Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı olası harekat ile ilgili olarak da konuşan Davutoğlu, Suriye’nin demografik yapısının değiştirilmesine karşı olduklarını ve öncelikle sorunun Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile diplomasi yoluyla halledilmesi gerektiğini söyledi. Davutoğlu, giderek derinleşen ekonomik krizin bir isyana dönüşmesi ve iktidarın bunu kullanarak olağanüstü hal (OHAL) şartlarında bir seçime gitme riskinin de bulunduğunu söyledi.

Diyarbakır’da, dün akşam Kürt meselesi ile ilgili kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşları ile dokuz saat süren bir toplantı yapan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, basın toplantısı düzenledi.

Davutoğlu, bölgede gezdiği yerlerdeki izlenimlerini anlatarak başladığı konuşmasında, “gençlerin akın akın yurt dışına gittiğini”, ve bunun Ankara tarafından görülmek istenmediğini söyledi. Her ay 20 esnafın dükkanını kapatmak zorunda kaldığını, bu kötü gidişe Ankara’daki yöneticilerin son derece duyarsız kaldığını söyleyen Davutoğlu, şöyle dedi:

“Bu Türkiye’deki kötü gidişe karşılık Ankara’da son derece duyarsız, cahilce politikalar ile geleceğin hayalini satan bir iktidar var. Eğer seçim gelecek sene veya kasımda olursa cumhuriyetin tarihinin en kritik eşiklerinden biri olacaktır. Bir taraftan ekonomik kriz, diğer taraftaki yasaklar; Türkiye gittikçe otoriterleşme ile karşı karşıyadır. Diyarbakır’a biz gelmeden 21 gazeteci tutuklandı. Bir korku atmosferi ile buraya geldik. İktidar ne olursa olsun gidecek ve Gelecek Partisi Diyarbakır’da iktidarın tek alternatifidir. Türkiye’nin her alanda yeni süreçlere ihtiyaçları var, bu cahilce yürütülen mantık ile Türk ekonomisi çöker. Demokrasi alanında yeni bir atılım ve vizyona ihtiyaç var. Demokrasi olmadan yeni toplum düzeni kuramazsınız.”

“Kürt meselesinin çözümü için yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır”

Davutoğlu, Kürt meselesinin cumhuriyet tarihinin en önemli meselelerinden biri olduğunu ve Türkiye’de birçok konuda sıkıntılara sebebiyet verdiğini de ifade ederek, “1990 ve 1980’li yılların kaybolmasına sebep olmuştur. Sorunun köklü çözümü için 3 ana ayak olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin genel olarak demokratikleşmesi için öncelikle yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Kürtçe üzerindeki yasak ve kısıtlamaların ve engellemelerin kaldırılması şart. Kürtçenin eğitim ve kamuda kullanımı sağlanmalıdır. Kimse kendi ana dilini seçemez. Kimse başkasının ana dilini engelleyemez. Yerel yönetimlerde demokrasi eksikliği var. Hiçbir vesayetin olmadığı, bölge halkının diğer bölgeler gibi seçtikleri yönetilmesi ve seçilenlerinde seçim ile görevden alınması gereken bir sistem istiyoruz. Komşu ülkelerdeki Kürtler ile ilgili ise, biz Suriye ve Irak’taki Kürtleri bir tehdit unsuru değil ve buradaki akrabalarımız ve tarihdaşlarımız olarak görüyoruz. Kürtleri, Suriye ve Irak’taki terör örgütlerinin ve emperyalist güçlerin himayesine bırakmamamız gerekir. Türkiye gerçek anlamda demokrasi ve refaha ulaşana kadar bu mücadelemiz sürecektir” dedi.

“Suriye’nin demografik yapısı değiştirilmemelidir, Kürtler topluca tehdit görülmemelidir”

Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılmasını ve vatandaşların hem eğitimde hem de sosyal hayatta bu dili kullanmayı hayata geçireceklerini kaydetti. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik yeni bir harekat hazırlığı ve harekat ile Suriye’nin demografik yapısının değiştirilmesi endişeleri ile ilgili soruya ise Davutoğlu, “Türkiye’nin Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi asla topluca bir tehdit görmemeli, oraya bakışında Kürt halkı ile onlara baskı oluşturmuş unsurlar arasında net bir ayrım yapmak lazımdır. Bundan sonra ebediyete kadar beraber olacağımız sorumluluklarımız vardır. Türkiye öncelikle sorunu diplomatik yollarla ABD ile görüşerek çözmeye çalışmalıdır. Bu konuda sorumlu ABD’dir. Operasyon, Suriye’de demografik yapının değişmesine yol açmamalıdır. İktidarın bu operasyonu iç siyasi malzeme olarak kullanmasına karşı çıkmamız lazımdır. Demografik yapının korunması lazımdır. Suriye’de barış politikaları izlenmek zorundadır” diye konuştu.

“Kriz derinleşir ve halk isyan ederse iktidar bundan faydalanıp ülkeyi OHAL şartlarında seçime götürme riski vardır”

Davutoğlu, Haziran-Kasım 2015 arasında yaşananlar ile ilgili bir soru üzerine ise, “Haziran ile Kasım 2015 arasında Türkiye’nin en iyi şekilde yönetildiğinin kanısındayım. Enflasyon yüzde 4-5 arasındaydı. Bugün enflasyon nerede? O gün özgürlükler kısıtlanmamış ve kayyum atamaları olmamıştı. O dönemler için söyleyeceklerimi dile getirdim. Olağanüstü şartlarda ülkeyi seçime götürme riski her zaman vardır. Ekonomik kriz derinleşir halk buna isyan ederse iktidarın bundan istifade ederek ülkeyi OHAL şartlarında seçime götürme riskleri vardır. İktidardaki üç ortağın kullandığı dil tehlikelidir. Bu dil Türkiye’yi bir yere götüremez” dedi.

Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde ev alacağının hatırlatılması üzerine Ahmet Davutoğlu, “Eğer ben başbakan olarak devam etseydim, Sur’a üçüncü başbakanlık ofisi açıp, orada bir ev alacaktım ve tatillerimi Diyarbakır Sur ve Konya’da geçirecektim. Sur’da yapılan restorasyon çalışmalarını da doğru bulmadım. Benim tahayyül ettiğim Sur ile yapılan arasında çok fark vardır. Bunu daha önce de dile getirdim” dedi.