2015 yılında 15 Eylül'de IŞİD'in ilk saldırısını gerçekleştirdiği ve dört ay boyunca kuşatma altında tuttuğu Kobanê'de yoğun bir savaş yaşandı. Ancak 26 Ocak 2016'da Kobanê'de Halk Savunma Birlikleri (YPG) öncülüğünde, Uluslararası Koalisyon'un da yardımıyla IŞİD ve desteçileri ağır bir yenilgi yaşadı. Bu savaşın Türkiye'nin iç politikasında da etkisi ağır oldu. O günden bugüne Türkiye politikasında da çok şey değişti. Suriye'de tam bir istikrar sağlanamadı. Bölgeden ABD ve onun etrafında birleşen Uluslararası Koalisyon büyük ölçüde güçlerini geri çekti. Bölgede Türkiye'nin, Rusya'nın kontrol ettiği alanlar, Şam Rejimi ve Özerk Yönetim mevcut. Kobanê’nin IŞID'e karşı kazandığı askeri zaferin yıl dönümünde IŞİD bölgede yeniden saldırılar düzenlemeye başladı. Suriye'nin kuzeydoğusunda binlerce IŞİD'linin tutuklu bulunduğu Hesekê cezaevine saldırı düzenledi. Saldırıda en az on sekiz Kürt güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Çıkan çatışmada en az yüzelliyedi IŞİD'li de öldürüldü. Suriye Demokratik Güçleri (QSD), saldırı sonrası hapishaneden kaçan 89 paralı askeri kısa süre sonra yeniden yakaladı ve saldırı başarılı olmadı.

Bölgede IŞİD'in uyuyan hücrelerinin tekrar aktif hale gelmeye başladı. Tüm bu gelişmelerin ne anlama geldiğini, Kobanê'nin IŞİD'den kurtuluşunun yıldönümünde PYD (Demokratik Birlik Partisi) Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim Artı Gerçek'ten Ayşegül Karakülhancı'ya değerlendirdi.

Kobanê’de IŞİD’e karşı amansız bir direniş yürütüldü ve “düştü, düşecek” denilirken IŞİD’e karşı büyük bir başarı elde edildi. O sürecin nasıl yaşandığını tekrar hatırlatmak için biraz anlatır mısınız?

'ŞİMDİYE KADAR NE DAİŞ'TEN NE DE TÜRKİYE'DEN KURTULABİLDİK'

Oradaki haritayı gözönüne getirecek olursak DAİŞ o zaman Serêkaniyê’nin batısından Afrin’e kadar bölgeyi ele geçirmişti. Bu Türkiye’nin o dönemdeki planıydı. Bölge tamamen ele geçirilecek, daha sonra da Türkiye ve Türkiye’ye bağlı çetelere devredilecekti. Şimdi Afrin’de, Serêkaniyê’de ne yapıyorlarsa o zaman yapacaklardı. Azaz’dan Afrin’in sınırına kadar tüm bölgeyi tutmuş durumdalardı. Bir Kobanê kalmıştı. Burayı da alıp çemberi kapatacaklardı. Plan buydu. Bab tarafında kimi üsleri ele girmişlerdi. Oradan ve Rakka’dan gelerek Kobanê’yi çembere aldılar. Sonrasını biliyorsunuz büyük bir direniş oldu. 134 gün direndiler daha sonra DAİŞ’e karşı kurulan Uluslararası Koalisyon Güçleri de Kobanê’ye yardıma koştu. Dört parçadan Kürt halkı Kobanê’yi destekledi ve böylece Kobanê düşmedi. DAİŞ’in ilk yenilgisi oldu. Sembolik olarak bu direniş tarihseldir ve dönüm noktasıdır. DAİŞ başarmış olsaydı bugün bambaşka bir sonuçla karşılaşacaktık. Türkiye onlarla birlikte her yeri ele geçirmiş olacaktı. Planları bu direnişle suya düştü. Şimdi DAİŞ boşa çıktıktan sonra onlarla çeşitli anlaşmalar yapıyorlar. El Bab’ı falan ele geçirdiler. Şimdi DAİŞ’in yapamadığını TC Serêkaniyê'de, Afrin’de başka noktalarda kendisi yapmaya çalışıyor. Şimdiye kadar ne Türkiye’den ne de DAİŞ’ten kurtulabildik. Direnmeye devam ediyoruz.

'KOBANE NASIL ONLAR İÇİN DÖNÜM NOKTASI OLDUYSA HESEKE DE ÖYLE OLDU'

Tam da direnmeye devam demişken güncel gelişmelere dair sormak istiyorum. IŞİD Hesekê'de cezaevine saldırdı. QSD (Suriye Demokratik Güçleri) Genel komutanlığının açıklamasında bu saldırıyı 6 aydır planlandığı ifade edildi. Cezaevi saldırısı olduğu gece IŞİD Irak Diyala vilayetinde askeri üslere de saldırdı. Aynı gece Grê Spi'de Türkiye destekli gruplar da saldırıya geçti. Tîl Temir'de SİHA saldırıları oldu. Tüm bu gelişmelere baktığınızda Hesekê saldırısı ile ne hedeflenmiş olabilir?

DAİŞ’in coğrafik olarak elinde hiçbir teritoryum kalmadıktan sonra Türkiye ile DAİŞ’in ilişkisi hiç kesilmedi. O zamanlar da Uluslararası Koalisyon’a diğer güçlere, görüş bildirdiğimiz herkese söyledik: DAİŞ’i kullanmaya yeltenen Türkiye dışında Katar gibi başka güçler de var. Eski planlarını hala devam ettirmeye çalışıyorlar. DAİŞ ideolojik bir harekettir. Dağıtabilirsin, askeri olarak öldürebilirsin, bir yerde yok edebilirsin ama bunu destekleyen oldukça tekrar canlanacaktır. Maddi destek, silah, barınma veriyor ki bunun çoğu da Türkiye’de oluyor. Bu arada Deyrizor’da veya başka birçok yerde de uyuyan hücreler yakalandı. Yakalananlardan ‘şöyle silah aldık, şöyle eğitildik, şöyle para aldık’ diye itiraf edenler oldu.

Hep bağlantıları Türkiye üzerinden oluyor. Ayrıca Serêkaniyê işgal edildikten sonra orada üsler kurmuşlar. Serêkaniyê’de, Tel Abyad’da Türkiye kontrolünde olan yerlerde bizimle savaştan arta kalanları Suriye Ulusal Ordusu vs. gibi adlar altında paketlemeye çalışıyorlar. Bu arada sanırım kırk gün önce Rakka’da birisi yakalandı. O kişi bir hücrenin başıydı on iki kişi ile birlikte yakalandı. O kişi cezaevi saldırısını sahneye sürmek için hazırlıkları olduğunu itiraf etti. Bu planın görüntüsü bu şekildedir. Bu bilgiye rağmen de bu saldırı oldu. Bu plan öyle bir günde veyahut da bir kişinin yapabileceği bir şey değildir. Uzun süreden beri tam detaylarına kadar hazırlanmış bir plandır. Yani bombalar nasıl gidecek? Nerede patlatacaklar? Nereden içeri girecekler? İçeridekiler nereden dışarıya çıkarılacacak? Tabii Kürt tarafının da hataları var. Orası eski bir okuldur. Bir cezaevi olarak yapılmış bir bina değil. Birçok zayıf noktaları vardı ve bunlar bu zayıf noktalarını da görmüşler. Ama planları suya düştü. Ancak hatırlatmak istiyorum: Daha başlangıçta DAİŞ ortaya çıktığında nasıl Musul’u, Rakka’yı dört saatte ele geçirip Kobanê’de nasıl yenildilerse bu plan biraz ona benziyor.

DAİŞ’in hapishanelere saldırıp oradakileri özgürleştirip onları kullanma tecrübesi var. O şehirleri de böyle ele geçirdiler. Bu Bağdat’ta oldu. Oradaki merkeze yakın Ebu Gureyb Cezaevi’ni aynı bu şekilde ele geçirdiler. Ondan sonra oradakileri serbest bırakıp hemen çevreyi ele geçirdiler. Çünkü hemen silahlandırıyorlar. Musul’da da bir hapishanede binden fazla adamları vardı. Aynı bu şekilde tekrar saldırdılar ve başarılı da oldular. Ama Kobanê nasıl onlar için dönüm noktası olduysa Hesekê’de de aynısı oldu. Düşünün orada 5 bin tutuklu var ve hepsi de azgın savaşçıdırlar. Hepsi savaş içerisinde farklı yerlerde yakalanmış insanlardır. Hepsini bırakıp ellerine silah verselerdi bütün Hesekê’yi ele geçirebilirlerdi. Sonuna geliyoruz başaramadılar. Şimdi hepsi çemberdedir. Sanırım bugün yarın onu da ele geçer başka şeyler olabilir.

'BU HAPİSHANE İÇİNDE NELER OLUP, OLMADIĞINI ULUSLARARASI GÜÇLER DE BİLİYOR'

Tam da bu noktada sizin de ifade ettiğiniz gibi orada 5 bine yakın IŞİD tutuklusu olduğu halde uluslararası güçler Özerk Yönetimi burada yalnız mı bıraktı? Onların sorumluluğu yok mudur?

Tabii bu hapishane içinde neler olduğunu neler olmadığını onlar da biliyorlar. Gözlemcileri var, haberleri vardır. Çatışmalar başlar başlamaz onlar da işin içindelerdir. Detaylarına kadar biliyorlar. Helikopterlerle, uçaklarla kontrol ediyorlar. Yer üstünden değil de havadan destek oluyorlar. Uçaklarla birkaç yeri vurdular.

'CEZAEVİNE SALDIRI BİR PLANIN PARÇASIYDI'

Hesekê bölgesinin önemi nedir? Neden özellikle bu cezaevi hedeflendi?

Orada Özerk Yönetim’in birçok kurumu, kuruluşu var. Burası ele geçirilirse artık kuzeyi ile güneyi birbirinden kesilmiş olur. Yalnız başka bir nokta söyleyeyim bu bir planın parçasıydı. Astana Kararlarını biliyorsunuz. Rusya, Türkiye, İran ve dolaylı yollarla Suriye de bunun içindedir. Başka güçler de içinde vardır. Son toplantılarında yayınlanan bildiride Özerk Yönetime yoğunlaşılmış ve onun çökertilmesi gerekiyor fikri vardı. Ondan sonra bir süreç başladı. Çembere almak, sınırları kapatmak gibi kararlar hem Suriye yönetimi, hem Türkiye tarafından yapıldı. Irak Federe Yönetimi de bunu takip etti ki halk ayaklansın.

Halk artık şeker bile bulamıyordu. Yollar kesilince halk zorluk yaşadı. Ayrıca o günden beri Türkiye’nin saldırıları durmadı. Kobanê dronelarla vuruldu siviller şehit edildi. Tıl Temir, Zırgan, Ayn İsa’da çok sivil öldü. Zırgan’da sanırım beş veya altı sivil öldürüldü. Kadınlar, çocuklar. Sadece halkı korkutmak amaçlandı, istikrarsızlığı sağlamaya çalışarak sanki bir hazırlık yapılıyordu. Bunun bir halkası da Hesekê idi. Yani hem ekonomik olarak daraltıyorsun hem halkı korkutuyorsun hem de hücreleri harekete geçiriyorsun. Hücrelerin birçok farklı yerde eylemleri oldu. Hesekê tam da bu planın bir parçasıydı. Umarım bu Hesekê ile planları tamamen çökmüş olur.

'ŞAM YÖNETİMİ TÜRKİYE İLE PARALEL BİR PROPAGANDA YAPTI'

Suriye Dışişleri Bakanlığı, Heseke Cezaevi'ne yönelik yürütülen operasyonla ilgili yaptığı açıklamada operasyonu kınadı. IŞİD saldırının ciddi bir boyutta olduğunu bilen Suriye Dışişleri neden böyle bir açıklama yapmış olabilir? Şam yönetiminin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tam Türkiye ile paralel bir propaganda yaptılar. Orada siviller ölüyor, sivil halk evlerinden çıkarılıyor vs. Sanki DAİŞ gelirse bu yönetimden, Demokratik Suriye Güçleri’nden daha iyidir gibi propaganda yaptı. "Bu Amerika’nın oyunudur. Hesekê olayı bir kurgudur, tiyatrodur bunu uygulayan da Demokratik Suriye Güçleri'dir, Amerikadır, şöyledir böyledir" diye basit cümlelerle geçiştirmeye çalıştılar.

ABD ile IŞİD'li tutukluların veya en azından çocukların iadesi hiç gündeme geliyor mu? Çocukların iadesi konuşuluyor mu?

Bu çocuklar meselesi iki şıklıdır. Biri kadınların, ailelerin, küçük çocukların tutulduğu Hol Kampıdır. Biz, Özerk Yönetim olarak onları hiçbir zaman siyaset malzemesi yapmadık. Kim gelirse çocuklarını, kadınları almak isteyen onlara yardımcı oluyoruz. Biz de çocukların burada kalmasını istemiyoruz. Oradaki küçük çocuklar için okul bile açtık. Bu konuda herkes susuyor sanki bu çocuklar vebalı gibi kimse yaklaşmak istemiyor. Bazıları alındı bazıları orada duruyor. İkinci çocuklar ise savaşçı çocuklardır. 16, 17, 18 yaşına gelmişler. Azılı savaşçılardan biraz uzak tutabilmek için aynı hapishanedeler ama bunların ayrı bir koğuşu vardır.

Futbol oynamak, spor yapmak için ayrı yerleri vardır. Gündeme getirilen bu çocuklardır. Daha önceden de söyledik bu çocukların başka bir cezaevinde olmaları burada onlarla yan yana olmamaları gerektiğini. Herhalde yedi yüz çocuk vardı. Bu konuyu biz Birleşmiş Milletlere söyledik, diğerlerine söyledik. Kimse bir şey yapmadı. Şimdi bunlar için ağlıyorlar. Bir çaresini bulmaya çalışıyorlar. Bunlar savaşta yakalanan, kimsesi olmayan çocuklardır. Şimdi 20 yaşına gelmişler. Serbest bıraksan bunlardan en azılı DAİŞ’çi çıkar.

'RUSYA REJİMİN KUCAĞINA OTURULMASINI İSTİYOR'

Ukrayna krizi ile beraber Suriye’nin Batı için önceliğini yitirdiğini düşünüyor musunuz?

Suriye ve Ortadoğu’da çözüm üretmek zaten hiç öncelikleri olmadı. Rusya da rejimin kucağına oturulmasını istiyor. Biz kucağa değil de karşılıklı oturup bir çözüm üretebiliriz diyoruz ama Rejim bunu kabul etmiyor. Şu önemli bir noktadır: Şam yönetimi bütün Suriye’yi, bizim içinde bulunduğumuz bölgeyi 2011 öncesine döndürmek istiyor. Türkiye ise 2019 öncesine döndürmek istiyor. Bu iki planın arasında gidip geliyorlar. Her ikisi de belli tarihleri kafalarına koymuşlar.

Türkiye'de muhalefet partileri erken seçim için çağrı yapıyor. AKP'nin Kürt seçmenin desteğini alma arayışında olduğuna ilişkin yorumlar var. Birçok yorumcu Suriye sahası netleşmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt meselesine ilişkin adım atmayacağını ifade ediyor. ABD'lilerin Rojava üzerinden Türkiye ile arabulucu olabileceğine ilişkin yorumlar dönem dönem basına yansıyor. Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi için ABD'nin bir girişimi oldu mu? Ya da bu yönlü bir çaba var mı?

Bilmiyoruz. Biz teslimiyet haricinde barışın sağlanması için ne yol varsa onu konuşmak isteriz. Buna yardımcı olabiliriz. Bir arabuluculuk olursa iyi olur diye düşünüyorum. Kuzeyde Türkiye kendi içinde Kürtlerle sorunu çözerse biz de rahatlarız. Teslimiyet haricinde ne çözüm varsa çabalarız, yardımcı oluruz. Ama Amerika tarafından böyle bir arabuluculuk yapılacacağını düşünmüyorum. AKP her zaman Osmanlı entrikalarını falan geçirmeye çalışıyor. Sonuç ne olur bilmiyorum. Oradaki Kürtler, örgütlenmeler ne yapacağını kendileri biliyorlar. Onları ilgilendiriyor bizi değil. Benim bilgim dâhilinde bir somut çaba yok.

'EN ÇOK ZORLANDIĞIMIZ ŞEY MANTELİTEYİ DEĞİŞTİRMEK'

IŞİD’e karşı mücadelenin kazanıldığı o günden bu güne Kobanê’de neler değişti. Özerk Yönetim neleri başardı, neleri başaramadı?

Özerk Yönetim, demokratik ulus temeline dayanan halkların beraber yaşadığı, aynı yerde birbirlerini kabul ettikleri hem siyasal, hem ekonomik, hem toplumsal anlamda her şeyiyle yeni bir proje ve yeni bir anlayıştır. Özerk Yönetim çerçevesinde yedi yönetim vardır. Bu yedi yönetime bir çerçeve içerisinde Özerk Yönetim diyoruz. En çok zorluk çektiğimiz buradakilerin mantalitesini değiştirmek. DAİŞ gelince kendi taraftarlarını buluyor, Müslüman Kardeşler gelince taraftarlarını buluyor, komünistler kendi taraftarlarını buluyor karmakarışık bir toplumla karşı karşıyayız. Bunları birleştirip beraber yaşayabilirsiniz deyince yeni bir şey oluyor. Bu hem çaba ister hem zaman ister. Ama pratikte uyguladıkça ikna oluyorlar. Şimdi bu Hesekê’ye saldırı olduğunda Arap çocukları en ön saftaydı. DAİŞ’i birçok aile kabul etmedi ama bazıları hala kabul ediyor. Çok hassas bir konudur. Mantaliteyi değiştirmek kolay değildir. Çabalıyoruz. Elimizde yapmamız gereken daha bir çok iş var.