor. 2 cm çarpı 25 yıl dersek; 50 cm yapıyor. Yani deprem enerjisini arttırarak devam ediyor. Yeryüzü beklemez, yeryüzü sadece zaman tanır. Marmara’da Kuzey Kol var. 2 deprem üretmesi bekleniyor; 7,4 ve 7,2 şeklinde. Orta Kol var; İznik’ten başlayıp Çanakkale’ye doğru giden. Orada da 7 büyüklüğünde deprem bekleniyor. Güney Kol var; oranın tamamı jeofizik mühendisleri tarafından yapılan sismik ölçümlerle belirlendi ve Bursa’nın içinden tamamen büyük faylar geçiyor” bilgilerini paylaştı. 

'ÇOĞUNLUĞU OLUŞTURAN HALK ÖLÜMÜ BEKLİYOR!'

Ülkenin olası bir depreme hazır olmadığını vurgulayan Karabulut, şunları söyledi: "Bu şekilde yönetilirsek depreme hazır olamayız. Çünkü yönetim sistemi, parası olmayanlara yaşam hakkı vermiyor. Eşit, adaletli ve emeğin egemen olduğu, herkesin insanca yaşayabildiği, güvenli barınma hakkının sağlandığı, emeğin sömürülmediği, halkın egemen olmadığı bir sistemde olmadığımız sürece depreme hazırlanamayız. Yurttaşlar hep 'zede' oluyor. Yani maruz bırakılan, mağdur bırakılan oluyor. Depremzede, selzede oluyor. Ama birileri de para kazanıyor. O yüzden sistemin kendisi çarpık. Tahterevallinin ağır basan tarafında çoğunluğu oluşturan kişiler, ölümü bekleyen kişiler oluyor. Ama diğer taraftan da ihalelerle birilerine para kazandırmaya çalışıyorlar.”

ÇÖZÜM: HERKESE EŞİT YAŞAM HAKKI TANIMAK

"Deprem sorununun çözümü birilerini zengin etmeyecek bir sistemden geçiyor" diyen Karabulut, "Bir inşaatın ortalama yapım maliyeti 10 milyon. İstanbul’da şu an bir dairenin ortalama fiyatı 1 buçuk milyon TL. Bir apartman 10 milyona mal ediyorsunuz fakat dairenin tanesini en az 2 milyona satıyorsunuz. Özetle birileri karından vazgeçmediği sürece ve artı değer ortadan kaldırılmadığı sürece çözüm yok. Çünkü güvenli barınma hakkı testi için insanların önce güvenli konutlara oturacak bütçeye sahip olmaları gerekiyor. Kar eden sistemin kendisi kapitalizm. Kapitalizm olduğu sürece, insan hakları ve demokratikleşme adına da gerekli adımlar atılmadığı sürece bu sorun çözülemez. Çünkü insan hakkına değer verildiğinde yaşamlarımız korunabilir. Anayasada var ama insanlar ölmeye devam ediyor. Eğer Anayasada yazılıyorsa o zaman bu yasayı uygulamayan siyasi sorumlular nerede? Sadece müteahhitler ya da mühendisler mi sorunlu? Bakanlıklar, belediye meclis üyeleri neredeler? İktidarlar özelleştirme politikalarından vazgeçsinler, her şeyi kamulaştırsınlar. Deprem seferberliği ilan etsinler. Paranın egemen olmadığı bir sistemde yaşasınlar. Çözüm kamu gücünü harekete geçirmek, herkese eşit yaşam hakkı tanımak, bütün alt ve üst yapıları ücretsiz incelemekle geçiyor” ifadelerini kullandı. 

MA / Ömer İbrahimoğlu