Van’da Tutuklu ve Hükümlülerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) geçtiğimiz günlerde cezaevinde yaşamını yitiren hasta tutsak Mehmet Hanefi Bilgin ve hasta tutsakların durumuna dair basın açıklaması düzenledi. Sanat Sokağı Ova İş Merkezi önünde düzenlenen açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl eş başkanları Handan Karakoyun, Fikret Doğan ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl eşbaşkanı Çetin Uyar, Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivistleri ve tutsak yakınları katıldı. Açıklamayı TUHAY-DER yöneticisi Edibe Babur yaptı.

'TECRİT NEDENİYLE CEZAEVLERİNDEN TABUTLAR ÇIKIYOR'

PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin cezaevlerinde yansıması sonucu ağır ihlallerin artarak sürdüğünü söyleyen Babur, “ Sayın Öcalan şahsında geliştirilen tek kişilik İmralı tecrit sistemi, başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarına dayatılan ve topluma hâkim kılınmaya çalışılan sistemin bir parçasıdır ve en çok da cezaevlerinde varlığını hissettirmektedir. Tecrit politikasının cezaevlerine baskısı öyle bir hale geldi ki hasta tutsakların birer birer tabutu çıkıyor cezaevlerinden” dedi.

'İKTİDARIN TEK İCRAATI CEZAEVLERİ İNŞA ETMEK'

AKP-MHP iktidarının uyguladığı hukuksuz tecrit politikaları neticesinde cezaevlerinin “ölüm evlerine” dönüştüğünü vurgulayan Babur, “ Haliyle geçmişten bugüne olduğu gibi cezaevleri, hak ihlalleri, darp, kötü muamelelerinin odağı haline gelmekten öteye gidememiştir. Süreklileşen ihlaller, hücre cezaları, infaz yakmalar, fiziki-psikolojik saldırılar, tedavi edilmeyen hasta tutsaklar ve daha niceleri… İktidarın en büyük vaadi yeni harflerle adlandırılmış cezaevleri inşa etmek olmuştur. F tipleri, T tipleri, Yüksek Güvenlikli ve son olarak S tipleri olarak adlandırılan cezaevlerinde temel hedef, sindirme-baskı ve şiddet politikaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası hukuk bir yana en geçerli insani ilkelerin dahi askıya alındığı gerçekliği ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

'HER YIL ONLARCA HASTA TUTUKLU YAŞAMINI YİTİRİYOR'

Cezaevlerinde tutsakların tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele ve diğer ihlalleri sıralayan Babur,  sözlerine şöyle devam etti: “Yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleri ile birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı muameleler ve ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması, havalandırma boşluklarının tel örgülerle çevrilmesi vaka-i adiyeden sayılıyor artık. En yıkıcı olanı ise ağır hasta tutsaklara, tedavilerini engellemek, tek başına hücrede tutmak ve tahliyesini engellemek suretiyle uygulanan sistematik işkencedir.  Her yıl onlarca ağır hasta tutsak tedavi edilmediği ya da tahliye edilmediği için yaşamını yitiriyor ve cezaevleri ölüm evleri dönüşmüş durumda.”

'İNSAN ÖMRÜNÜN YETMEYECEĞİ CEZALARA SON VERİLMELİ'

Derinleşen tecrit ve işkence koşulları sonucunda geçtiğimiz günlerde Bolu Cezaevi’nde tutulan 58 yaşındaki hasta tutsak Mehmet Hanefi Bilgin’in yaşamını yitirdiğini hatırlatan Babur, Mehmet Hanefi Bilgin’e uygulanan ceza infaz sisteminin başlı başına “bir cinayet ve işkence sistemi” olduğunu dile getirdi. Edibe, “Bir insan ömrünün yetmeyeceği cezalar, ölünceye kadar cezaevinde tutma politikalarına derhal son verilmelidir. Adil ve eşit bir infaz düzenlemesi için iktidarı sorumlu olmaya davet ediyoruz” çağrısında bulundu.

Açıklama alkışlarla son buldu.