Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Van İl Koordinasyon Kurulu, İran’ın Xoy kentinde 23 Şubat'ta meydana gelen 5.9 şiddetindeki deprem sonucu can ve mal kaybının yaşandığı Van'ın Başkale ilçesi Özpınar (Elbés), Güvendik (Elezi), Gelenler (Kérhati) ve Kaşkol (Qaşqol) mahallelerine dair hazırladığı raporu düzenlenen açıklama ile kamuoyuyla paylaştı. TMMOB'da yapılan açıklamada TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sözcüsü İsmet Bilmez yaptı.

TMMOB bünyesinde bulunan 14 odadan temsilcilerle oluşturulan bir heyetin 24 Şubat'ta bölgeye giderek incelemelerde bulunduğunu belirten Bilmez, AFAD yetkilileri, muhtarlar ve depremzedeler ile yapılan görüşmeler sonucu başlıklar altında hazırlanan raporu şöyle paylaştı:

YIĞMA YAPILARIN ÇOĞU DÜZENSİZ YERLEŞTİRİLMİŞ KERPİÇ VE TUĞLADAN

"Bölgedeki yığma yapıların çoğunun düzensiz yerleştirilmiş kerpiç tuğla elemanlar kullanılarak inşa edildiği, çamur harcı, kireç ve çimento kullanılarak söz konusu duvarların sıvandığı gözlenmiştir. Yapılan incelemelerde, yığma yapıların gelişigüzel yerleştirilmiş düzensiz şekillere sahip taşlar kullanılarak inşa edildikleri tespit edilmiştir. Taşlar arasında yeteri kadar bağlantı olmaması bu tarz yapıların deprem performanslarının kötü olarak sonuçlanmasına yol açmıştır. Her ne kadar Türkiye Deprem Yönetmeliği’nde taşların basınç dayanımları en az 10 MPa olarak bildirilmiş olsa da bölgede yapılan çalışmalarda taş elemanların bu dayanımın çok altında basınç dayanıma sahip oldukları ve taş ile harç arasında yeterli aderansın sağlanamadığı tespit edilmiştir. Tüm bunlara ilaveten kalitesiz işçilik yığma yapılarda gözlemlenen hasarı arttırmıştır. Farklı boyutlarda ve şekillerde malzeme kullanılarak inşa edilen yığma duvarlarda devrilme riski fazla olmaktadır. Özellikle duvarların düşey birleşimlerinde gözlemlenen yetersiz harç kullanımı neticesinde oluşan boşluklar, duvarların düzlem dışı eğilme rijitliklerini azaltarak hasarın artmasına yol açmıştır.

Deprem bölgesinde yürütülen çalışmalarda köşe birleşimi hasarlarına sıklıkla rastlanmıştır. Literatürde, çatıdan kaynaklı yanal zorlamaların hasarı arttırdığı gösterilmiştir. Duvar-duvar ve duvar-döşeme bağlantılarının usulüne uygun olarak yapılmaması, köşelerin deprem etkisi altında dayanımlarını azaltmaktadır. Özellikle, köşe birleşimlerinin doğru mesnetlenmemeleri stabil olmamalarına yol açmaktadır.

KERPİÇ YOKSUNLUK VE YOKSULLUK SONUCU KULLANILMIŞ

Yerinde yapılan incelemelerde mevcut yapı stokunda kullanılan yapı malzemesinin genelde kerpiç olduğu görülmektedir. Bölgede yaşayan nüfusun yoksulluk ve yoksunluktan dolayı kullanmış olduğu ve herhangi bir işleme tabi tutulmadan doğal olarak üretilebilen kerpiç malzemesinin doğru yapım teknikleri, doğru-yeterli işçilik, doğru tasarım ve mühendislik hizmetlerinden faydalanmaması sonucunda kalitesiz bir yapı stokunun ortaya çıktığı görülmüştür. Kerpiç yapımı için uygun çamur çeşidinin ve doğru zamanın seçilmesinin yanı sıra yığma yapı tarzına uygun yapılaşması gerekmektedir. Örneğin yığma yapı tekniklerinde dikkat edilmesi gereken hususlardan; taş temelin sağlam zemine oturtulması, duvar kalınlıkları, duvar örgüsü, yatay ve düşey ahşap hatılların kullanılması gibi tekniklerin kullanılmaması yapının depreme dayanaklılığının düşük olmasına neden olmaktadır.

MAHALLE MERKEZLERİNDEKİ YOLLAR HİZMET GÖRMEMİŞ

Meydana gelen depremden etkilenen mahallelerin ulaşımı incelendiğinde sırasıyla Özpınar, Güvendik, Gelenler ve Kaşkol mahallelerinin ulaşım açısından bağlantını sağlayan mahalle yollarının asfaltlandığını yaklaşık 7 metrelik genişliğinde yollar olduğu görülmüştür. Ancak, mahalle merkezlerindeki yolların herhangi bir hizmet görmeyip toprak yollar olduğu görülmüştür. Kışı çetin ve yağışlı olarak geçen bir iklime sahip bahse konu mahallelerin yollarının toprak olması kış aylarında çamurlanmaya neden olduğu yağışlı gün sayısının çokluğu nedeniyle toprağın suya doymasına deprem oluşması durumlarında hasarların da artmasına neden olabileceği değerlendirilmiştir. Gelenler mahallesinde bulunan ve mahalle merkezinden geçen dere yatağının ıslah çalışmasının yapılması gerektiği bağlantıyı sağlayan menfez ve köprülerin sağlıklı bir izlenim vermediği görülmüştür. Deprem bölgesi yerleşimlerinde yapılan incelemelerde içme suyu şebeke sisteminin depremden kaynaklı zarar görmediği, depremden sonra evlerin önündeki muslukların çoğunda donma oluştuğu görülmüştür.

İÇME SUYU REHABİLİTE EDİLMELİ

İçme suyunun temini konusunda yetkililerce içme suyu hattının rehabilite edilmesi gerektiği gözlemlenmiştir. Ayrıca atık su ve yağmursuyu sistemleri mevcut olmadığından, genellikle fosseptik çukurları kullanıldığından herhangi bir problem gözlemlenmemiştir.

AHIR VE AĞILLARIN TAMAMI YIKIK

Ağıl ve ahırların tamamına yakın yıkıldığını yıkılmayan barınakların ise kullanılmaz halde olduğu tespit edilmiştir. Kış mevsimi olduğunda entansif yetiştiriciliğe geçen küçük aile işletmelerindeki hayvanların bazı işletmelerde tamamının telef olduğu, bazı işletmelerde ise köylünün kendi imkânları ile kurtardıkları hayvanlar olmasına rağmen doğum dönemine denk gelmesi bazı hayvanların düşük yapmalarına geriye kalan 28 diğer hayvanların ise düşük yapma riski ile karşı karşıya olduğu riski gözlemlenmiştir.

DEPREMZEDELER ENDİŞELİ

Van Valiliği tarafından 27.02.2020 tarihinde yapılan açıklamada; Başkale ve Saray ilçesine bağlı mahallelerde 233 ahır yıkılırken, 3 bin 329 küçükbaş, 72 büyükbaş hayvan telef olduğu bilgisi kamuoyuyla paylaşılmıştır. Çiftçilerle ile yaptığımız birebir görüşmelerde; TÜRKVET kaydı olmayan kayıt dışı hayvan varlığı, engelli bakıcı maaşları, 65 yaşını dolduranların yaşlılık maaşları ve dul kadınlara verilen nakdi parasal yardım desteğinin kesilmemesi için kayıt dışı hayvanlarının olduğunu beyan etmişlerdir. Bölge üreticisi (depremzede çiftçi ) telef olan koyun ve yıl içerisinde tek kazançları olan telef olan kuzularının devlet tarafında desteklenip desteklenmeyeceği endişesini taşıdıkları gözlemlenmiştir.

MEVCUT POLİTİKALAR ACI SONUCU KAÇINILMAZ KILIYOR

22 Ocak 2020`de Manisa’da, 24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ`da ve son olarak 23 Şubat`ta Van`da yaşadığımız depremler, ne yazık ki, yıllardır alınmayan afet önlemlerini yeniden ve yeniden acı bir şekilde hatırlatmıştır. Merkezi ve yerel yöneticilerin, kent ve çevre politikalarını “çılgın” mega projelere odaklayan, afet riski altındaki kentlerin durumunu görmezden gelen, 'İmar Affı' gibi yasal düzenlemelerle riskli yapıları hiçbir denetime tabii tutmadan belirli bir ücret karşılığında affeden ve konut stokunu depreme hazır hale, bütüncül sakınım planları hazırlama, etkin afet yönetimi stratejilerini hayata geçirme gibi konuları öncelemeyen kent politikalarını benimsemiş olmaları, yaşanan bu acı sonucu kaçınılmaz kılmıştır.

PLANSIZ YAPILAŞMAYI TEŞVİK EDEN YÖNETİMLER SURUMLUDUR

Van’da ve öncesinde Elazığ’da yaşanan depremler, kırsal alanlarda da yatay yapılaşma ve düşük yoğunluklu olmalarına rağmen en az kentlerimiz kadar afetlere karşı dirençsiz, dayanıksız olduğunu göstermiştir. Bu nedenle öncelik verilmesi gereken temel sorun alanı, dikey-yapay yapılaşma değil, afet gerçeğini göz ardı ederek, plansız yapılaşmayı teşvik eden yönetim anlayışı sorunudur. Yaşanan son depremler, planlı yaklaşıma kent-kır ayrımı olmaksızın duyulan gereksinimi ve kamusal kaynakların bu çerçevede rasyonel yönetiminin gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

SİYASİ İKTİDARIN SÖYLEMLERİ GEÇERLİLİĞİNİ BİR KEZ DAHA YİTİRMİŞTİR

Türkiye’nin modernleştiğini, deprem konusunda uluslararası çapta ilerleme sağlandığını iddia eden siyasi iktidarın söylemleri, kerpiç evler altında yaşamını yitiren yurttaş gerçeği ile birlikte geçerliliğini bir kez daha yitirmiştir.

DEPREM DEĞİL HATALAR ÖLDÜRDÜ

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`ne bağlı odaların başkanları ve üyeleri tarafından 24.02. 2020 tarihinde Başkale’nin Özpınar, Güvendik, Gelenler ve Kaşkol mahallerinde yapılan incelemeler ve edinilen bilgiler de göstermiştir ki; yaşanan yıkımın ve can kayıplarının nedeni deprem değil, depremi afete dönüştüren hatalardır.

Biliyoruz ki; depremler dünyanın ve ülkemizin büyük bölümü açısından beklenen, kaçınılmaz bir doğa olayıdır. Gerçekleşmesi kaçınılmaz bir doğa olayını 'afete' ve 'felakete' dönüştüren ise insan eliyle yapılan hatalardır.

Başkale ve Saray ilçelerimizde depremden etkilenen mahallelerde yaşanan durum; 'yıkımlar ve can kayıpları' da, Anadolu coğrafyası açısından kaçınılmaz bir gerçek olan, belirli aralıklarla gerçekleşmesi beklenen depremin, insan eliyle yapılan hatalar nedeniyle afete dönüşmesinin sonucudur.

Planlamayı, mühendislik bilgi ve birikimini reddeden anlayış; yıkım ve can kayıplarına neden olan, depremi afete dönüştüren hataların başlıca sorumlusudur.

Kaçak, plansız, projesiz, ruhsatsız yapılaşmanın görmezden gelinmesinin yanı sıra, plan kararlarının verilmesi öncesinde yapılması gereken jeolojik-jeoteknik etütler gibi yerbilim araştırmaları başta olmak üzere, gerekli araştırma ve analiz çalışmaları yapılmadan planlama ve yer seçim kararlarının verilmesi, plan değişikliklerinin onaylanması, kat yüksekliklerinin arttırılması da kamu eliyle yapılan affedilmez hatalardır.

Mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılaşmaların yanı sıra, ilgili mevzuata, bilime ve tekniğe aykırı eksik ve hatalı projelendirme, hatalı projelendirmeye dayalı yapım ve hatalı malzeme seçiminin can kayıplarına neden olması da kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz gerçeklik yapılan eylemi bir hata olmaktan çıkarıp suça dönüştürmektedir.

KAMUSAL DENETİM YOK

Planlama aşamasından başlayarak, projelendirme ve yapım süreçlerinde kamusal denetim neredeyse hiç yoktur. Denetim görevini yerine getirmeyenler, denetimi engelleyenler işlenen suçun başlıca ortaklarıdır.

BELEDİYE BAŞKANLARI VE MECLİS ÜYELERİ SUÇA ORTAKTIR

Ülkemizde imar planlama yetkilerinin yerel yönetimlere devredildiği 1985 yılından bu güne, eksikliğini sürekli dile getirdiğimiz 'denetim eksikliği' yaşanan onca acı deneyime rağmen sürmektedir. Yetkisini çıkar amaçlı kullanan, 31 mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına aykırı plan onama kararlarının altına çekinmeden imzasını atan belediye başkanları, belediye meclisleri işlenen suçun ortaklarındandır.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI SUÇUN ORTAĞIDIR

Planlama sürecine ilişkin kamusal, teknik ve bilimsel denetim araçlarını geliştirmeyen, mevzuattaki değişim arayışları 'yerel yönetimlerin yetkilerine dilediğince el koyabilme' arayışından bir adım öteye geçemeyen geçmişin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile günümüzün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işlenen suçun ortaklarındandır.

Yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi olmayan yapılara yol, su, elektrik, kanalizasyon vb. altyapı hizmetlerini verebilmek amacıyla son yıllarda ardı ardına çıkarılan yasal düzenlemelere imza atanlar da oluşan bu suçun büyük ortakları arasındadır.

ACİLEN AFET RİSK PLANI OLUŞTURULMALI

Depremlerin bir doğa olayı olduğu hatırlanarak, bu doğa olayının sebep olduğu afet riskinin en aza indirilmesi için il, ilçe ve köy bazında afet risk planlarının acilen oluşturulması gerekmektedir.

Doğa olaylarından kaynaklanan afet risklerinin (deprem, çığ heyelan vb) en aza indirgemek için tüm kurum, kuruluş ve üniversitelerin ortak çalışarak il bazında 'Afet Risk Planı' oluşturulması ve 'Afet anında toplanma alanları' belirlenmesi gerekmektedir.

JEOFİZİK, JEOTEKNİK VE JEOLOJİK ETÜTLER ŞART

Deprem zararlarını en aza indirmek için; mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınmalı, zemin ve temel etüt raporları standartlara uygun yapılmalı, riskli alanlar imara açılmamalı, bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalı, İmar Planına altlık teşkil eden jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmalı, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.

ÜLKE DEPREME HAZIRLIKLI OLMALI

Ülkemizde her an deprem olabilecekmiş gibi hazırlıklı olunmalıdır. Deprem zararlarının en aza indirmenin en önemli yolu depreme dayanıklı yapıların uygun alanda üretilmesidir. Bilinmelidir ki deprem öldürmez, bina öldürür.

Olası bir depremde kurtarma, yardım, erzak dağıtımı ve hasar tespiti için merkezi sistemle ekipler kurulmalı, deprem durumunda bu ekipler en kısa zamanda bölgeye iletilmelidir. Hemen her bölge için 'Acil eylem planı' hazırlanmalıdır.

Mevcut veya olası yerleşim alanlarında afet zararlarının azaltılması ve afete duyarlı planlamanın etkin hale getirilmesi için İmar Mevzuatında planların hazırlanmasından önce, plan ölçeğiyle uyumlu nitelikte, Jeolojik Etüt, Jeolojik Jeoteknik Etüt ve Mikro bölgeleme Etüt Raporlarının hazırlanması ve sonuçlarının ilgili idarelerce plan kararlarına yansıtılması gerekmektedir.

FAY ZONLARI ÜZERİNDEKİ BİNALAR BOŞALTILMALI

Öncelikli olarak; Fay hatları ve zonları üzerinde yer alan yurttaşlarımızın can güvenliklerinin sağlanması amacıyla 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 2. Maddesinin 1. fıkrası; Madde 2 – (Değişik: 2/7/1968 - 1051/1 md.) “Yapılacak özel jeolojik araştırmalar sonucunda aktif olduğu tespit edilen fay hattı veya zonları ile heyelan, kaya düşmesi, çığ, su baskını gibi doğa kaynaklı afetlere uğramış veya uğrayabilir alanlar üzerine herhangi bir yapı inşa edilemez. Tespit edilen bu alanlar 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu çerçevesinde imar planlarına işlenir.

İmar planı bulunmayan kasaba ve köylerde harita ve krokilere işlenmek suretiyle afete maruz olabilecek alan olarak ilan edilir. Afete maruz alanlar, İçişleri Bakanın teklifi ile Cumhurbaşkanlığınca kararlaştırılır. Bu suretle tespit olunan alan sınırları Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının isteği üzerine ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunur. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir, şeklinde değiştirilip, fay zonları üzerindeki binalar kentsel dönüşüme tabii tutularak boşaltılmalıdır. Bu alanlara, insani kullanım amaçlı yapıların yapılması önlenmelidir. Kentsel dönüşüm uygulamalarına öncelikli bu alanlardan başlayarak, çalışmalar yürütülmelidir.

BİR AN ÖNCE HAYVAN BARINAKLARI DAĞITILMALI

Her mahallede hayvancılık envanteri çıkartılması ve hayvan sağlık epikrizinin çıkarılması gerekmektedir. Biran önce hayvan barınma çadırlarının dağıtılması, kurtarılan hayvanların ilgili kurumun sağlık taramasında geçirmesi gerekir. Tiraj dikkate alınarak öncelikle gebe olan hayvanların düşük yapma riskini minimize etmek ve hayvanları besleme ihtiyacı olan yem, içilebilir su, vitamin, 33 mineral ve ilaç ihtiyacının biran önce giderilmesi son derece önem arz etmektedir. Bölgede ikamet eden insanlar çiftçilik yaparak hayatlarını köyde sürdürmeye çalışmaktadır. Hayvanı olmayan köyde çiftçilik yapmayan hiç kimse köyde kalma eğilimi göstermeyeceği bu nedenle hayvanı telef olan üreticiye devletin destek vererek süspansiyon etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde şehre göç kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.

MÜHENDİSLİĞİN OLMAYIŞI ÖLÜMLERİ ARTTIRIR

Kerpiç yapı malzemesi; kolay elde edilmesinden dolayı özellikle kırsal kesimlerde çağdaş yapı malzemelerinin kısıtlı olması ve ekonomik imkânların yetersiz olduğu durumlarda barınma ihtiyacını karşılamak için kullanılmaya devam edilecektir. Her ne kadar ilkel bir yapı malzemesi olarak görülse de aksine ileri düzeyde konfor şartlarını önemli ölçüde enerji ve maliyet indirimini sağlayarak yerine getiren bir yapı malzemesidir. Özellikle kırsal kesimde yoğun olarak kullanılmasının başlıca nedeni ekonomik durumlardan dolayı yapı maliyetini düşük tutmasıdır. Ancak yaşanan depremlerde görüldüğü gibi kerpiç malzemesinin doğru tekniklerle üretilmemesi doğru tasarım ve mühendislik hizmetleri almaması ve kurumlarca denetlenmemesi gibi nedenlerden dolayı doğal afetlerde yaşanan can ve mal kayıplarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

RİSK AZALTMAYA DÖNÜK POLİTİKALAR HAYATA GEÇİRİLMELİ

Kuşkusuz alınacak teknik önlemlerin afetler sonrasında oluşan can ve mal kayıplarının azaltılmasında önemi büyüktür. Bu nedenledir ki, ülkemizdeki planlama ve yapılaşma sisteminde süregelen rant odaklı yaklaşımdan uzaklaşılmalı, risk azaltmaya dönük politikalar hızla yaşama geçirilmelidir. Ancak ülkemizde var olan yoksulluk sürdükçe, alınacak teknik önlemler, yasal düzenlemeler can kayıplarını ortadan kaldırmayacaktır. Ülkemizde yıllardır yaşanan depremlerde yıkılan kentler yoksulluğun kentleri, yıkılan yapılar da yoksulluğun yapılarıdır. Bu nedenledir ki afetlere karşı gerçek çözüm yoksulluğun yenilmesinden geçmektedir.

SORUMLU KAMU KURUM VE KURULUŞLARA ÇAĞRI

Tüm bu uygulamalar neticesinde, doğa olaylarının yeni afetler yaratacağı, ciddi trajedilerin bizi beklediği aşikârdır. Bu nedenle, ivedilikle yüksek risk altındaki yerleşim birimlerimize yönelik olarak, doğal eşikleri gözeten bütüncül 34 risk yönetim sistemi ve sakınım planlarının hazırlanması gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteriz. Aksi takdirde, doğa olayları afet; afet ise kader olarak gösterilmeye devam edecektir. Anayasanın 56. Maddesi ile tanımlanan 'herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı' bulunduğu kabulüne dayanarak, 1. derece deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkemiz topraklarından sorumlu tüm kamu kurum ve kuruluşlarını bir kez daha ve ivedilikle göreve ve işbirliğine davet ediyoruz.

TMMOB Van İl Koordinasyon Kurulu olarak güvenli yaşam alanlarının inşa edilmesinin temel bir insan hakkı olduğu bilinciyle, bilimsel ve teknik bilgiyi yaşanabilir, sağlıklı ve güvenli yaşam alanları sağlamaya yönelik olarak toplumun hizmetine sunmaya devam edeceğimizi belirtmek isteriz."