Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Örgütü, il ve ilçelerde yürütülen çalışmalara ilişkin bir otelde toplantı düzenledi. Toplantıya HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, yerine kayyım atanan HDP Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Mustafa Avcı, HDP Van İl Eşbaşkanı Fikret Doğan ile il ve ilçe yönetimi katıldı. Toplantı öncesinde HDP’nin kentte düzenlediği eylem etkinliklere ilişkin sinevizyon gösterimi yapıldı. 

SİYASİ FELAKET

HDP Van İl Eşbaşkanı Fikret Doğan, ülkenin baskı ve tecrit politikaların altında olduğunu söyleyerek, her alanda bu baskı politikalarına karşı mücadele ettiklerini belirtti. Ülkenin içerisinde bulunduğu durumu siyasi felaket olarak tanımlayan Doğan, “Partiler önümüzdeki seçimlere yönelik çalışıyor. Bu kapsamda; partiler Kürdistan’da ‘HDP’yi nasıl kapatırız?’, ‘Kürt oylarını nasıl bölüşürüz?’ hesabıyla hareket ediyor. Bunun farkındayız ve politikaları çok iyi biliyoruz” dedi. 

AÇLIK GREVLERİ VE TECRİT

PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine ilişkin de konuşan Doğan, “Devam eden açlık grevlerine ilişkin hükümet; ‘nasıl daha büyük bir mağduriyet yaratabilirim’ politikalarıyla yaklaşıyor. Her gün bu ülkede insanlar ölüyor. 40 yıldır asker ve gerilla ölüyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki etkisi bilinmesine rağmen bugün İmralı’da yaşanan tecrit toplumun tüm kesimlerine yayılmış durumda. Öcalan son görüşmesinde ‘Bana bir hafta verin bu sorunu çözerim’ diyorsa ve buna rağmen tecrit dayatılıyorsa, yaratılmak istenin savaşı sürdürmek olduğu ortadadır” diye belitti. 

KAYYIM DARBEDİR

Kayyım politikalarını değerlendiren Avcı, kayyım yönetimin bir darbe yönetimi olduğunu belirten Avcı, “1960 darbesi, 1971 muhtıra, 12 Eylül, 28 Şubat neyse kayyım rejimi de odur. Hiçbir iktidar ‘Kayyım atamak için haklı gerekçelerimiz vardı’ diyemez. Darbe darbedir. AKP’ye oy veren seçmen dahi kayyım rejimini kabul etmiyor. İyi kayyım, kötü kayyım yok. Göreve geldiğimizde yüzlerce mahallede halk toplantısı yaptık. İhtiyaçları tespit ettik. Bütün ilçe merkezlerinde, muhtarlar toplantısı yaptık. Bizim belediyecilik anlayışında katılımcı belediyecilik vardı. Ama kayyımların halkçı hiçbir politikaları yok. Genel itibarıyla siz halkı ve toplumu sürece katmazsanız bir anlam ifade etmiyor. Önümüzdeki 50, 100 yılı hedefleyen projelerle yola çıkacaktık. Bunları uygulama çabası içerisine girerken maalesef kayyım atandı” dedi. 

SİSTEM SORUNU

Sarısaç, Van’ın Ortadoğu’ya açılan kapısı olduğu ve bir çok doğal güzelliğe sahip olduğu halde hak ettiği yerde olmadığını söyledi. Sarısaç, “Buradaki sınır kapısı batıda olmuş olsaydı, bu şehir ekonomisi için yeterli olacaktı ama Van bundan faydalandırılmıyor. Van, küçükbaş hayvancılık noktasında birinci, büyükbaş hayvancılıkta ise 15’inci sıradadır. Gerek doğal, gerek tarihi açıdan çok güzel bir konuma sahip bir kent olan Van’da insanlar fakirlikle boğuşuyor. Bölgedeki insanlar bilinçli olarak fakir bıraktırılıyor. Kentte insanlar fakir bırakıldıkları için de batı illerine göç etmek zorunda kalıyor. Bu durum beceriksiz yönetimlerin eseri değil, sistemin bilinçli yaptırımıdır” dedi.

TEMEL SORUN ÖZGÜRLÜK

Van’ın temel meselesinin özgürlük meselesi olduğunu ifade eden Sarısaç, “Bu kentin ve halkın özgürlük sorunu var. Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan asimilasyon, savaş ve yok etme politikaları kentleri bu hale getirdi. Milliyetçiliğiyle bilinen bir yazar Kürt illeriyle ilgili yaptığı tespitte, ‘Eğer siz doğu illerindeki dil sorununu çözmek istiyorsanız onları ekonomik anlamda Türkiye’nin batı illerine muhtaç bırakmak zorundasınız’ diyordu. Bugün kayyım dahi geldiğinde ilk yaptığı şey Kürtçe tabelalar oluyor. Yine Kürtlerin doğasına yönelik saldırılar da artıyor. Kürtler için tarihi önemi olan Zilan’da yapılan HES’in ya da bölgede yapılan HES’ler bu doğayı yok etmek içindir” diye konuştu.

SINIRDA YAŞANAN ÖLÜMLER

Van’da doğal afetlerin çokça yaşandığını belirten Sarısaç, “Son birkaç yıl çerisinde Bahçesaray’da çığ, Başkale’de deprem ve seller yaşandı. Halkımız çok büyük zararlar gördü. AKP’liler bu bölgelere gittiklerinde ‘HDP gelsin size yardım etsin’ demeleri basite alınacak bir durum değil. Bu insanları yardım vermemekle tehdit ediyorlar. İktidar, bu insanlara yardım etmesi gerekirken insanları tehdit ediyorlar. Bu kabul etmiyoruz. Yine Van’ın sınır meselesi en çok tartışılan konudur. Van’ın sınır bölgesi olması nedeniyle avantajlar sağlaması yerine sınırda öldürülen insanlarla anılır oldu. Gerek İran sınırında gerekse de Türkiye tarafından açılan ateş sonucu öldürülen çok sayıda yurttaşımız var. Sınır boylarında kışın karlar altında kalarak hayatını kaybeden mültecilerle biliyoruz. Vanlılar, sınır bölgelerini artık ölüm sınırı olarak anımsıyorlar. Yine mültecilerin sınırdan geçme meselesi de var. Mülteciler, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanamıyor. Sınırda, insanlık onuru zedeleyen durumlar da ortaya çıkıyor. Mülteciler sınırda ölüyor, Van gölünde boğuluyor, kazada can veriyorlar. Bu kentin artık bu ölümlerle anılmaması gerekiyor” dedi.