Cezaevlerinde tecrit, işkence, kötü muamele ve hak ihlalleri her geçen gün artıyor. 1 Ocak 2021 itibarıyla yürürlüğe giren değişiklik ile tutukluların “iyi halli” olup olmadıklarının 6 ay da 3 ayda bir idare ve gözlem kurulunca değerlendirmesi kararlaştırıldı. Değişiklikle cezaları bitmesine rağmen “iyi halli olmadıkları” gerekçesiyle tutukluların tahliyeleri engelleniyor. Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) kamuoyuyla paylaştıkları son verilere göre, 66 tutuklu İdare ve Gözlem Kurulların (İGK), kararları ile tahliye edilmedi.

2014 yılında “Örgüt üyeliği" iddiasıyla 8 yıl 9 aylık hapis cezası verilen tutuklu Mazlum Dursun Van F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuluyor. Yasa gereği 21 Mayıs 2021 tarihinde tahliye olması gereken Dursun, Van Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından verilen üç farklı “iyi halli değil” raporu ile tahliyesi engelleniyor.

3 KEZDİR TAHLİYE EDİLMİYOR 

Mayıs 2021 tarihinde tahliye olması beklenen Dursun, söz konusu kurulun verdiği “iyi halli değil” gerekçesiyle tahliyesi 6 ay ertelenerek Kasım 2021 tarihine bırakıldı. Kurul yaptığı ikinci değerlendirme toplantısında da erteleme kararı vererek, bu sefer tahliyeyi 4 Mart 2022 tarihine erteledi. 4 Mart 2022 tarihinde bir kez daha toplanan kurul aynı kararı vererek, Dursun’un tahliyesini üç ay daha erteleyerek, tahliyesini engelledi. Kurulun verdiği 3’üncü kararla birlikte Dursun’un tahliyesi 12 ay, 17 gün ertelenmiş oldu. 

ÇELİŞKİLİ GİZLİ TANIK İFADELERİ

Siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı Mersin’e taşınan Mazlum Dursun’un babası Mehmet Dursun, yaşananları hukuksuz ve keyfi olarak tanımladı. Oğlu Mazlum Dursun’un çelişkili “Gizli tanık” ifadeleriyle tutuklandığını söyleyen baba Dursun, “Benin oğlum 2014 Ekim ayında tutuklandı. Yaklaşık bir buçuk yıl mahkemesi devam etti. Mahkemeden sonra 8 yıl 9 ay ceza verdiler. Benim çocuğumun bir suçu yoktu. Sadece iki tane gizli tanık ifadesi vardı. Tanıkların ifadesi de bir biriyle çelişkiliydi. Savcılık oğlum için beraat istemesine rağmen hâkim tutuklama kararı verdi. Tutuklama kararını veren hâkim, şuan da FETÖ'den tutukludur” dedi.

‘BU KANUNSUZLUKTUR’

Kurulların tutuklulara verdiği kararların dünyanın hiçbir yerinde olmadığını belirten Dursun, “Bu kanunsuzluktur. Bir anayasa var. Anayasaya göre bir karar vermeleri lazım. Ama kesinlikle bu anayasaya bağlı bir şey değil, bu şahsi bir karardır. Bu sadece aileyi sindirme, cezaevindeki insanı bıktırma yalnızlaştırmadır. Keyfi bir muameledir. Canımın istediğini bırakırım istemediğim kişiyi bırakmam uygulamasıdır” diye konuştu.

‘KURULDA HUKUKÇU YOK’

Cezaevlerinde oluşturulan İdare Ve Gözlem Kurulları ve söz konusu kurulların verdiği kararları değerlendiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Mehdi Zana Akkaya ise, söz konusu kurulların 1 Ocak 2021'den itibaren koşullu salıverme şartları oluşmuş hükümlüleri  “iyi halli” olup olmadıkları hususunda değerlendirmeye tabi tutmaya başladığını söyledi. Akkaya, “Bu düzenlemeyle eşitlik hakkına aykırı olarak,  düşman ceza hukuku ve infaz hukuku uygulanıyor. Çünkü sübjektif bir değerlendirme söz konusu. İdare ve Gözlem Kurulularında savcı dışında hukukçu kimliği olan kimse yok” dedi.

‘DÜŞMAN CEZA HUKUKU UYGULANIYOR’

Kurulun kararlarını sübjektif olarak yorumlayan Akkaya, söz konusu düzenleme ile siyasi tutuklulara koşullu salıverilme yolunun kapandığına dikkat çekti. Akkaya, “Bu anlamda düşman ceza hukuku uygulanıyor diyebiliriz. Düşman ceza hukuku diye değerlendirdiğimiz ve yine eşitlik hakkını ihlal ediyor dediğimiz kısım, tam olarak odur. Ben aktif ceza avukatlığı yapıyorum. Bugüne kadar basından ya da kendi takip ettiğim dosyalardan her hangi bir adli suçtan ceza alıp, ‘iyi halli’ olmadığı için tahliyesine engel olan herhangi bir kimseyi daha duymadım” diye belirtti.

İNFAZ YAKMANIN ÖNÜ AÇILIYOR

Akkaya, “Yasal düzenleme, hak ihlaline ve sübjektif yoruma çok açık bir düzenleme. Çünkü hukukçuların olmadığı bir kurum. Yine cezaevi müdür ile bir sorun yaşadığınız taktirde cezaevi müdürü direk sizin infazınızı yakabilir. Bu meseleyi şahsileştirdiği zaman bu durum olur. Sonuç olarak, sübjektif, yoruma dayalı, bir hukuki kıstası olmayan ve hukukçulardan oluşmayan bir kurulun verdiği kararlar bu sonucu doğuruyor. Ve böylece dolaylı olarak infaz yakmanın önü açılmış oluyor” diye belirtti.

MA / Selman Güzelyüz