Özgür Gündem Gazetesi dağıtımcısı Orhan Karaağar’ın, 19 Ocak 1993'te Van’da sokak ortasında katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçti. Evine giderken silahlı kişilerce 2 Nisan Caddesi üzerinde bulunan bir inşaatın yanında katledilen Karaağar’ın failleri, aradan geçen 28 yıla rağmen hala açığa çıkarılmadı. 

12 Eylül askeri darbesi döneminde tutuklanan ve 2 buçuk yıl Diyarbakır Cezaevi'nde kalan Karaağar, Van'da İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) kuruluşunda yer aldı. 1991'de Özgür Gündem Gazetesi’nde çalışmaya başlayan Karaağar, gazete dağıtımı sırasında birçok kez ölüm tehditleri aldı. Baskı ve tehditlere “Var olduğum sürece gazeteyi dağıtacağım" diyerek karşılık veren Karaağar, katledildiği güne kadar gazeteyi halka ulaştırmaya devam etti. 

Ağabeyini anlatan Eşref Karaağar, aradan geçen bunca yıla rağmen halen özgür basın çalışanlarına yönelik baskıların devam ettiğini söyledi.

ORHAN MÜCADELECİYDİ

Karaağar, “Orhan Karaağar, her şeyden önce iyi bir insan, iyi bir abi, iyi bir devrimciydi. Sanırım insan olmanın gereği de buydu” dedi. 1970’lerde yaşanan olayların ağabeyini etkilediğini anlatan Karaağar, zamanla mücadelede daha fazla yerini aldığını söyledi. Karaağar, “Orhan’ı mücadeleci, yaşama olan sevgisiyle bilirdik. Mücadelenin yoğun olduğu yıllarda 1980 darbesi yaşandı. Yaşanandan ağabeyim de nasibini aldı ve 82’de tutuklandı. Diyarbakır Cezaevi’nde iki buçuk yıl kaldı. Orhan cezaevinden çıktıktan sonra kaldığı yerden mücadelesine devam etti” dedi. 

YAŞAMI GAZETEYDİ 

Karaağar, şöyle devam etti: “Mücadelenin koşulları bu defa daha ağırdı. Ateşten ölüm gibi, mücadele de büyüdü. Bununla birlikte bedeller de ağırlaştı. Bu zorlu süreçte gazetede çalışmaya başladı. Orhan'ın tek yaşam alanı gazete olmuştu ve diğer arkadaşları gibi ölümünü bile bile gazetecilik yapıyordu. Aile olarak biz de diken üstündeydik. Failli belli cinayetler başlamıştı, annem ve Orhan’ın eşi kaygılanıyordu. Ama Orhan’ın yaşamı gazete olmuştu ve ölümüne buna devam etti.”

FAİLLER BULUNMADI

Orhan’ın katledilmesinden sonra başlatılan dava ve mahkemelerde faillerin her zamanki gibi meçhul kaldığını dile getiren Karaağar, sonrasında bir derginin manşetinde çıkan bir haberde, Murat İpek ve Murat Demir’in olayı itiraf ettiklerini söyledi. Karaağar, “Onların ekibinin yapacağı bir suikastmış fakat onlar gelmeden Kadir Karataş ekibinin yaptığını söylemişti. Bizde bunu görünce, devlet gerekeni yapar sandık. Bir süre bekledik, bu arada hiç tanımadığımız bazı Hizbullah elemanları diye birilerini fail diye mahkemeye getirmişler. Fakat hiç kimse bu davadan mahkum olmadı, olay meçhul kaldı. Ardından biz davanın takipçisi olduk. Bir gün savcılık bizi aradı. İtirafçıların verdiği röportajı istedi, bizde hepsini verdik, ne yazık ki hala bir netice alamadık” diye belirtti. 

'UMUDUMUZ SÖNMEDİ'

Gazetecilere yönelik baskılarda onca yıla rağmen değişen bir şeyin olmadığını ve daha da kötüye giden bir sürecin yaşandığına dikkati çeken Karaağar, şunları söyledi: “Birçok muhalif gazeteci, aydınlar içerde. İnsanlar KHK’yle işinden edildi. Yazar, gazeteci, aydın, siyasetçi büyük bir baskı altında. Her şeye rağmen hiçbir zaman umudumuz sönmedi, daha da büyüyerek devam ediyor.”