AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, yaklaşık 3 yılın ardından 9 Temmuz’da Diyarbakır’a gitti. Namaz kılıp, HDP İl Binası önünde bekletilen grubu ziyaret eden Erdoğan’ın, Kürt sorunu çözümü adına 2013-2015 yılları arasında yürütülen “çözüm süreci”ni ilişkin yaptığı konuşma karşılık bulmadı. Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, Erdoğan’ın gezisini ve burada yaptığı açıklamalar, erken seçim tartışmalarını ve devlete bağlı çete yöneticisi Sedat Peker’in itiraflarını değerlendirdi. 

İKTİDARIN SEÇİM KAYGISI

Erken seçim konusunda AKP’nin net olmamakla birlikte olacakmış gibi hazırlık içinde olduğunu belirten Genç, sürecin belirsizliğine dikkati çekti. AKP’nin mevcut krizi 2023’e kadar götürmekte güçlük çekeceğini, sürecin aleyhine işlendiğinin farkında olduğunu vurgulayan Genç, yaptıkları saha çalışmalarında AKP ve MHP’nin her geçen gün oy kaybettiğini ifade etti. İktidarın mevcut kan kaybını durdurabilecek bir yönteme ihtiyaç duyduğunu sözlerine ekleyen Genç, “İktidar, mevcut durumda 2023’ü görememe olasılığını bildiği bir erken seçime ihtiyaç duyacağının farkında. Ama bunun ne zaman ve nasıl yapacağı konusunda emin değil. Erken seçim çağrısını Bahçeli’den mi bekliyorlar, yoksa mevcut krizli ortamı nispeten rahatlatacak maddi olanak beklentileri mi var? Onu bilemiyorum. Ama bir işaret bekledikleri kesin” dedi. 

ERDOĞAN’IN DİYARBAKIR GEZİSİ 

Erdoğan’ın gezisi öncesi yapılan AKP MYK toplantısında erken seçimle ilgili söylemlerinin olduğunu ve bu söylemlerin kamuoyuna da yansıdığını hatırlatan Genç, “Erken seçime hazırlanan bir AKP görünüyor. Mevcut geri gidişin durdurabildiği yerde erken seçime gitme olasılıkları var. Bu durumu muhtemelen gözlemliyorlar. Amed gezisiyle erken seçimin startının vermesi olası ve anlamlı. Çünkü Kürtlerin oylarını kaybeden ya da Kürtleri kazanmayan hiçbir partinin iktidar olma şansı yok. Erdoğan da Kürt seçmenlerini kaybetmesinden bu yana kaygısını arttığını biliniyor” diye konuştu.

“Bu nedenle Erdoğan süreci biraz daha kendisine oy veren Kürt seçmeni kaybını durdurmak üzerinden ele aldığı görülüyor. Diyarbakır gezisinin böylesi bir sembolik anlamı var” diyen Genç, “İkinci sembolik anlamı bu gezinin kurmuş olduğu Cumhur İttifakından dolayı Kürt seçmenini kaybetmeye paralel ilerleyen bir politik durum. Bu durumunda yeni süreçte Kürt seçmeni gözeteceğini işaret ederek, ittifak ortağı MHP’ye de bazı mesajlar veriyor ya da MHP dışında farklı ittifak arayışlarını da kapı aralanıyor diye yorumlanabilir. Nihayetinde İYİ Parti’yle bir süredir yapılan görüşmelerde biliniyor.  AKP’nin MHP ile kurduğu ittifakının çok köşeli pozisyonundan bir şekilde çıkmaya çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu.

'ERDOĞAN’IN SÖYLEMLERİ STRATEJİDİR'

Erdoğan’ın gezisi heyecan ve beklenti yaratmadığını kaydeden Genç, “Erdoğan’ın kredisi Kürtlerde tükendi” tespitinde bulundu. Reddedilen Dolmabahçe Mutabakatı’nın ardından Erdoğan ve AKP’nin süreci bitirdiğini hatırlatan Genç, Erdoğan’ın Diyarbakır’da “Çözüm sürecini biz bitirmedik” söylemiyle algı yaratmaya çalıştığını dile getirdi. Genç, “Diyarbakır’da mevcut bir sorunun çözümünden bahsediyor olması iktidarın Kürt sorunda halen çok pragmatist davrandığını işaret ediyor. Dolayısıyla söylemlerinin kendisi Kürt sorunun çözümüne kapı aralıyor gibi görünse de özünde; seçimin kazandıranın Kürtler olduğu gerçekliğiyle bağlantılıdır. Hem iktidar hem de muhalefetin benzer yönelimlerle bir tür seçim stratejisi ve oldukça pragmatist bir noktadan Kürt seçmenine yaklaşacağının ve yeni seçimin de ana karakterinin tam da buradaki algı meselesi olacağının altını çizmek gerekiyor” tespitinde bulundu.

KATI İTTİFAKI ESNETMEYE ÇALIŞIYOR

Erdoğan’ın söylemlerinin MHP ile kurduğu katı ittifakı esnetmeye çalışma girişimleri olarak da değerlendirilebileceğini ifade eden Genç, şöyle devam etti: “Çünkü bu katı duvar artık onu da boğuyor. Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması AKP iktidarının yeniden çözüm sürecine dönmesi anlamı taşımıyor, çözümü dillendirerek Kürtleri yeniden kazanmanın stratejisinin bir parçası. Maksat sorunu çözmek değil, Kürtlerin oylarını konsolide etme ve iktidar sürecini kurabilecek bir süreci elde etmektir. Tam da bu noktada iktidarda muhalefette iktidara giden yolun Kürtlerden geçtiğini biliyor. Ama sorunu çözüme götürebilecek Kürt siyaseti belirleyecektir. Kürt siyasetinin duruşu, siyasal ve politik argümanlar çözüm için belirleyici olacak. Bu nokta da Kürt siyaseti ‘hepsi bize muhtaç hele bir hepsi konuşsunlar’ biçiminde bir denkleme sarılmamalı.” 

YÜZDE 16 HDP İLE İTTİFAK TALEP EDİYOR

Mevcut ittifaklarda siyasi kaygılardan dolayı HDP’ye yer verilmediğini anımsatan Genç, yaptıkları saha çalışmaları hakkında da bilgiler paylaştı. Genç, “Seçmenin yüzde 16’sı HDP’nin Millet İttifakı dışında CHP ve Deva Partisi gibi daha liberal, biraz daha Türkiye’nin sol yüzüne bakabilecek, daha esnek siyasetleriyle bir ittifak kurması gerektiği kanaatinde. Yüzde 16 hiç de azımsanmayacak bir veri. Bu aynı zamanda seçmenin arayışına işaret eder. Bu önemli. Bu arayışın özünde de Kürt seçmenin yeni sürecin kuruluşundaki etkin rolünün seçmen tarafından görülmüş olmasıyla ilgili. Üstelik bu talebi iletenlerin çok önemli bir kesimi CHP ve DEVA Partisi kısmen de İYİ Parti seçmenidir” diye belirtti. 

HDP STRATEJİSİ NE OLMALI?

HDP açığa çıkmış olan denge ya da seçmenin yarattığı güçlü pozisyonun siyasetini yürütmesi gerektiğini belirten Genç, sözlerini şöyle sürdürdü: “HDP, herhangi mevcut ittifakla yol alacaksa da özünü Kürt sorununu reel anlamda çözüm üzerinden kurmak ve yeni siyasetlerle yeni dönemde bunu gerçekleşmesine dönük ilkeli bir siyaset hattı yürütmeli. Dolayısıyla HDP’nin yürüteceği siyaset ‘şununla ittifak yaparım, bununla olmaz’ değil, Kürt seçmenin Kürt sorununun çözümüne ilişkin, demokratik eşit yurttaşlık, kendi kendini özerk anlamda yönetebilme talepleriyle olmalı. Bu anlamda HDP, seçmeninin politik programının beklentilerinin çözüm yaklaşımlarının kendisine uygun bir planlama ile kamuoyuna ve siyaset yapılarına deklare etmeli.” 

SOYLU İKTİDARA KAYBETTİRİYOR

AKP-MHP ittifakı arasında yeni seçim dönemine girerken belli pazarlıklarının olduğunu ve AKP seçmenin MHP’nin nefret söylemleri ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’na ilişkin Sedat Peker’in iddiaları ve politikalarından rahatsızlık duyduğuna işaret eden Genç, şunları ifade etti: “Bu çıkmazdan kurtulabilmek açısından ya MHP’nin kısmen değişimini talep edecekler ya da ‘farklı ittifak arayışlarına gireriz’ diyerek pazarlık siyasetini ortaya çıkaracaklar. Soylu’nun ne derece MHP’li olduğu ayrı bir tartışma konusu. Ama bu ittifakta görünen o ki herhangi bir kriz zamanında söylem kuran mekanizmanın MHP ve Bahçeli olması o kontenjandan hükümete yer aldığını düşünmemizi sağlıyor. Soylu’nun güvenlikçi politikaları ve Sedat Peker’in iddiaları AKP ve MHP’ye kaybettirdi, ettiriyor.” 

SEÇİMİN KİLİT NOKTASI KÜRTLER

Genç, şunları söyledi: “2023’e kadar götürebilecek bir ülke yönetimi yok. AKP’de bunun farkında. Sürekli geriye dönüşün olduğu krizli bir ortam derinleşerek devam ettiği için olası bir erken seçimin iktidarlarının kaybetmesinden kaygılılar. Ama geriye gidiş sürdükçe daha kötü bir yere gidiyorlar. Bu nokta geri gidişi durdurmak ama iktidar ortağını ikna etmesi halinde erken bir seçime kapı aralayabilirler.” 

Olası bir seçimin Türkiye ve Kürtler için çok önemli olacağını da vurgulayan Genç, iktidar ve muhalefetin sistem tartışmalarına değindi. Genç, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Seçim bir sistem tartışması üzerinde yürüyor. Tam da bu nokta da kilit noktada olan Kürtler, demokratik bir Türkiye politik hattı oluşanlarla yürümeli. Hiçbiri buna sahip değilse; kendilerini Türkiye’yi demokratik bir ülke gücü haline gelmelidir.” 

MA / Naci Kaya