PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecridi protesto eden HDP Van İl Örgütü, yaptığı açıklamada, “Uluslararası kurum ve kuruluşlara, CPT’ye mutlak tecridin kaldırılmasına yönelik çaba göstermeleri ve görevlerini yerine getirmeleri çağrısında bulunuyoruz”  dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Örgütü, PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağıraştırılmış tecridi yaptığı basın açıklamasıyla protesto etti. HDP Edremit ilçe binası önünde yapılan açıklamaya, Van Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ne (MEBYA-DER), Van Hakkari Tabip Odası ve çok sayıda kişi katıldı. “Tecride son ver barışa yol ver” yazılı pankartının taşındığı açıklamayı HDP Van İl Yöneticisi Tuncer Sağınç yaptı. 

'SAYIN ÖCALAN'IN HAKLARI KISITLANDI'

Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış bir tecrit uygulandığı belirtilen açıklamada, tecridin günümüzde ise yaşamın her alanına sirayet ettiği vurgulandı. Açıklamada, “27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatları ve ailesi ile yasal ve anayasal hakları olan yüz yüze ve telefonla görüşme hakkı neredeyse hiç kullandırılmadı. Avukatların yasal görüşme başvurularının hukuk dışı bir şekilde yaklaşık bin 450 kere reddedildiği bu tecrit sistemi ile aile görüşmeleri de kısıtlanmaktadır. 20 Nisan 2020 tarihinde ailesi ile görüşen Sayın Öcalan’ın iletişim hakları da o günden bu yana kısıtlanmıştır. İmralı cezaevinde tutulan diğer tutuklulara ilişkin de benzer bir hak ihlalinin yaşandığı, görüş, ziyaretçi, spor ve açık hava egzersizlerine çıkma haklarının ihlal edildiği Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) raporlarıyla ortaya çıkmış ve tecridin devam ettiği ifade edilmiştir. AKP-MHP iktidarı şiddeti ve tecridi ülke geneline yasakçı, yoksullaştırıcı bir politika olarak esas almaktadır” diye aktardı.

'TECRİT İMRALI VE KÜRTLERLE SINIRLI DEĞİL'

HDP’nin siyaset dışına itilmek istenmesi ve hatta tasfiye edilme çabalarının da tecrit politikalarının bir devamı olduğu kaydedilen açıklamada, “Tecrit sadece İmralı ve Kürtler ile sınırlı bir konu değil. Ülkede yaşayan emekçileri, işçileri, aydınları ve bir bütün olarak halklar İmralı tecrit rejiminin mağduru haline geldi. Tüm Kürtleri kapsayan ve Kürtlerin kazanımlarını boğmaya çalışan tecrit politikası, uzun bir süredir Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine doğru genişlemektedir. Bu nedenle cezaevlerindeki hak ihlallerinin son bulması ve tecridin kırılması Türkiye’deki sorunların çözümüne giden anahtar konumundadır. Tecride karşı mücadele yürütmek demokrasiye, hak ve özgürlüklere, kadın mücadelesine ve kazanımlarına sahip çıkmaktır, yoksulluğu, işsizliği ve kölelik düzenini yenmektir, fezlekeler ve kapatılma oyunlarını boşa çıkarmaktır. Mutlak tecridin yaşandığı ve Türkiye’de toplumsal barışın önündeki en büyük engelin bu olduğu görülmelidir. Bu tecrit politikası, iktidarın ve devletin demokrasi ve barış anlayışına sahip olmadığını da açıkça ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verildi. 

'TECRİT SONLANDIRILMALI'

Açıklamada son olarak şu ifadeler kullanıldı:  “Barışı inşa etmeyi kendine misyon edinen Sayın Öcalan üzerinde İmralı’da uygulanan mutlak tecridin sonlandırılması için demokratik muhalefetin örgütlenmesi ve tecridin sonlandırılmasını gerekmektedir. Toplumsal sorun alanlarında ne kadar geniş bir mücadele verirsek o kadar tecrit mantığını anlatma alanımız artar, diğer taraftan tecridin bitmesi de bizlerin elini güçlendirir ve farklı alanlara dair daha çözüm odaklı çalışma yürütebiliriz. Uluslararası kurum ve kuruluşlara, CPT’ye mutlak tecridin kaldırılmasına yönelik çaba göstermeleri ve görevlerini yerine getirmeleri çağrısında bulunuyoruz.”

Açıklama, “Bijî berxwedana zindana” sloganı ile son buldu.