Kürtler ve Türkler için “et ve tırnak” denildiği yıllarda imzalanan anlaşmalarla parçalanan coğrafyayla başladı her şey... Çizilen suni sınırlarla topraklarında “mülteci” oldular. Kimileri Ahmed Arif’in “Vurulmuşum, dağların kuytuluk bir boğazında, vakitlerden bir sabah namazında, yatarım, kanlı, upuzun...” dizelerinin yer aldığı “33 Kurşun” şiiriyle, kimileri ise yıllarca yük taşıdıkları katırları üzerinde getirilen cansız bedenleriyle hafızalara kazındı. Halen birer birer katlediliyorlar parçalanmış coğrafyalarının sınırlarında. Her sınırda adları farklı olsa da kaderleri aynı. “Kaçakçılar”, “kolberler”, “sınır ticareti yapanlar”; adlarına ne dense de denilsin, ölümdür paylarına düşen...

BULUNAMAYAN CENAZELER...

Bölünen sınırlarda yakınlarını ziyaret etmekle başladıkları yolculuklarını geçim kapısına dönüştürdüler. Kilometrelerce süren ve “sınır” çizilirken döşenen mayınlı arazilerde yaptıkları yolculukta her an ölümle burun burunalar. Bükülmüş sırtlarına aldıkları 40-50 kiloluk yüklerle çıktıkları “geçim” yolculuğunda ya yaralanıyorlar ya da öldürülüyorlar. En “iyi” ihtimal bir süre tutuklandıktan sonra serbest bıkılıyorlar. “Şanslı” olanın cenazesi, birlikte yol yürüdüğü arkadaşları tarafından yakınlarına teslim edilirken; olmayanın ise kar altında veya düştükleri uçurumun dibinde bulunmayı bekliyor.

3 YILDA EN AZ 245 KOLBER KATLEDİLDİ

Ölümleri çoğu zaman gündeme bile gelmeyen kolberler yıllardır İran ve Irak Federe Kürdistan Bölgesi arasında sınır ticareti yaparken, ya teker teker ya toplu bir şekilde katlediliyor. Bazen de Türkiye tarafından açılan ateş sonucu öldürülüyor. Kürdistan İnsan Hakları Derneği verilerine göre, son 3 yılda en az 245 kolber yaşamını yitirdi, 300’ü aşkın kolber ise yaralandı. Ancak sınırdaki bilançonun bu verilerin çok çok üstünde olduğu tahmin ediliyor. 

Kolberlerin sınır hattında yaşadıkları zorluklar, yaşanan hak ihlalleri, cenazelerin teslim edilme süreci ve ölümlerin önüne geçilmesi için atılması gereken adımları Kürdistan İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı Jahangir Abdollahi ve 2 yıl kolberlik yaparken yaralanan Keywan Mostafapour ile konuştuk. 

ÖLÜM DE İHLAL DE ARTIYOR 

Yaşanan ölümlere ve sınırdaki ihlallere ilişkin her ay rapor hazırladıklarını paylaşan Abdollahi, sadece bu yıl içerisinde 35 kolberin yaşamını yitirdiğini ve 90’ı aşkının da yaralandığını aktardı. Her yıl kolberlerin yaşadığı hak ihlallerin daha da arttığına dikkati çeken Abdollahi, ellerindeki verilerin güncel olmadığını ve sadece kendilerine aileler tarafından iletilen bilgileri kapsadığını dile getirdi. Derneklerinin İran’da faaliyet yürütmesine izin verilmediğini söyleyen Abdollahi, “Veriler kimi zaman geç ulaşıyor. Birçok kez yaşanan ölümler ve yaralanmalara dair bize bilgi verilmiyor. Çünkü kimi kaygıları var” dedi.  

Sadece İran değil, Türkiye askerlerinin de açtığı ateş sonucu kolber ölümlerinin yaşandığını kaydeden Abdollahi, bu yıl kolber ölümlerinin daha fazla olduğunu belirtti. Abdollahi, “Bu yıl içerisinde 5 kolber. Türk askerleri tarafından öldürüldü. Bunlar sınırı ihlal etmedi. Sınırın diğer tarafında öldürüldü” dedi.  

‘KOLBERLİK ÇARESİZLİĞİN YÜZÜDÜR’ 

Kolberlerin yaşadıkları zorluklara da değinen Abdollahi, durumu uzaktan takip ettiklerini söyledi. Abdollahi, yaşanan zorluklara şöyle anlattı: “Kendimi onların yerine koyup konuşamam ancak şunu söyleyebilirim; Kolberlik iş değil. Yaşamımızı idam edebileceğimiz bir iş değil. Bu çaresizlikten kaynaklı yapılıyor. Kolberlik çaresizliğin yüzüdür. İran’da insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için bir program yok. İş yok. Birikimleri yok. Çaresizlikten kaynaklı, yaşamlarını sürdürmek için bu işi yapıyorlar. İnsan 50 kiloluk yükü taşıyamaz o uçurumlarda. Gece gündüz çok zor koşullarda çalışıyorlar. Öldürülmeseler bile 10-15 yıl bedenleri iyileşmiyor. Sağlık sorunlarından kaynaklı hastanelerde tedavi görüyorlar.” 

KADIN VE ÇOCUKLARIN SAYISI ARTIYOR

Abdollahi, kolberler arasından çok sayıda çocuk ve kadının bulunduğuna işaret ederek, bu sayının da her geçen yıl arttığını kaydetti. Abdullahi, iş bulmakta zorlanan üniversite öğrencilerinin de kolberlik yaptığına dikkati çekerek, bu durumu da “Birçok Kürdün çaresizliği” şeklinde nitelendirdi.  

TÜRKİYE VE İRAN’IN YAKLAŞIMI

Hem İran’ın hem de Türkiye’nin kolberlere dönük yaklaşımında bir farklılık olmadığını belirten Abdollahi, “Siyasetleri bir, farklılık yok. Eğer Kürt ise onların gözünde bir tehdittir. Ancak sınır ticareti yapanlar ne İran’a ne de Türkiye’ye tehdit değil. Yine kolber ölümlerini de saklamak istiyorlar. Sınır hattını bombalayarak bölgeyi insansızlaştırmak istiyorlar. Köyleri insansız bırakmak istiyorlar. Bunu 20-30 kilometrelik bir alanda planlıyorlar” diye konuştu.  

CENAZEYİ ZIRHLI ARAÇLA SÜRÜKLEDİLER

Yaşamını yitiren kolberlerin cenazelerinin yakınlarına teslim edilme sürecine ilişkin de bazı bilgiler paylaşan Abdollahi, birçoğunun cenazesinin, yanındaki kolberler tarafından ailelerine teslim edildiğini kaydetti. Yaralıların da benzer şekilde hastanelere götürüldüğünü söyleyen Abdollahi, “Bazen de İran rejim güçleri cenazeleri alıyor. Saygısızlık da ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir cenazeyi zırhlı araçla sürüklediler. Bir iki gün geçtikten sonra yakınlarına teslim ediliyor. Yaralılar bazen gözaltına alınıp, tutuklanıyor” dedi.  

PARTİLERE ELEŞTİRİ

Yaşananlara ilişkin sadece rapor hazırlamadıklarını ifade eden Abdollahi, aynı zamanda konferanslarda da konuyu gündeme getirdiklerini aktardı. Abdollahi, bunun yetersiz olduğunu ve Kürt siyasi partilerinin de bu konuda kimi adımlar atması gerektiğini vurgulayarak, “Sadece kolberler öldürülmüyor. Benzer hak ihlalleri yaşanıyor. Siyasi tutuklular idam ediliyor. Siyasetçiler gerekli hassasiyeti göstermiyor. Tepki yok” eleştirilerinde bulundu. 

KÜRDİSTAN HÜKÜMETİ’NİN ROLÜ

Bu noktada Federe Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin konuyu daha fazla gündemleştirmesi gerektiğini söyleyen Abdollahi, yine “diplomatik çalışma” önerisi yaptı. Abdollahi, şöyle devam etti: “Ancak bunu yapmıyorlar. Parçalılık var. Partilerin iktidarı var. Bu durumu daha da kötüleştirdi. Hükümet, bu durumu iyileştirebilir ancak parti siyasetinden kaynaklı yapmıyor.”

DONMAK, YUVARLANMAK, ÖLMEK... 

Yaklaşık 2 yıldır Avrupa’da yaşayan Keywan Mostafapour ise, daha önce 2 yıl kolberlik yapmasını “işsizlik ve geçim derdi” olarak açıkladı. “Kolberlik yapmak zorundaydık” diyen Mostafapour, onun gibi binlerce Kürt gencinin ailesini geçindirmek için bu işi yaptığına dikkati çekti. Mostafapour, “Eğer kentlerimizde çalışabileceğimiz şirketler, fabrikalar, iş imkanları olmuş olsaydı hiçbirimiz bu tehlikeli yolculuğu göze almazdık. Çoluk çocuğunu geçindirmek için halk kolberlik yapmak zorunda. Birçok tehlikesi var. İran askerleri tarafından öldürülmek var, kışın zorlu süreçlerinde donmak var, kayalıklardan yuvarlanarak ölmek var” diye konuştu.  

DÖRT MEVSİM KOLBER 

Sınırdaki kolberliğin çok zor olduğunun altını çizen Mostafapour, İran rejiminin 24 saat boyunca devriye atarak, sınırı gözlediğine vurgu yaptı. “Bu zorluğu bildikleri halde halk, çocuklarına bir ekmek götürmek için kolberlik yapıyor” diyen Mostafapour, karşılaştıkları tehlikelere işaret ederek, şunları söyledi: “Kolberlik işinin mevsimi, zamanı ya da ayı yoktur. Her ayda ve her şartta kolberlik yapılıyor. İran askerleri tarafından öldürülmenin yanı sıra sel, yağmur, kar, çamur, çığ gibi ihtimaller ve tehlikeler var. Yine öldürülmezsen gözaltına alınıp tutuklanma, kaybedilme tehlikesi var. 2017’de Bewran'da 12 kişiden oluşan bir kolber kolunun üzerine çığ düştü. Onlardan 4'ü karın altında kalarak can verdi. Yine 2017 çok soğuk bir kış gününde 17 yaşındaki bir genç Bewlan'da soğuktan donarak yaşamını yitirdi. Sabaha karşı saat 04.00’da Irak-İran sınırında saldırıya uğradık. 2 arkadaşım yakalandı. Ben de açılan ateşle yaralandım. Kurşunun kemiğe denk gelmemesi benim için bir şanstı. O yüzden şimdi iyiyim.”

HER ŞEYLERİNE EL KONULUYOR

Vurulan kolberlerlerin genellikle arkadaşları tarafından taşındığını, ölenlerin cenazelerinin de yine kolber arkadaşları tarafından saldırı noktasından alındığını dile getiren Mostafapour, “Aslında İran askerlerinin kolberlere bakışı düşmanca. Yaralı yakalananları ya darp ediyorlar ya ölüme terk ediyorlar; ya da sınırı geçip yola ulaşanlar devriyeler tarafından yakalandığında feci şekilde darp ediliyor. Her şeylerine el konuluyor” dedi. 

Söz konusu duruma ilişkin bir anısını da anlatan Mostafapour, şunları söyledi: “Bewlan'da 2 arkadaşım yakalanmıştı. Kolluk kuvvetleri beni de çağırdı. Onlarla kolberlik yaptığıma dair ellerinde delil olmamasına rağmen ağır işkenceler sonucu kolberlik yaptığım itirafını aldıktan sonra 6 ay zindan cezası vermek istediler.”

Mezopotaya Ajansı/ Gökhan Altay