Van Barosu, 29 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan “Bazı suçlardan hükümlü olanlar ile avukat arasında gerçekleştirilen görüşmelere ilişkin belgelerin, dosyaların ve avukatın elle tuttuğu kayıtların aranmasına, görüşmelerin kayda alınmasına, belge ve dosyaların aranarak el konulmasına” olanak tanıyan “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğinin” 72. maddesinin iptali ve yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvurdu. Resmi gazetede çıkan yönetmeliğe göre, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamına giren hükümlülerin avukatları ile görüşmesinde avukatın savunmaya ilişkin olduğunu beyan ettiği belge ve dosyalar fiziki olarak aranabilecek, avukatların hükümlü ile kurumda yapmış olduğu görüşme sırasında konuşmaları yansıtan ve bizzat avukat tarafından elle tutulan kayıtlar hakkında da el koyma kararı verilebilecek. 

TÜM GÖRÜŞMELER KAYIT ALTINA ALINACAK

Yine yönetmelikte “Hükümlünün avukatlarıyla yapacağı görüşmede toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve talimat verildiğine, gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir” hükmü yer veriyor. 

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ İHLAL EDİLİYOR

Konuya dair dava açan Van Barosu Başkan Vekili Avukat Hamza Çiftçi, yönetmelikle ilgili yaşanacak hukuksuzlukları tek tek sıraladı. Kanunların anayasaya, yönetmeliklerin de kanuna aykırı olamayacağını belirten Çiftçi, “Ancak düzenlenen madde hem yasaya hem de anayasaya aykırıdır. Hükümlünün müdafiyle yapacağı yazışmalar, özel hayatın gizliliği kapsamındadır. Ve buna ilişkin sınırlamalar ancak kanunla yapılabilir. Ancak söz konusu sınırlama, kanunla değil yönetmelikle düzenlenmiştir. Dolayısıyla düzenleme bu yönüyle anayasaya açık bir şekilde aykırılık teşkil etmektedir. Herkes, hukuken temin edilmiş tüm haklardan hiçbir ayrıma uğramadan eşit bir şekilde yararlanma hakkına sahiptir. Yapılan düzenlemeyle belirli bazı suçlardan mahkum olanların müdafi ile etkin görüşme hakkından ve de özel hayatın gizliliğine saygı duyulması haklarını ihlal edecek nitelikte yapılan düzenleme ayrımcılık yasağı kapsamına girmektedir” diye belirtti.

SAVUNMA HAKKI ENGELLENECEK

Müdafi yardımından yararlanma hakkı hem savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağladığını hem de çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine hayat verdiğini anlatan Çiftçi, “Müdafi yardımı özellikle şüpheli veya sanığın yaşı, ruhsal durumu veya isnat olunan suçun ağırlığı gibi nedenlerden dolayı savunma makamının özel olarak desteklenmesinin gerektiği hallerde etkili bir savunma yapabilmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından önem taşımaktadır. Müdafi yardımından etkili bir şekilde yararlanmanın ilk koşulu ise müdafi ile yapılan görüşmelerin belli bir gizlilik içinde gerçekleştirilmesidir. Şüpheli veya sanığın müdafi ile özgür bir şekilde bilgi alışverişinde bulunması için mahremiyet büyük önem taşımaktadır. Şüpheli veya sanığın müdafi ile yapacağı görüşmelerde mahremiyet olmaması müdafiden alacağı hizmetin faydasını en alt düzeye indirecektir. Bu nedenle meşru amaçlarla avukatla görüşme hakkına kısıtlama getirilirken bu kısıtlamayla savunma hakkı arasındaki denge gözetilmeli, kısıtlama hiçbir şekilde savunma hakkının etkili bir şekilde kullanılmasına engel olmamalıdır” diye konuştu. 

MAHREMİYET ORTADAN KALDIRILIYOR

Bu yönetmelikle hükümlülerin avukatları ile görüşmeleri esnasında avukatın elle tutmuş olduğu notlara bile el konulabileceğine dikkati çeken Çiftçi, şöyle devam etti: “Yine görüşmede avukat notlarının fiziken aranabilmesine, görüşmelerin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilmesine, görüşmeleri izlemek amacıyla görevlinin hazır bulundurulmasına, hükümlülerin avukatına veya avukatın bu kişilere verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilmesine, görüşmelerin gün ve saatlerinin sınırlandırılmasına izin verilmektedir. Hükümlü ile avukat görüşmesine ilişkin avukatın el yazısıyla dahi tutmuş olduğu notların ve dosyaların fiziki olarak aranabilmesi, görüşmelerinin kaydedilmesi, görüşmede görevlinin hazır bulundurulması ile bilgi ve belgelere el konulması şeklindeki kısıtlamalar doğrudan avukat ve müvekkil arasındaki mahremiyeti ortadan kaldıracak niteliktedir.” 

ÖLÇÜSÜZ BİR SINIRLAMA

Hükümlünün avukatı ile mahrem bilgileri paylaşması, bilgi alışverişinde bulunması mümkün olmadığından, avukatla görüşme hakkının bu şekilde sınırlanacağına değinen Çiftçi, şunları söyledi: “Bu durum özellikle savunma makamının özel olarak desteklenmesinin gerektiği hallerde etkili bir savunma yapılabilmesi imkanını önemli ölçüde azaltmaktadır. Ayrıca düzenlemeyle avukat-müvekkil görüşmesinin gizliliği ortadan kaldırılırken şüpheli veya sanığın etkili bir hukuki yardım alabilmesi ve savunma hakkını etkili bir şekilde kullanması yönünde gerekli olan güvenceler de öngörülmemiştir. Müdafi yardımından yararlanma, dolayısıyla savunma ve adil yargılanma hakkının hukuk devletindeki önemi dikkate alındığında düzenlemeyle getirilen sınırlamanın kişiye yüklediği külfetin aşırı ve orantısız olduğu, böylelikle şüpheli ve sanığın müdafi ile görüşmesinin kaydedilmesi, izlenmesi veya bilgi ve belgelere el konulmasının müdafi yardımından yararlanma hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği tartışmasızdır.”

AVUKAT 'SUÇLU' GÖRÜLMÜŞ

Yönetmeliğin herhangi bir kanunla düzenlenmediğini de sözlerine ekleyen Çiftçi, devamla şunları dile getirdi: “Düzenlemeyle getirilen sınırlamalar ve müdahaleler, avukatlık kanununda belirtilen avukatlığın mahiyetine, amacına ve sır saklama yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelere açıkça aykırıdır. Yargının kurucu unsuru olarak sayılan avukat, bağımsız savunmayı temsil etmektedir. Savunmanın bağımsızlığı aynı zamanda avukatın müvekkiline karşı da bağımsız olduğunu ihtiva etmektedir. Dolayısıyla iptali istenen düzenlemeler yapılırken; avukat, üstlenmiş olduğu görevle, hükümlünün işlediği suçun devamına aracılık eden potansiyel bir suçlu olarak öngörülmüştür. Avukatı suçla özdeşleştirme anlayışıyla yapılan düzenlemenin hukuki hiçbir yönü yoktur. Güvenlik kaygısıyla, savunmanın bağımsızlığına zarar verecek düzenleyici işlemler yapılamaz. Bu tür bir düzenlemeler hükümlünün haklarını ihlal ettiği gibi avukatın haklarını da ihlal etmektedir.” 

KHK’LERDEN ÖTE BİR DURUM

Bu nedenle yönetmelik ile ilgili yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini vurgulayan Çiftçi, şunları ifade etti: “İşlemin anayasaya, uluslararası sözleşmeler ve yasalara açıkça aykırıdır. Söz konusu dava hakkında bir karar verilinceye kadar, işlemin uygulanmasıyla birçok hukuka aykırı arama işlemi gerçekleştirilmiş olacak ve hükümlü ile avukatın anayasal hakları çiğnenmiş olacaktır. Savunmasına ve adil yargılanma hakkına da doğrudan etki edecek olması nedeniyle söz konusu düzenlemelerin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu durum OHAL KHK’leri ile getirilen düzenlemenin ötesine bile geçmiştir.” 

DÜŞÜNCELERİNİ NASIL İFADE EDECEK?

Yönetmeliğin avukatı bir suçlu gibi gören bir düzenleme ve meslek grubuna hakaret olduğunu dile getiren Çiftçi, bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Çiftçi, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Devletin temeli eşitlik üzerin kuruludur. Bu düzenleme birçok hak ihlaline yol açar. Hükümlü, avukatıyla hiçbir baskı altında olmadan dilediği hususu, savunduğu düşüncelerini paylaşabilmelidir. Gizli ve özel nitelikte olan bu görüşmelere ilişkin notların kayıt altına alınması, materyallere el konulması gibi maddeler varken hükümlünün söylemek istediklerini özgürce ifade edebilmesi mümkün değildir. Nitekim biz bu durumu OHAL döneminde yaşadık. Avukatlar müvekkilleriyle görüşürken, görüşmeler kayıt altına alınıyor, görevli bir gardiyan eşliğinde görüşmeler yapılıyordu. İzlendiğini bildiğin, yapacağın görüşmeye ilişkin notların el konulacağını bildiğin bir ortamda ne kadar sağlıklı bir görüşme yapılabilir ki. Bu kişiyi baskı altına almakta ve haklarını etkin bir şekilde kullanılması engellemekten başka bir amaç taşımamaktadır. Mesela hükümlü cezaevinde yaşadığı sıkıntıları dahi dile getiremeyecektir. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi ve düzenlemenin iptal edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” 

MA / Adnan Bilen