Serhat bölgesinin en büyük kentlerinden biri olan Van, hava ve su kirliliği ile boğuşuyor. Havaların soğumasının ardından kentteki hava kirliliği de arttı. Özellikle akşam saatlerinde kentin üstü siyah bir örtüyle kaplanıyor. Bunun yanı sıra 450 kilometrelik kıyısı ve 3 bin 570 kilometrekarelik su yüzeyiyle kapalı havza özelliğinde olan Van Gölü de kirlilikten ve kötü kokudan geçilmiyor.

Çevresinde 2 il, 9 ilçe ve yüzlerce kırsal mahalle bulunan göl, herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan akıtılan bir milyondan fazla insanın evsel atıklarıyla kirletiliyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve bağımsız çevre örgütleri tarafından da doğrulanan bu durumun göle verdiği zarar her geçen gün büyüyor. Yine, insanlar tarafından atılan çöpler yer yer suların çekilmesiyle daha da belirgin hale geliyor. Göle akıtılan kanalizasyon atıklarının yaydığı koku da kıyıyı kullanılamaz hale getiriyor.  

Ekolojistler, kentteki su ve hava kirliliğinin geldiği boyut ve buna karşı atılması gereken adımları anlattı. 

ÇORAP SİSTEMİYLE ARITMA

Van Çevre ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, kentteki gölün hem sodalı hem de tuzlu olması bakımından özel bir göl olduğuna dikkati çekti. Bu durumdan yeteri kadar yararlanılamadığını söyleyen Kalçık, bunun nedeninin ise kirlilik ve göl çevresindeki yapılaşma olduğunu söyledi. Tüm kanalizasyon ve evsel atıkların göle akıtıldığına değinen Kalçık, bu durumun gölün balçıklaşmasına ve yok olmasına neden olacağı uyarısında bulundu. Kalçık, “Van Gölü'ne yaklaşık 100 akarsu akmakta. Bunların bir kısmı yerleşim alanlarından geçiyor. Mesela derelere çorap sistemi ya da set yapıldığında bunun önüne geçilebilir. Bunun yanı sıra derelerin mutlaka ıslah edilmesi ve arıtma sistemleri kurulması gerekiyor” dedi. 

BALIKLARA ETKİSİ

Belediyeye kayyım atamasının ardından bu kirliliğin daha da arttığını söyleyen Kalçık, yetkililerin asli görevi olan arıtma sistemlerini kurmadığını ifade etti. Göl kenarındaki sazlıkların da imara açılmak istendiğini paylaşan Kalçık, doğal arıtım görevi gören sazlıkların yok olmasının kirliliği daha da arttırdığını dile getirdi. Kirliliğin gölün eko-sistemini ciddi derecede etkilediğini ifade eden Kalçık, “Van balığının yaşadığı bir eko-sisteme sahip. Bu balık da üreme kanallarındaki sorunlar ya da sahillerin ilaçlanmasından kaynaklı sorun yaşıyor. Üreme dönemlerinde balıkların yeterince tatlı suya ulaşamaması eko-sistemin bozulmasına neden oluyor. Doğa kendi başına bırakılırsa kendi çözümünü kendisi buluyor” şeklinde konuştu. 

‘SU SIKINTISI' UYARISI  

Dünyadaki küresel ısınmaya dikkat çekerek, ilerleyen dönemlerde ciddi su sorunlarının yaşanacağını söyleyen Kalçık, “Her ne kadar su zengini olarak bilinmesek de aslında su fakiriyiz. Bir kişinin yıllık bin 400 ton su harcama limiti varken, bizdeki durum bu oranın altına düşmüş. Ocak ayının ortasında olmamıza rağmen güneşli bir hava olmasına sevinmememiz lazım. Bu çok üzücü bir durum. Kar yağmaması, küresel ısınma ve buharlaşmadan dolayı Van Gölü'nün metrelerce çekilmesi ciddi bir iklimsel sorundur" diye belirtti. 

GÖLE BIRAKILAN KİMYASALLAR  

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Ekoloji Komisyonu üyesi İdris Polat, kirliliğin göle akan derelerin ıslah edilmemesinden kaynaklandığına dikkat çekti. Evsel atıklar ve kanalizasyon şebekelerinin göle boşaltıldığını belirten Polat, mevcut arıtma sisteminin fazla maliyet gerekçesiyle yüzde 25 kapasite ile çalıştığını aktardı. Bu kapasitenin suyu temizlemek için yeterli olmadığının altını çizen Polat, yeterli arıtma sisteminin kurulması gerektiğini vurguladı.

Polat, gölü kirleten diğer faktörün kimyasal atıklar olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: "Derelerin kenarlarında kurulan merdiven altı atölyelerin giderleri derelere bağlı. Bu giderlerden gelen kimyasallar gölü kirletiyor, doğal yapısını bozuyor. Dereye atık döken işletmelerin tek tek tespit edilerek, bunlara cezai işlem yapılması gerekiyor. Yine ıslah yapılmayan derelerden taşınan alüvyonlu topraklar gölün kendine ait yapısını bozuyor. Bu durum yosun oluşmasına neden olarak göldeki oksijeni tüketiyor. Bu da deniz canlılarının yaşamasına engel oluyor ve balıkçılık sektörüne büyük zarar veriyor. Bu yosunların göldeki gelgitler ile kıyıya vurması sonucu ise de kötü bir kokuya sebep oluyor.”

CANLILARIN MİDESİNDEKİ PLASTİKLER  

Kirliliğin dere ıslahıyla önlenebileceğini söyleyen Polat, “Dere üzerine çöpleri tutmak için bentler kurulmalı. En önemlisi ise arıtma sistemlerinin tam kapasite ile çalışması. Bu göl Van için hem ekonomik hem de iklimsel olarak çok değerlidir. Doğru kullanılması gereken bir hazinedir. Bu sorun kendisi ile birlikte başka sorunlarda getiriyor. Bu gölden beslenen canlıların birçoğu artık plastik yemeye başladı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden yapılan araştırmada bölgede ölen kuşların midelerinde plastik kalıntıları buldu” diye konuştu. 

HAVA KİRLİLİĞİ  

Kentteki hava kirliliğine de değinen Polat, bunun en önemli sebebinin karbon emisyonlarının birçok fabrika tarafından kullanılmaması olduğunu belirtti. Havayı kirleten ikinci sorunun "yardım" adı altında dağıtılan kömürler olduğuna dikkati çeken Polat, bu kömürlerin diğer kömürlere göre daha fazla karbon çıkardığını ifade etti. Akşam saatlerinde bu kirliliğin net bir şekilde görüldüğünü söyleyen Polat, “Sürekli bu havayı soluyan insanlarda hastalıklar artıyor. Bir an önce dağıtılan bu kömürlerin kalorisinin daha yüksek kömürler ile değiştirilmesi lazım. Her kış daha kirli bir gökyüzü görmeye başladık" ifadelerini kullandı. 

BAŞKA DÜNYA YOK

Hava kirliğinin önüne geçmek için tesislerin filtre takması gerektiğinin altını çizen Polat, bir diğer çözümün de ağaçlandırmaktan geçtiğini vurguladı. “Bizim gidecek başka bir yerimiz yok” diyen Polat, şöyle devam etti: “Sadece insanların kirlettiği ve diğer canlıların da bu kirliliğe maruz kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. Çocuklarımıza miras bırakacağımız başka bir dünya yok. Her insan içtiği sudan, boşa harcadığı enerjiden ya da kestiği ağaçtan kendisini sorumlu tutmalı."