Siyaset

Akşener: Bu iktidarın Türkiye'ye ve milletimize verecek hiçbir şeyi kalmadı

Abone Ol

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında konuştu.

Akşener, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirirken "Sayın Erdoğan; böyle devlet yönetilmez. Kişisel ilişkilerinin ve kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini, Türkiye’ye ödetemezsin. Madem bu noktaya gelecektiniz, Türkiye’ye bunca kaybı niye yaşattınız? Hem diplomatik alanda, hem askeri alanda, hem de ticari anlamda, bunun hesabını kim verecek? Öyle ‘yeni sayfa açıyorum’ diye, işin içinden sıyrılamazsın. Önce, bu başarısızlığın sorumluluğunu alacaksın. Önce çıkıp, milletimizden özür dileyeceksin. Ancak ondan sonra, şayet milletimizin menfaatineyse, yeni sayfa açabilirsin" ifadesini kullandı.

Meral Akşener'in açıklamasının satır başları şöyle oldu:

İktidarı, bulduğumuz her fırsatta, her mecradan defalarca uyardık. Dedik ki; ‘Devlet yönetiyorsunuz. Özellikle uluslararası ilişkilerde, şahsi dostluklarınızı değil, devletler arası ilişkiyi esas alın.’ Dedik ki; ‘Devlet Başkanları ile dostluk elbette önemlidir. Ama iki ülke arasındaki ilişki, liyakatli diplomatlarla, devlet esaslı yürütülmelidir.’ Peki dinlediler mi? Hayır. Sayın Erdoğan ne yaptı? Tüm dış politikamızı şahsi kankalıklarına endeksledi.

‘DÖRT PARMAKLA YAPILAN RABİA İŞARETİ KALDI’

Suriye ile ilişkiler bu zeminde yürüdü. Rusya’yla, ABD’yle, hatta bir dönem Almanya ve İtalya’yla ilişkiler, hep aynı kafayla yürütüldü. Mısır'la olan ilişkilerimiz de aynı zihniyetin kurbanı oldu. Mursi’ye ‘kankam’ dedi, Sisi’ye tavır aldı, büyükelçi çekti, iş dünyamızın milyar dolarlık ticareti ve yatırımları heba olup gitti. Doğu Akdeniz meselesindeki kilit rolü hesaba katılmadan, Mursi ile olan arkadaşlık her şeyin önüne geçti. Ve gelinen noktada, birçok Müslüman ülke gibi, Mısır da Doğu Akdeniz meselesinde Yunanistan’dan yana saf tuttu. Kala kala elimizde dört parmakla yapılan Rabia işareti kaldı.

Ama bugünlerde bir şeyler oluyor? Savunma Bakanı çıktı, 'Mısır’la tarihi ve kültürel birçok ortak değerimiz var, önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir' dedi. Ardından, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü çıktı, 'Mısır ve diğer Körfez ülkeleriyle, bölgesel barış ve istikrar için yeni bir sayfa açılabilir' dedi.

‘ZİKZAKLARININ BEDELİNİ, TÜRKİYE’YE ÖDETEMEZSİN’

Şimdi ben de doğal olarak soruyorum; Sayın Erdoğan; bu konuları Bakan ve Sözcü’ne açtırarak nabız mı yokluyorsun? Hayırdır Sayın Erdoğan; Rabia’yı öksüz mü bırakıyorsun? Mısır’la bu inatlaşma olmasaydı, Doğu Akdeniz konusunda emin olun elimiz daha da güçlü olabilirdi. Bundan 5 yıl önce aynen şöyle demiştim; ‘Rabia'yı, Esma’yı, Suud ve Katar’ın para sofralarında bırakılıp geldiler.’ Yoksa tarih tekerrür mü ediyor? Rabia’yı bu kez de Sisi’nin sofrasında mı bırakıyorsun, Sayın Erdoğan? Sayın Erdoğan; böyle devlet yönetilmez. Kişisel ilişkilerinin ve kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini, Türkiye’ye ödetemezsin. Madem bu noktaya gelecektiniz, Türkiye’ye bunca kaybı niye yaşattınız? Hem diplomatik alanda, hem askeri alanda, hem de ticari anlamda, bunun hesabını kim verecek? Öyle ‘yeni sayfa açıyorum’ diye işin içinden sıyrılamazsın. Önce, bu başarısızlığın sorumluluğunu alacaksın. Önce çıkıp, milletimizden özür dileyeceksin. Ancak ondan sonra, şayet milletimizin menfaatineyse, yeni sayfa açabilirsin.

‘ALLAH AKIL FİKİR VERSİN’

Biliyorsunuz, biz iktidar ortakları gibi, koltukları değil, ayakkabılarımızı eskitiyoruz. Her hafta, ilçe ilçe, köy köy, milletimize gidiyoruz, dertlerini dinliyoruz. Geçen hafta Eskişehir’deydim. Sivrihisar’da bir eczacı kardeşim, önümüze veresiye defterini koydu. Alacak toplamı 50 bin lirayı buluyor. Çay Ocağı’ndaki kardeşim; ‘işler durdu, ne yapacağımızı bilemiyoruz. Günde 500 çay satardım, 200’ü bulamıyoruz’ diyor. Bir başka esnaf kardeşim diyor ki; ‘ödeyemediğimiz için borçlarımız ertelendi. Şimdi üzerine faiz bindirdiler, ödeyin diyorlar.’ İşe bakar mısınız? Faizsiz halini ödeyemiyor diye ertelemişsin, şimdi üzerine faiz bindirip, daha fazla öde diyorsun. Bunun adına da esnafa destek diyorsun… Allah akıl fikir versin.

‘BUNUN ADI ZULÜMDÜR’

Alpu’da hayvancılıkla uğraşan bir kardeşim; ‘Sulama Birlikleri bizi haraca bağladı. Daha önce koyun başına 1-2 lira alırken; kayyum geldikten sonra, geçen sene 15 lira aldılar. Çiftçi için de aynı. 100 dönüm yer ekiyorsa 5 bin lira, 1000 dönüm ekiyorsa 50 bin lira alıyor.’ Bildiğin, ‘Sorma ver parası’ diyor. ‘Çiftçi ürettiğinin parasını 5 ay, 6 ay sonra alıyor. Ama, iş bilmezlerin idaresindeki TEDAŞ, çiftçiye 1 ayda fatura kesiyor. 15 günde ödemeyenin de elektriği kesiliyor’ diyor.

Böyle idarecilik olmaz. Böyle hizmet olmaz. Bunun adı zulümdür. Sayın Erdoğan; bir karar ver. Çiftçimizin üretmesini mi istiyorsun, tükenmesini mi? Yabancı ülkelerin çiftçileri kalkınsın, zengin olsun diye uğraşan ithalat sevdalısı Tarım Bakan’ının tarıma verdiği tahribat ortada. Onu da ‘affetmenin’ zamanı artık gelmedi mi? Ne dersin?

‘TÜRK LİRASI DEĞERLENECEĞİNE, DÖVİZ YÜKSELİYOR’

Hukuk ve demokraside çıta ne kadar yükselirse, ekonomi de o kadar yükselir. İktidar ise maalesef bu gerçeği bir türlü görmedi, göremiyor. Ama son dönemde, batı ile ilişkilerini düzene sokmak için bazı adımları atarmış gibi yapıyorlar. Hukukta reformdan, yeni anayasadan, insan hakları ile ilgili adımlardan bahsediyorlar. Bahsediyorlar ama, icraata gelince her zamanki gibi ortalıkta yoklar. Sonra ne oluyor? İşin doğasının aksine, Türk Lirası değerleneceğine, döviz yükseliyor.

Bu ne demek biliyor musunuz? Vatandaş da piyasayalar da artık bu iktidara güvenmiyor demek. Çünkü artık herkes biliyor ki, Sayın Erdoğan ve ortakları hiçbir adımı, millet için, memleket için atmıyor. Her adımda, siyasi bir hesapları var. Her adımda bir koltuk kaygısı, her sözde bir hamaset var. O yüzden kimseye güven vermiyorlar. O yüzden, ne içeride, ne de dışarıda kredileri kaldı. Bu iktidarın artık Türkiye’ye ve milletimize verecek bir şeyi kalmadı.

‘AKILLARI FİKİRLERİ HALA ‘BEŞİ BİYERDENİN’ KEYFİNDE’

İktidar, ‘ABD ve AB alışverişte görsün’ mantığıyla, her gün kürsülerden yepyeni reformlar, ultra inovatif eylem planları, dahiyane ekonomik programlar açıklayadursun; aslında akılları fikirleri hala ‘Beşi Biyerdenin’ keyfinde, menfaatinde. Hala, ‘mahşerin 5 müteahhidinin’ kasasına ne aktarabilirler, onun hesabındalar.

Geçtiğimiz hafta, Meclis’e bir yasa tasarısı getirdiler. Köprüden geçenin de geçmeyenin de havaalanından uçanın da uçmayanın da hastanede yatanın da yatmayanın da para ödediği, meşhur hazine garantili KÖİ projelerini biliyorsunuz. Ağalara, bu işlerdeki garanti yetmemiş olacak, şimdi de yurtdışından alacakları kredilere de hazine garantisi vermek istiyorlar. Bugüne kadar, birçok şirketin 127 milyar lira borcunu üstlenmek zorunda kalan hazineye, 50 milyar liralık yeni bir yük daha bindirecekler. 83 milyon vatandaşıma, 53 milyar lira, 5 saray müteahhidine 177 milyar lira… Utanma, sıkılma var mı? Elbette yok.

‘BU BEZİRGAN SALTANATINA SON VERECEĞİZ’

Buradan bir kez daha ilan ediyorum. Türkiye’nin imkanları var, kaynakları var. Eksik olan, adil bir yönetim, ahlaklı bir iktidar. İktidara geldiğimizde, milletin hazinesini yağmalayan, bu bezirgan saltanatına son vereceğiz. Milletin parasının efendisi, milletin ta kendisi olacak. Milletimiz, devletine güvenecek, yanında hissedecek. ‘Vatandaşın cebinden ne alırım? Milletimin cebine ne koyarım?’ diye düşündüğünü bilecek.

‘SEN O YOLLARDAN GİDERKEN BEN DÖNÜYORDUM’

Bunlarda ne utanma kalmış, ne de sıkılma kalmış… Biliyorsunuz son dönemde yeni bir alışkanlıkları var: Neymiş, İYİ Parti, PKK ile iş birliği yapıyormuş. Kendine oy vermeyen vatandaşına, terörist deyip bela okuyacak kadar şirazesinden çıkan bu zihniyetin, bize de terörist demesini elbette yadırgamıyoruz. Bunların da zihniyeti böyle işte, ne yapalım… Son dönemde, hızla büyüdüğümüzü, milletimizin İYİ Parti’ye ilgisini gördükleri için, akıllarınca yalanla, iftirayla yolumuzu şaşırtacaklar. Sayın Erdoğan; sen o yollardan gelirken, ben dönüyordum. Sayın Erdoğan sen o yollardan giderken ben dönüyordum. Bu salonda bulunan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu sen top oynarken mücadele ediyordu. Şimdiye kadar, önümüze çıkardığın her engeli aştık, her yalanı yendik, her tuzağı bozduk. Bundan da evelallah bileğimizin gücü, alnımızın akıyla çıkarız.

‘İKTİDARIN ZİKZAKLARLA DOLU HAZİN HİKAYESİ’

Papa, geçtiğimiz hafta Irak’ın kuzeyine bir ziyarette bulundu. Barzani yönetimi de, Papa’nın ziyareti anısına bir pul bastırdı. Ne var pulda? Papa’nın başının üzerinde bir harita. Nerenin haritası bu? Sözüm ona Kürdistan haritası. Peki nereler var bu haritada? Irak’ın kuzeyinin dışında, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun bir bölümü. Hani yerel seçimlerde, Sayın Erdoğan vatandaşa, ‘İşte Kürdistan orada, Irak’ta, beğenmiyorsan defol git’ diyordu ya… Anlıyoruz ki, Sayın Erdoğan’ın bir başka kankası Barzani’ye göre, Kürdistan orada değilmiş.  Şimdi, bu arkadaşlara göre terörist olan bizler, bu durumdan rahatsız olurken, doğal olarak, bu arkadaşların çok büyük tepki vermeleri gerekir, değil mi? İşte size, iktidarın zikzaklarla dolu hazin hikayesi. Siyasette zikzak, dış politikada zikzak, ekonomide zikzak, terörle mücadelede zikzak… 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Son 1 yılda 304 kadının öldürüldüğü, her gün karakollarına yüzlerce şikayet yapıldığı Türkiye'de maalesef değişen bir şey yok. Altına imza koyduğun İstanbul sözleşmesini uygulayacak, şiddet mağduru kadınları koruyacak önlemleri alacaksın. Samsun'da şiddet gören kadın 9 kez yardım istemiş kılını bile kıpırdatmamışsın. Bakanların utanmadan kadına yönelik algıda seçicilik dediler sustun. Milletvekilin kadın cinayetleri abartılıyor dedi sustun. Dava arkadaşım dediğin sözüm ona adamlar cinayetlerde ahlaksızca sebep aradılar yine sustun. Ortağım dediğin acı günlerde benim için hakaret kampanyası başlattılar çıkıp 2 laf edemedin. Yaşadıklarımızı paylaşırken herhangi bir şikayet amacım yoktur. Açıkça, dürüstçe mücadele edemeyen korkakların yüzüne ayna tutmaktır amacım.