Özgür Kadın Hareketi (TJA), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Van Şubesi’nde panel düzenledi. TJA üyesi Tülin Yeşil’in moderatörlüğünü yaptığı panele, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Genel Sekreteri Fidan Ataselim ile Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya konuşmacı olarak katıldı. Panelin yapıldığı salona, üzerinde “Em xwe diparêzin (Kendimizi savunuyoruz” yazılı pankart asıldı.  

HAK TALEBİNE ‘ERKEKLİK’ ENGELİ

Çok sayıda kadının katıldığı panelde ilk olarak KCDP Genel Sekreteri Fidan Ataselim konuştu. Ataselim, kadınların her gün öldürüldüğünü ve faillerinin ise cezasız bırakıldığına dikkati çekti. Kadınların haklarını talep ettiğini vurgulayan Ataselim, kadınların talepleri karşısında “erkeklik” ile karşılaştığını belirtti. “Bu topraklarda kadınlar ölüm tehdidi almalarına rağmen hayatlarından asla vazgeçmiyor” diyen Ataselim, “2010 yıllından bu yana kadın cinayetleri verilerini paylaşıyoruz. Verileri paylaştıktan sonra katledilen kadınların aileleri de bize ulaşıyor. Kadın cinayetlerini durdurmak ve kadınların özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Bütün toplumun kadınlara yönelik yaklaşımlarının görülmesi için uğraşıyoruz” diye konuştu. 

‘ÖRGÜTLÜ MÜCADELE’ VURGUSU

Yasaların etkin bir şekilde yürütülmesi gerektiğine vurgu yapan Ataselim, İstanbul Sözleşmesi’nin önemine değindi. Sözleşmenin imzalandığı yılda kadın cinayetlerinde düşüşlerin yaşandığını aktaran Ataselim, “Bu mücadeleyi sürekli hale getirirsek, büyük ölçüde kadın cinayetlerini durdurmak mümkün. Boşanma, eğitim ve çalışma hakkını bir erkek kullanabilirken, bir kadın bunları kullanmak istediği zaman öldürülebiliyor. Bunu değiştirmek yine kadınların örgütlü mücadelesi ile olacak. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmaya açılması tesadüf değildi. Son zamanlarda her türlü siyasal sürece göre bahaneler üretmeye başladılar. Toprağın altına koydukları kadınların haklarında her türlü şeyi söyleyebileceklerini düşünüyorlar. Kravat taktığı için indirim alan katiler var. ‘Başka biri ile görüşüyordu’ dediği için indirim alanlar oldu” şeklinde konuştu. 

KADIN CİNAYETLERİ

İktidarın, kadınlara “her ne yaşarsan yaşa buna mahkumsunuz” dayatmasında bulunduğunu dile getiren Ataselim, şöyle devam etti: “Hangi yetkili ‘zihniyet değişmiyor’ diyorsa inanmayın. Gerekli adımlar atılmadığı için kadın cinayetleri arttı ve kadın cinayetlerinin boyutu değiştirildi. Erkeklik güçlendirildikçe mahkemedeki her karar başka bir katilin sırtını sıvazlamaya başladı. Gerekli adımlar atılmazsa faili meçhul kadın cinayetleri olacak. Halen Gülistan Doku nerede bilmiyoruz. Bir kadının nerede olduğunu ‘kudretli devlet’ nasıl bulamıyor? Bunlar hepsi adalete olan inancın kaybına neden oluyor. Bundan kaynaklı aileler kadın kurumlarına başvuruyor.”

2020 yılı içerisinde 259 kadının öldürüldüğünü ve 152 kadının şüpheli bir şekilde öldüğünü aktaran Ataselim, kadın katliamlarındaki sayıları “savaş rakamları” olarak gördüklerini ifade etti. Ataselim, kadınların yaşam savaşı verdiğine işaret ederek, kadınların sadece bir arada oluşunun yetmediğini ve kadınların önlerinde politik hedefler koyması gerektiğini dile getirdi.  

KADINLARIN KURDUĞU AĞ 

Ardından konuşan Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya ise, Diyarbakır’daki derneklerinin kuruluş sürecine değindi. Kaya, “Kadın kurumlarının kapatılmasının ardından kadına yönelik şiddet, fuhuş ve çocuk istismarı ciddi oranlarda artan kentlerde platformlar kurduk. Platformlar üzerinden kadınlar bize ulaşmaya başladı. OHAL, hemen kalktıktan sonra bir dernek kurduk. Yaşadığımız süreç bitmeyen, şiddetin yükseldiği bir dönemdi. Yaşam hakkı tehdidi ile karşı karşıya kalan bir kadının hukuki desteğini nasıl  verileceğini, nereye yerleştireceğimizi bilmiyorduk. Biz de 8 kurumdan oluşan bir ağ oluşturduk. En azından birbirimizi destekleyerek ve bir çözüm bularak, şehrin şiddet haritasını ortaya çıkardık. Hızlıca bir hukuk komisyonu kurduk ve psikologlardan destek aldık. Bu ağ bizi güçlendirdi” dedi. 

KADIN CİNAYETLERİNDE YÜZDE 400 ARTIŞ  

OHAL dönemindeki şiddetin kadın kırımını beraberinde getirdiğini söyleyen Kaya, son üç ayda 8 şüpheli kadın ölümünün yaşandığı bilgisini paylaştı. Artan kadın cinayetlerine karşı yargısal süreçlerin bir çözüm üretmediğini belirten Kaya, AKP iktidarı sonrası kadın cinayetinin yüzde 400’e ulaştığını söyledi. Kaya, şunları söyledi: “Kadınların öldürülmesinin iktidar tarafından bir sakıncası yok mu? Yasayı neden uygulamaktan itina ediyorlar? Failler yargılanması gerekirken, kadın yargılanıyor. Kadının özel hayatı ve yaşam tarzı yargılanıyor. 10 yıl önce mahkemelere giden erkekler daha özgüvensiz ve kadını öldürmediğini ispat etmeye çalışıyordu. Ama şimdi öyle bir durum yok. Söylediği gerekçelerle öldürmesinin haklılık payına bakıyor.”

  

KÜRT KENTLERİNDE ÜNİFORMALI ŞİDDET 

Batman’da Uzman Çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne uğrayan İpek Er’in intiharını anımsatan Kaya, şöyle devam etti: “Kürt kentlerinde üniformalı şiddet görüyoruz. Devletin nüfusuna sırtına dayandırarak, ‘aşk’ adı altında kadınların kandırıldığını görebiliyoruz. Ya da iş tecavüze varınca, kadının tepkisi ortaya çıkınca da kadını öldürmeye kadar gidiyor. Buna ‘üniformalı şiddet’ diyoruz. Evdeki kadın emek açısında şiddet görürken, genç kadınların devletin üniformalı görevlileri tarafından şiddet görüyor. Namus adı altında öldürülen kadın cinayetlerine baktığımız da kadın kırımı ile karşı karşıyayız. Bu başka bir mücadele şeklini gösteriyor bize. Varlığımıza yönelik bir saldırı var. Potansiyel olarak hepimiz ölümle karşı karşıyayız. Bundan kaynaklı farklı mücadele hatlarına ihtiyacımız var.”

Panel, soru-cevap şeklinde sona erdi.