Kürt kültürü içerisinde önemli bir yere sahip olan dengbêjler; aşk, göç, savaş, ölüm, yas, sevinç gibi bütün toplumsal olayları kilamlara döken sözlü tarih aktarıcıları oldu. Değişen zaman içerisinde geçmişe kıyasla eski popülaritelerini yitirseler de hala ilgi gören dengbêjlerden  biri de Meryem Tuncer.

Şırnak Beytüşşebaplı olan dengbêj Tuncer, uzun yıllardır Van’da yaşıyor. Tuncer’in katıldığı hemen her etkinlikte seslendirdiği bir kilamı var. O da genç bir kadının başından geçen trajik hikayeyi konu alan “Momê” isimli kilam. 

Dengbêjliğin kendisine ailesinden kalan bir miras olduğunu söyleyen Tuncer’in, belirttiğine göre akrabalarının büyük çoğunluğu dengbêj.

'RUHUMA İYİ GELEN ŞEY KİLAMLAR' 

Acılarını kilamlarla dile getirildiğini söyleyen Tuncer, dengbêjliğe nasıl adım attığını ise şu sözlerle anlattı: "Dengbêjlik benim ruhumda var. Ama maalesef çok zaman önce kadın dengbêjler toplumumuzda çok uygun görülmüyordu. Ben de kapıları ve camları kapatarak evimde kilamlarımı söylüyordum. Eğer söylemeseydim içime dert olup, hasta olacaktım. Eşim öldüğünde, 60 yaşındaki annem de siyasi tutuklu olarak cezaevine girdi. 6 yıl cezaevinde kaldığında acılarımı kilamlarıma döküyordum. Ruhuma iyi gelen, beni teselli eden tek şey kilamlarımdı. İlk kez utanarak sahnede kilamlarımı söylemiştim ve herkes tarafından çok beğenilmişti. Daha sonra bundan güç alarak Kadın Dengbêj Gurubu oluşturduk. Bölgemizde birçok kadın dengbêj var. Toplum baskısından dolayı hepsi gizlice kilamlarını söylüyordu. Böylelikle bu kalıpları kırdık. Hiçbir zaman sesimi kısmadım ve vazgeçmedim. Düğünlerde,  seyranlarda, şenliklerde, tarlalarda, dağlarda, yaylalarda hep kilamlarımı söyledim."

‘DENGBÊJLİK VARLIĞIMIZDIR’

Tuncer, büyük bir miras olarak tanımladığı dengbêjliğin yeni nesillere aktarılmasında kadınların üstlendiği role de dikkat çekti. Tuncer, "Kadınlar yaşadıklarını kilamlarıyla dile getiriyordu. Erkekler kadınların bu mirasını elinden almaya çalıştı ama başaramadılar. Kadınlar kilamlarını söylemeye devam etti. Bugün çok değerli kadın dengbêjlerimiz var. Biz kadınlar olarak bu mirası devam ettireceğiz. Çünkü dengbêjlik bizim kültürümüz, dilimiz, varlığımızdır. Şu ana kadar tarihimiz kalemlerle yazılmadı veya yok edilmeye çalışıldı. Tarihimizin ayakta kalmasına ve günümüze kadar getirilmesine vesile olan kişilerdir dengbêjler. Dengbêjler söyledi ve günümüze kadar getirdi bu tarihi" diye konuştu. 

Kadınların seslendirdiği kilamlarında çoğunlukla yine kadınları, yaşam hikayelerini konu aldığını söyleyen Tuncer, Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Oramar Bölgesi'nde yaşayan Momê'nin başından geçenleri konu edinen kilamın hikayesini de anlattı.

Momê'nin trajik hikayesi şöyle: “Momê annesi ve babasını kaybetmiş, üç ağabeyi ile yaşayan genç bir kadındır. Her yaz yaylada ot toplayan Momê, bir sabah çalışmaya giderken koyunların dereden su içtiğini görür. Koyunların su içişlerini hayranlıkla izleyen Momê, küçük kulaklı bir koyunun doğum yapışına ve bu esnada ölmesine şahitlik eder. Koyun ölünce ortada kalan yavruyu kucağına alan Momê, onu temizler ve emzirmeye başlar. Mucizevi bir şekilde göğüslerinden süt akan Momê, küçük kuzunun karnını doyurduktan sonra oradan ayrılır. Kimse görmesin diye her sabah herkesten önce uyanan Momê, uzun süre küçük kuzuya süt vermeyi sürdürür. 

GÖZLER MOMÊ'NİN ÜZERİNDE 

Bir sabah yine küçük kuzuya süt veren Momê, çobana yakalanır. Momê'nin çuvallar arasına bir şeyler saklayışını ve yaşadığı panik halini gören çoban, durumu yayladakilere anlatır. Artık herkesin gözü Momê'nin üstündedir. Köylülerin durumu anlattığı Momê'nin ağabeylerinden ikisi onu öldürmek için karar alır. Sadece en küçük ağabey bu duruma karşı çıkar ve Momê'nin ilişki yaşadığını zannettikleri kişiyle evlenmesi gerektiğini söyler. 

MOMÊ’NİN VASİYETİ 

Momê, küçük ağabeyine ‘Ben bir şey yapmadım. Olur da beni öldürürlerse mezar taşımın üzerine küçük bir kuzu resmi yaptırın. Kürdistan var olduğu sürece bu haksızlığın Momê'ye yapıldığını bilsinler’ der. Küçük ağabey ise Momê'ye, ‘Her ne yaptıysan da seni öldürmeyeceğiz, kimi seviyorsan onunla evleneceksin’ cevabını verir. 

Başından geçen durumu ağabeyine anlatan Momê, sadece yavru bir kuzuya süt verdiğini belirtir. Kimseyle bir ilişkisinin olmadığını söyleyen Momê, çobanın gördüklerini yanlış anladığını ifade eder. Anlattıklarına inanan küçük ağabey Momê'yi ölümden kurtarır ve Momê kısa bir süre sonra onu istemeye gelen biriyle evlendirilir. 

Uzun yıllar yaşayan Momê'nin ağabeyine vasiyeti, ölümünden sonra yerine getirilir. Oremar Bölgesi'nde olduğu belirtilen Momê'nin mezar taşının üstüne küçük bir kuzunun resmi yapılır.” 

MA / Ayşe Sürme