Kürt basın yayın tarihinde Türkçe basılan ilk günlük gazete olan Özgür Gündem’in yayın hayatına başlamasının üzerinden 29 yıl geçti. 30 Mayıs 1992’de İstanbul’da yayın hayatına başlayan gazete, ilk baskısında “Egemenlik kayıtsız şartsız DGM’nindir” manşetiyle çıkmıştı. Sayfalarına ve manşetine taşıdığı haberlerle devletin hedefi haline gelen gazetenin büroları yakıldı, yazarları, muhabirleri ve dağıtımcıları ‘faili meçhul’ bırakılan saldırılarla katledildi. 14 Nisan 1994 tarihinde de mahkeme kararıyla kapatıldı. 

ÇALIŞANLARINA 147 YIL HAPİS

Özgür Gündem'in ilk yayın döneminde aralarında Musa Anter’in de bulunduğu 8 muhabir ve yazarı ile 19 dağıtımcısı faili meçhul bir şekilde katledildi. Pek çok ofisine ve bürosuna da saldırı düzenlenen Özgür Gündem'in toplam 580 sayısının 486'sı hakkında dava açıldı ve gazete çalışanlarına toplam 147 yıl hapis cezası verildi.

ÇİLLER’İN EMRİYLE BOMBALANDI

Gazetenin İstanbul Kadırga’daki teknik binası, Cağaloğlu'ndaki Merkez Bürosu ve Ankara Bürosu 3 Aralık 1994'te bombalı saldırıya uğradı. Kadırga bürosundaki ulaştırma görevlisi 32 yaşındaki Ersin Yıldız öldü, 23 çalışan yaralandı. Yıllar sonra Tempo Dergisi bombalama emrini dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in verdiğine ilişkin belgeler yayınladı.

NÖBETÇİ GENEL YAYIN YÖNETMENLİĞİ

Gazete hakkında kapatılma kararı verilmesinin öncesinde, gazete üzerindeki baskılara karşı 2016 yılında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde “Nöbetçi Eş Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyası başlatıldı. Kampanya kapsamında aralarında Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincanc’nın da aralarında bulunduğu gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasetçilerden oluşan pek çok isim Özgür Gündem'in nöbetçi genel yayın yönetmenliğini yaptı. Kampanyaya katılan 100 nöbetçi yayın yönetmeninden 49’una soruşturma açıldı, 11 soruşturma takipsizlikle sonuçlandı, 38 soruşturma davaya dönüştü.  Aynı dönem gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapan gazeteci Hüseyin Aykol’a ise 63 dava açıldı. Aykol, 11 Temmuz 2019’da kesinleşen 3 yıl 9 aylık hapis cezası nedeniyle tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne konuldu. Aykol Ekim 2019’da “yeni yargı paketi”nin yürürlüğe girmesinin ardından avukatlarının infazın durdurulması için yaptığı başvuru sonucunda serbest bırakıldı.

Kurucuları arasında yer aldığı Özgür Gündem’in uzun süre eş genel yayın yönetmeliğini yapan Hüseyin Aykol, Özgür Gündem’in üstlendiği misyon ve Özgür Basın geleneğindeki yerine dair Mezopotamya Ajansı'na değerlendirmelerde bulundu.

Özgür Gündem’den önce 1990 yılında haftalık çıkan Halk Gerçeği gazetesini çıkardıklarını hatırlatan Aykol, o sürece dair şunları söyledi: “Halk Gerçeği şimdiki Yeni Yaşam Gazetesi gibi tabloid boydaydı. Birkaç siyasetten gelen editörler olarak ortak bir gazete çıkardık. Ancak ilk çıkardığımız günden itibaren matbaa sıkıntısı çektik, ilk sayıyı bu nedenle zamanında basamadık. Sonra matbaa olayını çözdük ama baskılar hep devam etti ve kapatıldı.”

YENİ ÜLKE GAZETESİ

Kapatılan Halk Gerçeği’nin ardından yola yine haftalık çıkardıkları Yeni Ülke Gazetesi ile devam ettiklerini dile getiren Aykol, “Yeni Ülke’nin özellikle Kürdistan’da muhabirleri çoğaldıkça, her köyden her şehirden bize haberler gelmeye başladıkça tirajı sürekli arttı. Öyle bir dönem geldi ki Avrupa’daki okurlarımız da gazeteye ulaşmak istedikleri için Avrupa’da baskısına başladık ve Türkiye ile Avrupa’daki baskısıyla 50 bin tiraja ulaştı.  Haftalık çıkan bir gazete olarak bu tiraj çok büyük bir rakam olmasına rağmen halkın haber ihtiyacını karşılamaya yetmiyordu. Günlük gazete ihtiyacından Özgür Gündem’i çıkardık” diye konutu.

YURTSEVERLERİN PLATFORMU

Özgür Gündem için daha önce günlük gazetelerde yer almış, yönetmiş gazetecileri davet ettiklerini belirten Aykol, “İlk kurucu yayın yönetmenimiz Ahmet Kahraman oldu. Onun tavsiyesiyle bazı günlük gazetelerde çalışmış arkadaşlara iş teklifi yapıldı ve Özgür Gündem böyle başladı. Özgür Gündem, daha sonra bir yayın kuruluyla çıktı. Dahası o günlerde sol kulvarda tek gazete olduğu için solun çeşitli örgütlerinde yer alan çeşitli düşünce insanları, yazarlar, çizerler gazetemize geldi. Bu anlamda Özgür Gündem o dönem solun, yurtsever güçlerin bir platformu haline geldi” dedi.

KÜRT RÖNESANSI

Aykol, servis edilen haberler, kaleme alınan makaleler ve köşe yazıları ile devletin politikalarını bozabilecek bir gazete olarak sahneye çıkmasıyla birlikte ise Özgür Gündem’in devletin dikkatini çekip, hedefi haline geldiğini vurguladı. Birçok arkadaşlarının sırf haber yaptıkları için katledildiklerini belirten Aykol, çalışanlar gibi gazete dağıtımcılarının da saldırıların hedefi olduğunu kaydetti. Aykol, “Özgür Gündem’in başlangıcı böyle oldu. Ancak haftalık gazetenin çok satmaya başlaması ama ona rağmen halkın haber ihtiyacını karşılamaması nedeniyle Özgür Gündem’e geçtiğimiz ortam aynı zamanda ‘Kürt rönesansı’ dediğimiz bir dönemdi. Kürtler, yeni bir parti kuracaklarını deklere ettiler ve o yıllarda Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu. Gazeteler çıkıyor, Kürtçe yayın yapan gazete çıktı, yayın evleri vardı, Kürtler kitaplarını çıkarmaya başladılar. 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’de bir Kürt rönesansı yaşanmaya başlandı. Bir yandan büyük bir uyanış ama bir yandan devletin büyük saldırısı altında Özgür Gündem çıktı. Bu iki büyük gücün ilk büyük karşılaşmasıydı ve maalesef o günlerde çok kanlı bir karşılaşma oldu” dedi.

‘ONLARI DEŞİFRE ETTİK’

Kürt sorununa dair izlenen çözümsüzlük politikası doğrultusunda o dönem bölge illerinde olup bitenlerin Türk basını tarafından da bilindiğini belirten Aykol, “İzliyorlardı ama devletin ya da oradaki karakol ve ordu komutanının söylediği gibi yazıyorlardı. Bizde ise gerçek şekliyle yazılıyordu. O nedenle onların gazeteciliğini, yalanlarını deşifre etmiş olduk. Gazeteler, sahibi ya da yayın yönetmeni nasıl istiyorsa öyle çıkar. Ama bizde biraz daha demokratik çıkıyor. Gerçek gazetecilik ve haber anlamında onları zorlamaya başladık. Onlar da bir şekilde bizim girdiğimiz konulara girmek zorunda kaldılar” ifadelerini kullandı.

'GERÇEK HABERİ GETİRDİK’

Özgür Gündem’in ikinci yılında Gurbetelli Ersöz’ün yayın yönetmeni olduğunu da hatırlatan Aykol, “Pek adı anılmaz ama ilk gerçek anlamda kadın yayın yönetmenidir Türkiye tarihinde. Osmanlı’da sadece kadınların çıkardığı bir gazete falan var ama Gurbetelli Ersöz, Türkiye’deki günlük gazetelerde yayın yönetmenliğini yapan ilk kadındı. Daha sonra eş genel yayın yönetmenliğine geçtik” diye ekledi.

Yaptıkları yayıncılık ile Türkiye’ye gerçek haberi getirdiklerini ifade eden Aykol, şöyle devam etti: “Demokratik bir ortamda gazete yapılabileceğini ve Kürt sorununu gerçekten konuşularak tartışılarak çözülebileceğini gösterdik. Bu yüzden gazetelerimiz hep kapatıldı, baskı altında kaldı ama biz sonuna kadar devam ettirmeye çalıştık. Diğer yandan Özgür Gündem olarak günlük gazete çıkarma konusunda sol-sosyalist çevrelere de örnek olduk.” 

'ÖZEL HASTANEM OLABİLİRDİ’

Hüseyin Aykol, uzun yıllardır yer aldığı Özgür Basın’la yolunun kesişmesi olma sürecini ise “Ankara Tıp Fakültesi’ni kazandım. Tıpı sevmediğim için bıraktım yoksa normalde geçebilir ve şu anda bir doktor olabilirdim. Daha sonra hem okuyup hem de bir şeyler öğrenmek için siyasal bölümüne girdim. Siyasaldayken 4. sınıfta cezaevine girdim. Şu anki bakan gibi özel bir hastanem olabilirdi ya da siyasalı bitirseydim bir vali ya da diplomat olabilirdim. Ama 12 Eylül’de Türkiye’nin sosyalist bir yönetimle yönetilmesi gerektiğini düşündüm, bir örgütle faaliyet gösteriyordum ve o nedenle cezaevinde 10 yıl kadar kaldım. Dışarı çıktığımda devlette çalışamazdım, bürokrat olamazdım, bir iş sahibi de olamazdım. Ama çıktığımda çalıştığım basın alanına geri döndüm” sözleriyle anlattı.

BİR YAŞAM BİÇİMİ

“Okumayı seven, okuduklarını birilerine anlatmak isteyen bir insan olarak gazetecilik benim için idealdi” diyen Aykol, şunları ekledi: “Benden fakülte diploması istemiyordu. Gazetecilik bir yaşam biçimidir. Sürekli okuyacak, kendinizi eğiteceksiniz ve öğrendiklerinizi bir süzgeçten geçirerek anlatacak, yazacaksınız. Bu nedenle gazeteciliği bir yaşam biçimi olarak gördüm ve örgütsel çalışmalarımda şuna karar verdim; bu ülke sosyalist olmaya hazır değil. Ama normal bir demokratik ülke olabilmesi için mutlaka Kürt sorununun çözülmesi lazım. Kürt sorununun çözülmesine katkıda bulunabileceğim ortam da gazetecilikti. O nedenle başladığım gündem bu güne kadar burada gazetecilik yapıyorum ama bir yandan da oğluma, muhtemel torunlarıma ortalama bir Avrupa ülkesine benzer bir ülkede yaşamı miras bırakmaya çalışıyorum.” 

'BORCUM VAR’

Herhangi bir noktada bu yolda yorulmanın, bırakmanın da mümkün olduğunu dile getiren  Aykol, “Bir aile kurmak, başka bir yaşam kurmak için ya da verilen para yetmez ayrılabilirsiniz ama ben ayrılamadım, ayrılmam da doğru olmaz. Hala gazetecilik yapıyorum ve büyük ihtimalle hayatımın sonu hapishanede olacak. Bırakmamamın sebebi dediğim idealim hala sürüyor, bir de borcum var.  Birlikte bu yola çıktığım arkadaşlarımın önemli bir bölümü şehit oldu, cezaevlerinde yattılar, hala yatanlar var. Bu nedenle ben her gün buraya mümkün olan en erken saatte gelir, yapmam gerekenleri yapar, eve gittiğimde de devam ederim. Bütün aklım fikrim gazetecilikte. Beni burada hala tutan ve tutacak olan şey arkadaşlarıma olan borcumdur. Onlar sadece gazetecilik yaptıkları için katledildiler, şu anda yıllardır cezaevinde olan arkadaşlarımız var. Burada olmak lazım. Bana göre bir yaşam biçimi, mücadele şekli. Devletin bu kadar saldırdığı bu mevziyi sonuna kadar korumakta kararlıyım” dedi.

‘TEK BAŞINA KURTULMAK YOK’

Aykol, Özgür Basın geleneği içerisinde yer alan gazetecilere tavsiyelerde de bulundu. Aykol, “Bulunduğunuz yer hayatınızı idame etmek için çok zor ama çok onurlu bir yer. Gerçekten de çocuklarına, torunlarına bırakabilecekleri en güzel anıları burada biriktiriyorlar. Bir de bütün baskılara zorbalıklara, uğradıkları haksızlıklara baktıktan sonra şunu düşünmeliler; öyle tek başına kurtulmak yok ya hep beraber halklar olarak kurtulacağız ya da bunların idaresi sürdükçe hepimiz baskı göreceğiz ve ekonomik olarak zorlanacağız. Bu güzel bir yaşam biçimi ve kavgadır. Bu yorgunluklar arasında bunu fark edemiyor olabilirsiniz ama başınızın dik olması bile hayatınızın içinde ‘ben şöyle bir çamura batmadım, şöyle bir rezillik içinde olmadım’ diye güzel bir anı olacaktır. O anlamda da Özgür Gündem’in günlük bir gazete olarak başlangıcı ve bu ülkeye bıraktığı miras budur” diye vurguladı.

MA / Zemo Ağgöz