Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı kararnamesi ile feshedildi. Sözleşmenin 1 Temmuz tarihinde yürürlükten kaldırılacağının açıklaması üzerine ülkedeki kadın örgütlerini harekete geçirdi. Van Kadın Platformu da sözleşmenin kaldırılmasına ilişkin Van Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda  “Niçin İstanbul Sözleşmesi?” adlı panel düzenledi. Özgür Kadın Hareketi (TJA) Aktivisti Halide Türkoğlu, Eğitim-Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, Van Özgürlük için Hukukçular Derneği  (ÖHD) Yöneticisi Avukat Leyla Kaplan Kertiş’in konuşmacı olarak katıldığı panelin moderatörlüğünü ise Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Van Şubesi Sekreteri Seda Güler yaptı. Panele Van’da bulunan kadın dernekleri ve STK’lar ile çok sayıda kadın katıldı.

Kadın platformu, panele başlamadan önce dün Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nin yürütmesinin durdurulması talebinin reddedilmesine ilişkin basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Yönetim Kurulu Üyesi Sevim Çiçek okudu.

Anayasaya ve hukuka aykırı olarak alına fesih kararına karşı STKlar, Barolar ve siyasi partiler tarafından Danıştay’da yürütmenin durdurulması talepli iptal davaları açıldığını belirten Çiçek, “Elbette hukuki mücadele devam edecek ve davacı kurumlar olarak Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna ret kararına karşı itirazlarımızı yapacağız. Kazanılmış haklarımıza ve Hukuka aykırı bir şekilde verilen hiçbir kararı tanımayacağız” dedi.

‘TOLERE ETMEYİN, DURDURUN’

“İstanbul Sözleşmesi’nin reddedilmesiyle devlet, kadına yönelik şiddetin tarafı ve ihlallerin doğrudan sorumlusu olduğunu ilan etmiş olacaktır” diyen Çiçek, “Eğer bu vahim hatadan geri dönülmez ise bundan böyle kadına ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık temelli şiddetten devlet sorumlu olacaktır. Biz kadınlar yetkilileri bu vahim hatadan, İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme fikrinden vazgeçmeye çağırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 Sayılı Kanun başta olmak üzere ilgili tüm yasaları kararlı ve etkin bir şekilde uygulayın. Kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti teşvik ve tolere etmeyin, durdurun” diye konuştu.

Çiçek son olarak sessizliğin onay ve suça ortak olmak anlamına geldiğini belirterek, herkesi İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırdı.

SÖZLEŞMENİN HUKUKİ BOYUTU

Panelde ilk olarak konuşan ÖHD Yöneticisi Av. Leyla Kaplan Kertiş’in, İstanbul Sözleşmesi’nin hukuki kazanımlarını ve feshin geçersizliğini anlattı. Kaplan, “Sözleşmenin kadınları her türlü şiddetten korumak, kadın sünnetlerini engellemek, kürtaj, ekonomik anlamda refahı sağlamaya dönüktür. Kadının biyolojik, sosyal, ekonomik ve cinsel anlamda karşılaşabileceği tehditlerin engellenmesi hedeflenmektir. Bu da sözleşmenin kadını her anlamda yaşatmaktadır” dedi.

SÖZLEŞMENİN UNSURLARI

Sözleşmenin dört temel unsurunun olduğunu vurgulayan Kaplan, “Önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması, etkili bir kavuşturma yapmak, buna dair gerek kadınların gerek toplumun gerekse bireysel güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Önleyici tedbirler kadına yönelik her türlü şiddetin çıkmaya cesaret edemeyeceği bir toplum yaratmayı hedeflemektedir. Bu çok ileri bir toplum düzeyine getirilmek istenmektedir. Bunun içinde ancak farkındalığın artırılması, profesyonel kadroların oluşturulması, önleyici müdahale programlarının kurulması, medya kanallarının etkili bir şekilde kullanılması ve her türlü eğitim programlarının oluşturulmasıyla mümkün olacaktır. Bu kanallarla birlikte ancak bilinçli ve şiddetin olmayacağı bir toplum yaratılacaktır” dedi.

İKTİDAR SÖZLEŞMEYE NEDEN SALDIRIYOR?

Ardından konuşan TJA aktivisti Halide Türkoğlu, şiddetin temeli olan toplumsal cinsiyetin etkisi ve toplumdaki yerine ilişkin konuştu. “İktidar, niçin İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıyor ya da ne istiyor”  noktasında hem iktidarın hem de kadınların buna dair cevaplarının olduğunu kaydeden Türkoğlu, “Anlam dünyamız içinde bu mücadelenin bir parçası olarak İstanbul Sözleşmesi’nin simgesel boyutu da dahil iktidarı neden  bu kadar korkuttuğu aslında tam da toplumsal cinsiyet tartışmalarıyla ilgili bir durum. Bu sözleşmede iki kavram üzerinde iktidar çok duruyor. Bir toplumsal cinsiyet kavramsallaştırılması diğeri de mevcut aile yapısına uygun olmadığı, alile bütünlüğünü bozan bir sözleşme olduğuna dair algı yönetmede geleneksel aile yapısıyla açıklamaya çalışıyor. İstanbul sözleşmesinin anlattığı yerden kadın ve erkek arasında binyıllardır süren bu tarihsel güç ilişkilerinin hem kamusal hem de özel alanda nasıl bir etkiye sahip olduğunu bizde bilen bir yerdeyiz. Kadın mücadelesi de bunu bilen bir yerdedir” ifadelerini kullandı.

Toplumsal cinsiyet meselesinin üzerinde oynanan bir mesele olduğuna işaret eden Türkoğlu, iktidarın toplumsal cinsiyet kavramını tamamıyla silmesinin 2011 süreciyle başladığını belirtti. İktidarın kadını aile kavramı üzerinden görünmez kılmaya çalıştığına değinen Türkoğlu, kadın düşmanı politikalara tepki gösterdi.

SÖZLEŞMENİN TOPLUMSAL BOYUTU

Son alarak söz alan Eğitim-Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım da İstanbul Sözleşmesi’nin toplumsal boyutlarını anlattı. Yardım, 5 bin yıllık ataerkil sistemin yaşamlarında her gün hissettiklerini dile getirerek, “Son süreçlerde AKP-MHP iktidarıyla da birlikte tüm kadın kazanımlarının yok edildiği kadın mücadelesine bir bütün saldırdığı bir süreci hep birlikte yaşıyoruz. Her gün kadınlar katlediliyor, çocuklar istismara maruz kalıyor, failler aklanıyor ve tecavüzcüler serbest bırakılıyor. Her gün bu haberlerle karşılaşıyoruz. Kadın kazanımları kayyımlarca gasp edilip, kapatılıyor. Kentte asılan afişler sökülüyor” şeklinde konuştu.

‘AKP YENİ BİR TOPLUM İNŞASI İÇERİSİNDE’

Kadın mücadelesi denilen mücadelenin dünden bugüne başlamış bir mücadele olmadığını kaydeden Yardım, uzun dönemler sonucu oluşan bir mücadeleden söz ettiklerini dile getirdi. Yardım, şöyle devam etti: “İstanbul Sözleşmesi’nin oluşturulmasından çok önce Türkiye’de kadınlar kampanyalar düzenlemiş ve çok ciddi örgütlenmeler yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilmesi AHİM’in Türkiye’yi mahkum etmesiydi. AHİM ilk kez bir ülkeyi kadına yönelik şiddetle mücadele politikası olmadığı için mahkum etti. 2014’ten bu yana yürürlükte olmasına rağmen uygulanmadığını, kadınların bu anlamda çok ciddi bir mücadele hattını ördüğü de biliniyor. Sonrasında çıkarılan 6284 sayılı yasa tam olarak uygulanmıyor olsa da kadınların mücadelesiyle oluşturulan bir kanun. Sözleşmenin temelinde eşitliği esas alan bir toplum modelidir. Sözleşmenin yürürlükten kaldırılma gerekçesi ise aile yapısını bozduğu ve LGBTİ+lar yaşam biçimi ile gerekçelendiriliyor. Bunun gerekçesinin tam olarak böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. AKP-MHP iktidarı yeni bir toplum inşası içerisinde. Bu eşit bir toplum değil. Sözleşmeye itirazları da tam olarak budur.”

Panel soru-cevapların ardından son buldu.