Rusya-Ukrayna savaşı domino etkisi yapıyor. Neo-liberal zincirin bağımlı halkası Türkiye, savaşan taraflardan daha fazla hasar görüyor. Halkın sırtında bir kambur olan Erdoğan rejimi daha fazla ağırlaşıyor. 

PUSULASIZ GEMİ

Rusya’ya yönelik yaptırımlar derinleştikçe ve çeşitlendikçe ithalata dayalı ekonomiler daha fazla zarar görüyor. Bu ekonomiler arasında Türkiye ilk sıralarda geliyor. Türkiye’de kum üzerine kurulu bir ekonomik model olduğu için olası bir dış kaosta fazlaca etkilenebiliyor. Bu kaos Slav diyarında olunca etki boyutu daha da büyüyor. Neden? Çünkü Rusya ve Ukrayna ile özellikle tarım, enerji, silah ve turizm alanında yoğun bir korelasyon var. Bu korelasyon Ankara yönetimini adeta bir “yılan balığına” çevirmiş durumda. Hem Bektaşi hem Mevlevi olmak zorunda kalıyor. Bir gün savaşın kabul edilmez olduğunu açıklıyor, ertesi gün Moskova ile ilişkileri korumanın önemine değiniyor. Sonraki gün NATO’ya daha “kararlı” adım atması çağrısında bulunuyor. Diğer gün Avrupa Konseyi’nin Rusya’nın üyeliğini askıya almasına çekimser kalıyor. Bir başka gün Rusya’nın müttefiki Belarus’la ticaret antlaşmasını onaylıyor. Tek kelimeyle pusulasını kaybetmiş bir gemi. 

‘SAVAŞ UZARSA TARAFSIZLIK BOZULUR’

Türkiye’nin bu ikircikli tutumu şüphesiz bazı yayın organlarında ele alınıyor. The National News haber sitesinde David Lepeska, “Türkiye Rusya ve Ukrayna arasında seçim yapmak zorunda bırakılır mı?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Rusya’ya yaptırım konusunda Türkiye’nin Batı karşıtı tutumunun aslında Kiev’in Rus karşıtı politikasıyla eşdeğer olduğunu düşünen Lepeska, savaşın uzaması ve Batılı güçleri içine çekmesi durumunda Türkiye’nin “stratejik muğlaklık” politikasının zora girebileceğini dile getiriyor. 

VASSALLAŞAN EKONOMİ

Savaş devam ettikçe döviz ve petroldeki yükselişin “çit üzerindeki” Türkiye ekonomisini daha fazla yıpratacağı kaçınılmaz. Bunda Ankara yönetiminin büyük sorumsuzluğu var. Hazine ve bütçeyi ayaklar altına alan yönetici klik, Türkiye toplumunu sert rüzgârlara karşı yelkensiz hale getirdi. Tek hobisi rüşvet, yolsuzluk, rant, kayırma, ihalecilik olan bir hükümet Türkiye ekonomisini “vassallaştırdı”(Bağımlılaştırdı). En büyük “icadı” SİHA oldu. Ekonomi, bazı tahıl ürünlerinde dahi vassallaşan bir karaktere büründü. Örneğin buğday üretimi ve ithalatında “TÜİK’in” iliştirilmiş verilerine bakıldığında 2002 yılında yaklaşık 20 milyon ton buğday üretilmiş ve 1 buçuk milyon ton ise ithal edilmiş. 2021 yılında ise ortalama 18 milyon ton üretilmiş ve 7 milyon ton ithal edilmiş. Yüksek tahrifat kokuyor olmasına rağmen bu veri, AKP döneminin barometresidir. Buğdayda dahi Rusya’ya bağımlı hale gelmiş bir ekonomi var. Mariopol’de bir hastaneye bomba atılıyor, Konya Nalçacı’da un fiyatları yükseliyor. Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı. 

GÜÇLÜ BÜTÇE GÜÇLÜ SALDIRI!

Ukrayna-Rusya savaşının en önemli etkilerinden biri de turizm sahasında yaşanacak. Ukraynalı ve Rusyalı turistler sadece savaşın yarattığı dramatik ve psikolojik sorunlardan dolayı yaz programını iptal etmeyecek. Bir de Rus Rublesinin dolar karşısında yaşadığı “bunalım” da belirleyici olacak. Savaş başlamadan önce 1 Dolar 73 Ruble iken şimdilerde 140 Ruble dolaylarında geziyor. Bu konuda Ekonomiçeskaya Pravda gazetesinde yapılan bir değerlendirme esas alındığında Türkiye’de 3 yıldızlı bir hotelde iki kişilik sade bir tatil savaş öncesinde yaklaşık 75 bin Ruble iken şimdilerde 140 bin Rubleye çıktı. Bu denklem, Slav turistin yaz programını alabora edecektir. Yıllık 6 milyon turistin (4 milyon Rusya’dan, 2 milyon Ukrayna’dan) Türkiye’ye geldiği hesaba katılırsa bütçede ciddi bir açık yaratacak. Olumsuz tarafı tüketiciye yüksek enflasyon olarak döneceği, olumlu tarafı 2023 seçimlerini “kara kara” düşünen Ankara yönetiminin olası askeri hamlelerini değiştireceğidir. Türkiye’de güçlü bütçe, hiçbir zaman güçlü bir kamusal hizmet olmadı. Aksine güçlü bir askeri saldırganlık olarak halka dönüş yaptı. 

MA / İsmet Konak