İktidarın iki dönemdir Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki belediyelere atadığı kayyımlarla işine son verdiği işçi ve emekçilere dönük hak gaspları sürüyor. Yargı yoluna başvuran işçiler, lehte verilen mahkeme kararlarına rağmen bitmeyen mülakatlarla ve geçilmeyen “güvenlik” soruşturmalarıyla cezalandırılıyor. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeyken Van Büyükşehir Belediyesi’ne 17 Kasım 2016 tarihinde kayyım atanmasının ardından ilk iş “örgütle iltisaklı” denilerek 653 işçinin işine son vermek oldu. Ardından işine son verdiği işçiler için Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri katıldığı bir programda  “Büyük keyif duydum” açıklamasında bulunmuştu.

3 İŞÇİ YAŞADIKLARI KRİZDEN KAYNAKLI YAŞAMINI YİTİRDİ

Yaklaşık 3 yıldır mahkeme kararına rağmen hiçbir yasal dayanağı bulunmayan ve keyfi bir şekilde düzenlenen mülakatlardan geçemeyen 306 işçiden 3’ü yaşamını yitirdi. Üç kişiden biri, evine gelen haciz sonucu kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi biri de yaşamına son verdi. 303 işçi ise biriken kira, doğalgaz, elektrik faturaları, kredi borçlarına çözüm arıyor, işe alınmayı bekliyor. Kentte meydana gelen iki büyük depremin ardından işe alınan ve 2017 Nisan ayında işine son verilen Zehra Arslan, ödeyemediği faturalarının yanında, romatizmaya bağlı kalp rahatsızlığının tedavisini ekonomik sorunlar nedeniyle olamıyor.

MOBİNG UYGULANDI

Van Su ve Kanalizasyon İdaresi’nde (VASKİ) 6 kadın arkadaşıyla birlikte işe başlayan Arslan, 6 yıl boyunca çalıştığı kuruma emek verdiğini belirtti. Kayyım atanmasının ardından birim amirinin mobbinge maruz kalarak işten çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldıklarını söyleyen Arslan, “İşten çıkarmak için başvurdukları yönelimlere karşı asla taviz vermedik ve işimize dört elle sarıldık. Ancak yönelimler sonuç vermeyince de 3 kadın arkadaşımla birlikte benim de işime son verildi” dedi.

'KADIN İŞÇİLERİN ÜZERİNE ÇOK GİDİLİYORDU'

Kayyım atanmasının ardından birim amirleri tarafından iş alanlarının dışında da çalıştırıldıklarını söyleyen Arslan, “Kadın arkadaşlarımın üzerine çok fazla gidiliyordu. Pes etmelerini özellikle çok istediler. ‘Bir yanlış olsun da çıkaralım’ yaklaşımı vardı” sözlerini kullandı.

Bir kadın olarak ekonomik kazancını sağlamanın çok önemli olduğunu ve uzun yıllar ekonomisini kendisinin karşıladığını belirten Arslan, “Kendi maaşını alınca en azından ekonomik olarak özgürsün. Ne kadar eşin de olsa eline bakmak çok kötü bir duygu. Maaşım olmadığı için, çocuğum için de bir şey yapamıyorum. Eşimin düzenli bir işi yok. İkimiz de çalışmıyoruz” diye konuştu.

'20 GÜNDE BİR İĞNE OLMAM LAZIM, ÜÇ YILDIR YAPAMIYORUM'

Kronik kalp rahatsızlığının olduğunu ve işine son verilmeden önce kentteki hastanelerde tedavisi yapılmadığı için İstanbul’da tedavi edildiğini kaydeden Arslan, “Romatizmaya bağlı kalp rahatsızlığım var. İstanbul’da balon tedavisi yapıldı. 20 günde bir iğne yapmam lazım, onu da şimdi yapamıyorum. Sıkıntı yapmamam lazım, üzülmemem gerek. Sigortamın yatması benim için bir avantajdı. Hayati risk taşıyan bir rahatsızlığım olduğu için bazen konuşmakta dahi sorun yaşıyorum. İşten çıkarıldığımdan bu yana hiçbir iş başvurusunda bulunmadım. Çünkü yaptığım iş ortamı sağlık sorunlarımdan kaynaklı fazla yorulmamam ve masa başında çalışmam lazım” şeklinde konuştu. 

'MÜLAKAT BAHANE'

İşine son verilen 653 işçi arasında şu ana kadar mülakata dahi alınmadan işe alınan olduğunu kaydeden Arslan, 603 arkadaşıyla birlikte yaklaşık 3 yıldır mülakatlardan geçemedikleri gerekçesiyle işe alınmadıklarını belirtti. İşe alınmamalarının keyfi olduğunu vurgulayan Arslan, “İsteseler bizi şu dakika alırlar. Bütün arkadaşlarım için kötü oldu ev geçindiriyorduk hepimiz. İşimizi istiyoruz. İşimi geri versinler, en azından hastaneye rahat rahat gideyim. Tedavimi karşılayamadığım için başıma bir şey gelirse tek sorumlusu işime son verenlerdir” dedi.