Tutuklulara yönelik baskı, şiddet ve hak ihlallerinin dur durak bilmeden sürdürüldüğü cezaevlerinden gelen ölüm haberleri, hukuksuzluğun vardığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde sistematik şiddet ve tecavüze maruz kalan Garibe Gezer, 9 Aralık 2021 tarihinde yaşamını yitirdi. Takvimler 15 Aralık’ı gösterdiğinde, İzmir Aliağa Şakran 2 Nolu T Tipi Cezaevi'nde bulunan ağır hasta tutuklu Abdürrezzak Suyur ile hasta tutuklular listesinde bulunan Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Halil Güneş’in ölüm haberi peş peşe geldi. İki gün sonra (17 Aralık) Bolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü İlyas Demir (32) tutulduğu tekli hücrede ölü bulundu. 19 Aralık’a gelindiğinde Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutulan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü Vedat Erkmen yaşamını yitirdi. 21 Ocak’ta ise Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 14 gün kalması gerektiği karantina koğuşu yerine 22 gün boyunca tek kişilik hücrede tutulan 70 yaşındaki Ramazan Turan, yaşamını yitirdi.

Yaşanan ölümlere dair Adalet Bakanlığı ve devlet yetkilileri sessizliğini korurken, tutuklu yakınları ise eylem ve etkinliklerle kamuoyunun dikkatini cezaevlerinde yaşananlara çekmeye çalışıyor. Van Barosu’nda infazları yakılan ve hasta tutukluların serbest bırakılması talebiyle tutuklu ailelerinin başlattığı Adalet Nöbeti 47’nci gününe girdi. 

5 YAŞINDAKİ KIZIYLA NÖBETTE

Van’daki Adalet Nöbeti’nin eylemcilerinden olan Semra Gümüşlü, her gün 5 yaşındaki kızı Roza ile birlikte eylemin tutulduğu baronun yolunu tutuyor. Eşi Yaşar Gümüşlü’nün (42) yaklaşık 5 yıldır tutuklu olduğunu aktaran Gümüşlü, bu süre zarfında mide ülseri hastalığının her geçen gün ilerlediğini söyledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması için 7 Kasım 2018 tarihinde başlatılan ve 200’üncü gününde Öcalan’ın çağrısıyla sonlandırılan açlık grevi eylemine katılan eşinin eylemin ardından Van T Tipi Cezaevi’nden Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sevk edildiğini ifade eden Gümüşlü, burada baskıların yoğunlaştığını belirtti. Eşinin 2 yıldır hücrede tek başına tutulduğunu kaydeden Gümüşlü, “Mide ülseri rahatsızlığı çok ilerlemiş durumda. Özellikle ilaçlarının düzenli olarak verilmemesi hastalığını ilerletti. Eşimin ayrıca böbrek ve akciğer hastalıkları da var. Şu an hücrede tutuluyor. Bu işkencenin artık bitmesini istiyoruz” dedi. 

İKİ AYLIK İKEN BABASI TUTUKLANDI 

Alişêr ve Roza adlı 2 çocuğunun olduğunu belirten Gümüşlü, Adalet Nöbeti’ne birlikte geldiği kızı Roza’nın babasını hiç tanımadığını söyledi. Eşi tutuklandığında kızının 2 aylık olduğunu ifade eden Gümüşlü, “Eşim, kızını daha 2 aylık ve kundaktayken görebildi. Sonra sürgün ettikleri için kızımı Erzurum’a sadece bir kez götürebildim. Yine oğlum Alişêr, 3 yıldır babasını göremedi. Bu durum çocuklarım için çok kötü. Özellikle Alişêr için bu durum daha da kötü. İçine kapanıyor ve bazen ‘babam ne zaman gelecek, neden cezaevinde?’ sorularını soruyor. Bir insanın düşüncelerinden dolayı tutuklanmasını anlatamıyorsunuz çocuklara. Okulda öğretmeni bu soruyu sorduğunda çocuğum, ‘Babam Kürt olduğu için cezaevinde’ diyor. Devlet onları bedenen mahkum etse bile onların düşüncelerini esir alamaz. 2 yıldır eşimin görüşüne gidemiyorum. Çocuklarım babalarını özlüyor ama maalesef götüremiyorum” ifadelerini kullandı. 

PSİKOLOJİK BASKI 

Bir kadın olarak eşinin cezaevinde olması nedeniyle büyük zorluklar yaşadığını anlatan Gümüşlü, “Anne babanın, baba da annenin yerini tutamaz. Eşim daha önce hücrede darp edildi. Cezaevi yönetimi, ‘Seni burada öldüreceğiz. Senin buradan ölün çıkacak’ diyerek tehdit ediyor. Yine son süreçte gardiyanlar eşimin yanına giderek, ‘Yaşar, haftaya serbestsin’ diyerek psikolojik baskı yapıyor. Bu şiddeti ve tutumu kabul etmiyoruz” diye belirtti. 

OLMAYAN ADALET

Adalet Nöbeti’ne ilişkin ise Gümüşlü, şunları söyledi: “Olmayan bir şeyin nöbetini tutuyoruz ama ne olursa olsun çabalarımızla sağlayacağız. Herkes bu nöbeti sahiplenmeli. Herkes bu ülkedeki adaletsizlikle mutlaka bir gün karşılaşacaktır. Adalet herkese lazım. Sadece tutuklular için değil, ekmek kuyruğunda olan bir insan için de bu durum geçerlidir. Başlatılan nöbet herkes için bir fırsattır. Birlik olursak mutlaka bu adaleti sağlarız. Artık cezaevlerinden cenazelerin çıkmasını istemiyorum. Cezaevleri gerçekten cenaze evlerine dönmüş durumda. Kimse bu durumu kabul etmemelidir.” 

MA / Dindar Karataş