Van Valiliği, 15 Temmuz askeri kalkışmanın ardından ilan edilen Olağanüstü Hal'i (OHAL) gerekçe göstererek, 21 Kasım 2016 tarihinden bu yana 15 günde bir düzenli olarak kentteki tüm eylem ve etkinlikleri yasaklıyor. Kentte bulunan muhalif parti ve derneklerin eylem, etkinlik, stant açmasına ve pankart asmasına izin verilmezken, pandemi sürecinde dahil AKP’nin il, ilçe ve kadın kolları her türlü eyle ve etkinliği istediği yerde düzenleyebiliyor. Çifte standardın 1355 gündür devam ettiği kentte faaliyet gösteren siyasi parti ve dernek temsilcileri, yasakların sadece muhaliflere işlediğini kaydetti. 

‘BİZE YASAK AKP’YE SERBEST’

Yasakların amacına dikkati çeken Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Eşbaşkanı Ökkeş Kava, “Yasak ilan ediliyor. Bu herkes için ilan ediliyor. Yasağın yanlış olduğunu belirtiyoruz. Hukuken şu partiye yasak var, şu partiye yok diyemiyorlar. Ama pratikte bunu uyguluyorlar. Ama yasak gerekçe gösterilerek bize yasaklanan şeylerin AKP’nin yapması hukuksuzluğu gözler önüne seriyor. Bakın pandemi sürecinde AKP her yere pankart astı, buna karşı valilikten ses gelmedi. Geçenlerde AKP stant açtı. İpekyolu ilçe örgütümüzde stant açmak için valiliğe başvuru yaptı. Başvuru ret edildi. Neden AKP’nin stant açmasına göz yumdunuz. Biz bir şey yaptığımızda hemen polislerle müdahale ediyorsunuz. Bize yasak olan şeyler AKP’ye neden serbest? Aslında hukuksuzluğun ne kadar yaygınlaştığının anlıyoruz. Buradan bir kez daha diyoruz; siyasi parti çalışmalarını engellemek başı başına suçtur. Hiçbir keyfi uygulama anayasanın güvence altına almış hakkı çiğnemesine göz yummayacağız. Her de mücadelemizi büyüteceğiz” diye konuştu. 

‘TOPLUMDAN KORKUYORLAR’

Demokrasinin temeli olan gösteri ve yürüyüşün yasaklanmasının muhalefeti susturmaya yönelik olduğunun belirten İnsan ve Özgürlük Partisi Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi avukat Kenan Sarısaç, “Gösteri ve yürüyüşü yasaklamak aslında demokrasiyi diktaya doğru götürür. Van’da uzun bir süredir, eylem ve etkinlik yasağı devam ediyor. Kente 3 vali değişmesine rağmen yasak halen devam ediyor. Türkiye Anayasası’nı çiğneyen bu yasaklamanın amacı toplumun muhalefet etmesini engellemek. Yarın toplumun kabul etmediği bir şey yaptıklarında toplumun dışarıya çıkıp ses çıkarmasında korkuyor. Herkes izin almaksızın silahsız ve şiddetsiz bir şekilde yürüyüş yapabilir. En temel hakkın yasaklanmasını kabul etmiyor ve biran önce bu yasakların kalkması gerekiyor” dedi.

'GÜVENCE ALTINA ALINAN HAK'

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile güvence altına alınan bir hak olduğunun altının çizen Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi üyesi Avukat Harun Gür, “Demokratik toplumun başlıca müesseselerinden biri ifade özgürlüğüdür ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ifade özgürlüğünün kullanılmasının bir karşılığıdır. Bu haliyle insanlar bu hakkı kullanırken devlet sadece bu hakkın tesisi için gereken şartları yerine getirmek zorundadır. Daha açıklayıcı olursak devlet bu hakkın kullanılmasını kolaylaştırır, zorlaştıramaz. En temel değerler arasında bahsettiğimiz toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması bu sebeple düzenlemede de herhangi bir izne bağlanmamış özgürce kullanılabilmesi amaçlanmıştır. Fakat devlet tarafından yasalarla güvence altına alınan bu hak yine devletin taşra teşkilatı olan valiliklerce ufku görünmeyen keyfi uygulamalarla bertaraf edilmeye çalışılmaktadır” dedi. 

‘SÖZLEŞMELER ÇİĞNENİYOR’ 

Yerel mahkemelerin verdiği kararı hatırlatan Gür, “Şu ana dek eylem ve etkinlik yapmak isteyen kesimlere müdahaleler olurken bu anlamda yerel mahkemelerin de vermiş olduğu kararlar alınan yasaklama kararlarının keyfi boyutunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Birçok kişi hakkında idari para cezası verilmiş. Birçoğu hakkında davalar açılmış olsa da genel olarak sanık olarak yargılanan kişilerin beraat ettiğini verilen idari para cezalarının da kaldırıldığını görmekteyiz. Tüm bunlara rağmen Van valiliğinin toplumun bu ihtiyacını görmezden gelip keyfi uygulamalarla kendi anayasasını ve uluslararası sözleşmeleri çiğnediğine şahit oluyoruz” diye konuştu.

‘YASAKLARDA ÇİFTE STANDART’ 

Valiliğin yazılı bir şekilde sürekli kopyala-yaptır usulü sadece tarihleri değiştirerek yasaklamalara devam ettiğini hatırlatan İnsan Hakları Derneği (İHD) Murat Melet, “Genelgeler İçişleri Bakanlığı tarafından geliyor. Bakanlık iktidara bağlı. Van’da muhalif olan, AKP’den yana olmayan her kesimin yasaklarla susturmak istiyorlar. Aslında valilik, şunu demeli; Biz iktidarı eleştiren, ona karşı çalışmalar yapan kesimlerin tüm faaliyetlerini yasaklıyoruz.  Bu yasaklarda çifte standardı da görüyoruz. Daha birkaç gün önce Van’ın en işlek caddesinde siyasal iktidarın temsilcisi olan İpekyolu örgütü, stant açtı. Elbette siyasi parti çalışmasını yapıp kendisine üye kazanmalı. Fakat bunu AKP’nin yapmasına izin verilirken bir diğer partiye yasaklanmamalıdır. Kenti yöneten vali, adil ve eşitlikçi olmalı. Tüm derneklerin ve partilerin dışarıda eylem ve etkinliklerini yapması için gereken ortam sağlanmalıdır” diye konuştu. 

‘ENGELLER KALDIRILMALI’

Yaptıkları bir basın açıklamasının yasak gerekçesiyle para cezası verildiğini ve bunun mahkeme tarafından iptal edildiğini ifade eden Van Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, “Aynı mahkeme demokrasinin vazgeçilmezi haklar içinde olduğunu belirtmiştir. Buna rağmen hala valiliğin keyfi uygulamalarıyla her çeşit eylem, etkinlik örgütlenme stant açma vb. olan en temel hak yasaklanmıştır. Oysa iktidar ve yanlılarına her çeşit eylem, etkinlik, gösteri, örgütlenme stant açma serbesttir. Hatta bazen ana arterler kapatılarak etkinlik yapmaktadırlar. Güvenlik ya da pandemiyi gerekçe göstererek yapılan bu anti demokratik uygulama insan hakları ve demokrasi ile bağdaşamaz. Öylesi demokratik bir oyun oynanıyor ki hiçbir muhalefet ses çıkarmıyor, ülkedeki yolsuzluğu işsizliği yansıtmamak için yapılan uygulamalardır. Biz ÇEV-DER olarak çevre ve ekoloji mücadelesi veriyoruz. Bu mücadelemiz önünde ki tüm engeller kaldırılmalıdır. Biz çevre sorununu dillendirmek, yapılan yanlışa, ihlale veya çıkar amaçla yapılan uygulamalara karşı basın yoluyla kamuoyuna bilgi vermek, yapılan bu yanlışlara karşı enformasyon işlemi yapmaktayız. İstemlerimiz özetle; havamızın, suyumuzun, toprağımızın kirlenmemesidir. Buna dahi tahammül edemiyorlar ve bununla alakalı yoğun bir baskı var. İnsan, hakları ile insandır” diye konuştu. 

MA/ Cemil Uğur