Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla kadın gündemini değerlendirdi. 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nü kutlayarak, sözlerine başlayan Başaran, “Kadınlar büyük bir direniş ve mücadeleyle Kobanê’yi özgürleştirdi ve şu anda Kobanê’de yeni bir yaşam modeli kendini var etmeye ve tüm dünyaya örnek olmaya devam ediyor. Buradan başta Kobanêli kadınlar olmak üzere bütün Kobanê halkını bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz” dedi. 

OPERASYON HALA DEVAM EDİYOR

Demokratik siyasete yönelik gerçekleşen 4 Kasım Siyasi Darbe’nin beşinci yılına dair konuşan Başaran, “4 Kasım Darbesi, Türkiye’nin siyasi tarihine kara bir leke olarak girmiştir. O gün sadece demokratik siyaset rehin alınmadı, o gün kadın mücadelesine, kadın kazanımlarımıza yönelik bir saldırıda gerçekleşti aynı zamanda. Hala 4 Kasım’dan bu yana devam eden siyasi soykırım nedeniyle arkadaşlarımız cezaevinde rehin olarak tutuluyor ve hasta tutsaklar içinde yer alan Aysel Tuğluk hala intikamvari bir yaklaşımla cezaevinde rehin tutulmaya devam ediyor” diye belirtti. 

KADINLAR SİZE BOYUN EĞMEZ

Partilerine yönelik saldırıların devam ettiğinin altını çizen Başaran, şöyle devam etti: “Kapatma davasıyla bu kumpas ve darbe devam ediyor. Bu darbenin karşısında direndiğimizi iletmiş olduk dünkü yaptığımız açıklamalarla. Dün bir fotoğraf direnişin örneği ve mücadelenin resmiydi.  Van’da kadın arkadaşımız tıpkı İdris Baluken’e yapıldığı gibi kendi başını eğmeye çalıştığı polise verdiği cevap aslında kadınların, Kürtlerin, iktidara verdiği mesajdı. Kadın arkadaşımız, bütün kadınların, Kürtlerin, HDP’lilerin iktidara verdiği mesajdı. Kadın arkadaşımız, ‘Biz kadınların başını eğemezsiniz’ diye cevap verdi. Aslında biz bu cevapları Deniz Poyraz katledildikten sonra annesinin verdiği mücadeleden biliyoruz. Biz de bir kez daha tekrarlıyoruz; ne siyasi soykırım davalarınız ne siyasi darbe teşebbüsleriniz HDP’lilere, Kürtlere, kadınlara geri adım attıramaz. Kürtler size boyun eğmez, kadınlar size boyun eğmedi, boyun eğmez bu da size dert olmaya devam edecek.

ŞİDDET, TACİZ, TECAVÜZ 

Türkiye’nin sürekli gündemlerinden biri kadına yönelik şiddet ve katliam. Kurumların, yetkililerin kamuoyunu bilgilendirecek net istatistikler vermediği ortada. Basına düşen istatistiki bilgilere göre; Ekim’de 22 kadını öldürüldü, en az 53 kadına şiddet uygulandı, en az iki çocuk öldürüldü, en az 49 çocuk istismar edildi, en az 280 kadın taciz edildi. 

23 yaşındaki Gıda Mühendisi Şebnem Şirin, Denizli'de Furkan Zıbıncı tarafından katledildi. Annesi Pervin Şirin, Şebnem’in Denizli’de ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ eylemlerine katıldığını söylemiş. Pervin Şirin, ‘Zamanında Özgecanlar ölmesin diye pankartlar tuttum, adliye önlerinde eylemler yaptım. Kızımı kurtaramadım. Her seferinde ‘bu son olsun’ diye pankart tuttum’ diyor. Bizler de her seferinde bir kadın daha erkek şiddeti sonucu katledilmesin diyoruz. 

ERKEK YARGI 

Yine, geçen yıl Cemal Metin Avcı tarafından katledilen Pınar Gültekin’in Muğla’da duruşması vardı geçtiğimiz hafta. Aradan bir yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen katil Avcı'nın ‘haksız tahrikten’ yararlanması istemesi nedeniyle dava sonuçlanmadı ve Avcı’ya henüz ceza vermiş değil. Ancak bu yargı, Pınar’ın annesi Şefika Gültekin hakkında jet hızıyla soruşturma açabiliyor, yine aynı erkek yargı söz konusu kadınlar ve kadın mücadelesi olunca cezayı bol vermekten imtina etmiyor. Bunun bir örneği TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’a verilen cezaydı.  Tam 30 yıl ceza verildi ve üstelik tutukluluğunun üzerinden bir yıl bile geçmeden! Yine bu yargı, iktidarın yargısı, cezai ehliyeti olmamasına rağmen 96 yaşındaki Aliye Yabansu’ya ‘cumhurbaşkanına hakaret’ten ceza verebiliyor. Yine bu erkek yargı, kendisine şiddet uygulayan Hasan Karabulut’a karşı özsavunma hakkını kullanan Çilem Doğan’a verilen 15 yıl hapis cezasını onadı. Aslında, yargının bu kararlarla kadın düşmanlığını her seferinde göstermiş oluyor. 

KADIN MÜCADELESİ KAZANACAK

Çilem bir mektup yazdı cezası onandıktan sonra. Diyor ki mektubunda: ‘15 yıl cezayı oynayarak, Çilem Doğan'ı hapsetmediniz. Siz, 8 yaşındaki bir çocuğu ve dünyadaki bütün kadınları hapsettiniz. Erkek adaletten bir şey beklemedik, beklemiyoruz. Yine bizi yanıltmadı. Biz kadınlar, ‘Kirpiğimiz yere düşmesin’ diye omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. Kızım ‘Mira Su’ siz kadınlara emanet. Kadın mücadelesi kazanacak. Bütün kadınları dayanışmanın sıcaklığı ile kucaklıyorum.’ Çilem’in dediği gibi baskı politikalarınız bizi yıldırmıyor, ama yıldıramayacaklar, daha çok mücadele etme gerekçemiz halini alıyor. Bir kadının bile kirpiği yere düşmesin diye içeride, dışarıda var gücümüzle dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz.

ERKEK YASALARDAN VAZGEÇİN

Kadına yönelik şiddet ayyuka çıkmışken iktidar ne yapıyor? Yine bir yargı paketi! Her yargı paketinde reform diye yola çıkıldı ancak insan hakları adına adım atılmadı, kadın kazanımların hedef alındı. Bu 5’inci yargı paketi de yine bizi şaşırtmadı; kadınların değil, erkeklerin talebine göre düzenlendi.  Çocukların teslimine dair bir düzenleme var. Biz bu düzenlemenin kadınların nasıl bir riskle karşı karşıya kalacağını biliyoruz. Çünkü çocuk teslim büroları olacak ve kadınlar bu bürolara gittiklerinde nasıl korunacaklar diye herhangi bir düzenleme yapılmamış. Çocuk teslimi yaparken kadınları kim koruyacak? Kadınları korumak için herhangi bir adım atılacak mı? Erkeklerin taleplerine göre yasa çıkarmaktan vazgeçin, kadınların daha acil talepleri var. Bir düzenleme yapacaksanız eğer kadınların nasıl korunacağına dair düzenleme yapın.

Meclis’te bu yasalar hazırlanırken kadınları korumak isteyenler de bu şiddetin bir hedefi haline geliyor. Geçen Ankara Batıkent’te iki kız çocuğuna yönelik tacizi engellemek isteyen 28 yaşındaki Haydar Can Kılıçdoğan, tacizciler tarafından katledildi. Suçun tanıkları Batıkent Meydanı’nda kadınların madde bağımlıları tarafından sürekli taciz edildiğini, Emniyet’e yapılan şikayetlerden ise sonuç alınmadığını dile getiriyor. İşte bu cezasızlık politikası daha birçok katliama ve şiddet suçuna zemin hazırlıyor. Ne taciz edene, ne tacizi görmezden gelene bir yaptırım yok; sokakta insanlar iktidarın yaptığı gibi kadın ve çocuğa yönelik şiddete kafasını çevirmediği için katlediliyor.

ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI 

Bu şiddetin başka bir boyutu da Van’da gerçekleşti. Van’da görev yapan uzman çavuş Talip K., lise öğrencisi iki çocuğa cinsel istismarda bulunmaktan tutuklandı. Cinsel saldırıya maruz kalan iki çocuk, ifade için gittikleri emniyette polisler tarafından olayın kapatılmasına dönük yönlendirilmeye çalışıldı. Suçu işleyen üniformalı olunca suçu örtmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Batman’da İpek Er’e tecavüz ederek ölümüne neden olan Musa Orhan’da olduğu gibi, Gülistan Doku’nun kaybettirilişinde olduğu gibi Kürdistan’da kadınlara karşı özel bir savaş politikası olduğunu biliyoruz. Kürdistan’da taciz ve tecavüz iktidar tarafından savaş aracı olarak kullanıyor. Son örneği de Hakkari’de gündem gelen vakalar. 

KADIN DÜŞMANLIĞI 

Devlet ve iktidar, Kürt kadınların bedenlerine saldırarak, yıldırma ve sindirme politikalarını devreye koyuyor. Musa Orhan örneğinde gördük. Tecavüzcü uzman çavuş Musa Orhan, İpek Er’i intihara sürükledi, ancak sırtı sıvazlanarak serbest bırakıldı. Musa Orhan’ın serbest bırakılmasına tepki gösteren kadınlar, hedef oldu. Musa Orhan değil, tecavüze tepki gösteren kadınlar yargılanmaya başladı. Devletin zırhı olmasaydı Musa Orhan bu suçu işleyecek miydi? Kürdistan’da tecavüz çetelerinin kılına dokunmayanlar adalet talebinde bulunan Emine Şenyaşar’a kolundaki seruma rağmen müdahale ederken hiç tereddüt yaşamıyor. Çünkü amaç belli, politika belli. Düpedüz Kürt ve kadın düşmanlığı bu.

GENÇLER TESLİM ALINMAK İSTENİYOR

Kürdistan’daki özel savaş politikalarına karşı gençlik meclisimiz ‘Bağımlılığı Kıralım, Yeni Yaşamı Kuralım’ kampanya başlattı. Bu kampanya Kürdistan’da, hem uyuşturucu hem de özellikle genç kadınların cinsel birlikteliğe zorlanmasına karşı başlatıldı. Kampanya kapsamında birçok il ve ilçede yapılan etkinliklerle gençlerle ve toplumla bilinçlenme buluşmaları gerçekleştirildi. Bu kampanya kapsamında 7 Kasım’da Batman’da kampanyaları kapsamında genç kadınlar sanat yarışmasında buluşuyor. Resim, şiir, öykü, fotoğraf ve folklör yarışmasının finalini gerçekleştirecekler. Gençler, iktidarın kendilerine dayatılan politikalara karşı ses çıkardıkları için, iktidarın istediği bir gençliği kabul etmedikleri için de gözaltı ve baskılarla sindirilmek isteniyor. Gençler susmadı, susmayacak. Gençlerin iradesini teslim alamayacaksınız.

HALKIN DEĞERLERİNE SALDIRI VAR

‘Kadın yoksulluğuna hayır’ demek için kadınlarla buluşmaya devam ediyoruz. Geçen hafta Dersim’de ‘Kadın ve Ekoloji’yi konuşmak için bir araya geldik. Özellikle Dersim’de doğa talanına barajlarla başladılar; orman yangınları, maden projeleri ile devam ediyorlar. Dersim’de ormanlar yanmıyor, yakılıyor hem de devlet eliyle. Orada sadece ormanlar yakılmıyor, halkın kimliğine, kültürüne, değerlerine bir saldırı var. Dersimliler belki de doğanın, ağacın, suyun, toprağın hakkını en çok verenlerdir. Oysa bugün inançlarının kaynağı olan doğa, dağlar, su kaynakları ve ağaçlar peyzaj ve restorasyon projeleri adı altında talan edilip ranta açılıyor. Her akarsuya maliyeti getirisini aşan HES’ler yapıp tarihi, inancı, yaşam alanlarını talan edenlere karşı biz kadınlar bir araya gelerek birlikte mücadele sözünü verdik. Kadını bugüne kadar birçok şeye benzettiler. Kadın zaten yaşamın adıdır. Biz söyleyelim kadın kimdir; Kadın, doğa ile ilişkisini eşit düzlemden kurandır. Ağaçla da eşittir, toprakla da eşittir. Kadın size ne yeni biten bir filizi, ne yıllanmış bir ağacı talan ettirmeyecek olandır. Kadın toprağa basan çıplak ayağından aldığı güçle o toprak için savaşandır. 

DİRENİR YİNE YAŞARIZ

Yine İzmir’de KHK’li kadınlarla buluştuk. KHK’li kadınlar sendikal haklarını kullandıkları için, dernek üyesi olmak gibi kişilerin anayasal haklarını kullandıkları için işlerinden edildiler. OHAL Komisyonuna başvuranların dosyaların yüzde 70’i reddedildi. Bu süreçte bu insanlara adeta sosyal bir ölüm dayatıldı. Ne kamuda verildi, ne kredi verildi, ne de hakları geri verildi. KHK’liler bu süreçte iş kazalarında yaşamını yitirdi, intihara sürüklendi. Bazılarını dalga geçer gibi yaşamlarını yitirdikten sonra işlerine iade ettiler. Bu durum da en çok kadınları vurdu tabii. Daha çok kadın güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kaldı. Kadınları ekonomik ve politik alanlardan çekebilmek için KHK ile uzaklaştırdıkları yetmedi, ailelerinin iş imkanlarına bile el uzattılar. Peki sonucu ne oldu? Kadınlar yine buluştu, yine örgütlendi, yine direndi. Kadınlar erkek egemen zihniyete dedi ki ‘Elinizden geleni ardınıza koymayın, direnir, dayanışır, yine yaşarız!’ 

TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇE

Milletvekillerimiz, Bütçe Komisyonu’nda kadınların nasıl bir bütçe istediğini anlatıyor. Kadınları derin bir yoksulluğa hapsetmek ve yaşamdan adeta silmek isteyen AKP-MHP iktidarı, bir yandan yandaşları tıka basa doyururken diğer yandan savaşa yüzde 86 bütçe ayırıyor. Peki halka ne ayırıyor? Hiçbir şey. Halk asgari ücretle ev kirasını ödese elektriğini; suyunu ödese doğalgazını ödeyemiyor. Krize hapsedilen halka, her seferinde ekonomisine sıkılan kurşunun faturası çıkarılıyor. İşte buna itiraz etmek için biz kadınlar bütçede kadın sözünü kurmak adına İstanbul’da ‘Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe’ çalıştayında buluştuk. Bakanlık kalemlerinin halk tarafından okunmasının zorluğundan savaşa ve ranta ayrılan bütçeye, kadına yönelik şiddete karşı mücadele için ayrılması gereken bütçeden kadınların kazancından kesilen vergilere kadar her konuyu tartıştık. Taleplerimizi, beklentilerimizi derledik ve söz verdik: Tarladan, atölyeden, kampüsten, fabrikalardan, evlerden yükselen talepleri Meclise taşıyacağız. Şeffaf bir bütçe için direteceğiz. Tam da şuan da arkadaşlarımız bütçe komisyonunda bunun mücadelesini veriyor.”

Başaran, son olarak 10 Kasım’da gerçekleştirilecek Kadın Meclisi toplantısında 25 Kasım’a giden süreçte çalışmalarını ve yeni dönem mücadele hattını belirleyeceklerini aktararak, “Biz kadınlar her dönemim beklentilerine cevap veren politikalar üretmek adına her alanda buluşacağız” dedi.