Wan’ın Qelqelî (Özalp) ilçesine bağlı Çamilî Mahallesi’nde 1 Eylül’de bir evin bombalanması sonucu iki kişi yaşamını yitirmişti. Van Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Şubesi, yaşanan olaya ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Wan Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda yapılan açıklamaya sivil toplum örgütleri temsilcileri destek verdi. Basın açıklamasını okuyan ÖHD Eşbaşkanı Murat Özçiçek, yaşananların hemen ertesi günü mahalleye giderek incelemelerde bulunduklarını, tanıkların beyanlarını aldıklarını ifade etti. 

RAPOR AÇIKLANDI

Operasyon yapılan eve ağır silahlarla yoğun bir şekilde ateş açıldığı, evden karşılık geldiğine dair bir tespitin yapılamadığını belirten Özçiçek, “Açılan ateş sonucunda evden yoğun dumanlar yükseldiği, ardından evde bir patlama yaşandığı ve evden parçaların uçuştuğunun görüldüğü, ardından evin yıkıldığı tespit edilmiştir. Operasyon yapıldıktan sonra yıkılan evde yangın çıktığı, köylülerin talebine rağmen yangın söndürme işleminin yapılmadığı, olaydan iki gün sonra giden heyetçe yapıdan hala dumanlar çıktığını tespit edilmiştir. Operasyon sırasında kullanılan silahlar ile birçok noktadan ateş açıldığı, açılan kontrolsüz ateş nedeniyle operasyon yapılan evin yakınında bulunan otomobilin tahrip olduğu gözlemlenmiştir. Köylülerce tarafımızla paylaşılan görüntü kayıtları, olay yerindeki izleri, yayılım alanı, tanık anlatımları ve ağır silahlarla operasyon yapılan evin iki kişinin üzerine yıkılmış olması göz önünde bulundurulduğunda ölüm olayının kolluğun ağır ve orantısız silah kullanımı sonucunda meydana gelmiş olabileceği şüphesi oluşturmuştur” dedi.

‘GİZLİLİK KARARI KALDIRILMALI’

Olaya dair açılan soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunması nedeniyle operasyon sonucunda öldürülen kişilerin bilgilerine, ölen kişilerin naaşlarının ne durumda olduğuna ve soruşturma dosyasının içeriğine ulaşılamadığını ifade eden Özçiçek, “Kişilerin yaşam hakları ulusal ve uluslararası mevzuat ile teminat altındadır. Silah kullanımının tek ve son çare olması, görev sorumluluğu gereği soğukkanlı olunması, öldürme amaçlı olmaması, önce direnmeyi kıracak başka yöntemler denenmesi, kişiye karşı silah kullanımının kaçmayı ve saldırıyı önlemek amacıyla olması, mevcut hayati tehlike varsa ancak öldürücü atış yapılabileceği, üzerine ateş edilecek kişinin devamlı göz önünde tutulması, rastgele ateş açılmaması gerektiği belirtilmiştir. Silah kullanımının orantılı olması gerektiği aksi halde silah kullanımının yaşam hakkının ihlaline neden olacağı teminat altına alınmıştır” diye konuştu. 

‘ORANTISIZ SİLAH KULLANIMI İNCELENMELİ’

Özalp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaya ait maddi gerçeğin ortaya çıkması için olayı bütün yönleri ile araştırması gerektiğine dikkat çeken Özçiçek, “Olayla ilgili soruşturma bağımsız ve tarafsız bir soruşturmanın gereği olarak bizzat savcılık eli ile yerine getirilmelidir. Operasyon sonucunda gerçekleşen ölüm olayının orantısız silah kullanımı nedeniyle meydana gelmiş olabileceği iddiası göz önünde bulundurularak; olaya karışan tüm kolluk personellerinin kimliklerinin derhal tespit edilmesi, şüpheli olanların derhal yakalanması, olayda kullanılan tüm silahlara el konulmak suretiyle balistik incelemelerinin yapılması, tüm boş kovanların toplanılması, ivedi bir şekilde olay yerinde keşif yapılması, ölüme sebep olan ateşin veya yıkımın kim tarafından yapıldığını ve ateşin hangi silahtan çıktığının tespit edilerek failin tespit edilmesi ve soruşturma sonucunda ölümlerin orantısız silah kullanımı nedeniyle gerçekleştiğinin kanaati oluşması halinde delilleri karartma şüphesi sebebiyle olaya dahli olan tüm şüphelilerin yargılamasının tutuklu yapılması gerekmektedir” dedi. 

‘CEZASIZLIK POLİTİKASINA SON VERİLMELİ’

Operasyon sonucunda öldürülen 2 kişinin naaşlarının durumları ve ailelerine teslimi konusunda yapılacak işlemlere ilişkin yetkililer tarafından bilgilendirme yapılması gerektiğini ifade eden Özçiçek, “Türkiye’nin insan hakları görünümü açısından en öne çıkan noktalardan biri de güvenlik güçlerinin artan şiddeti, orantısız silah kullanımı ve bunun yol açtığı yaşam hakkı ihlalleri olmuştur. Bu durumun temel nedeni ise orantısız silah kullanımı ve süreklileşen cezasızlık politikasıdır. Hak ihlallerini teşvik eden, özendiren cezasızlık politikasına son vererek bu sorun aşılabilir. Yargı ve yürütme organları, yurttaşlara işkence yapan, keyfi ve yasa dışı silah kullanarak insanları öldüren güvenlik güçlerine tolerans göstermemelidir. Bu noktada Türkiye yaşam hakkının korunması açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında taraf devletlere yüklenen yükümlülüklerin gereğinin yerine getirilmelidir” diye konuştu.