Vaka sayısında artış durmadan devam ediyor. Vaka sayısının arttı kentlerden olan Van’da göçmenlerin yaşadığı sıkıntılar da var.  Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Van Şubesi Kadın Sekreteri Seda Güler salgında yaşanan artış, düzensiz göçmen tablosu, kadın cinayetleri ve toplumsal cinsiyet adaletsizliğine ilişkin basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasını yapan SES şube sekreteri Seda Güler şu açıklamlarda bulundu;

PANDEMİ RİSKİ DEVAM EDİYOR

Açıklamasında pandemide normalleşme sürecinin başlatıldığı 1 Haziran sonrası döneme ilişkin verileri aktaran Seda Güler, Van’da test sonucu pozitif olan bin 200 kişiden 25’inin sağlık çalışanı olduğunu söyledi. Salgınla mücadele eden sağlık emekçilerinin durumunun pandemi öncesi dönemi de gölgede bırakacak derecede kötüleştiğini vurgulayan Güler, “Bu durum yüksek motivasyon ihtiyacı olan ve tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya gelen sağlık emekçilerini hizmet üretmekten alıkoyacak noktaya getirmektedir. Bunun dışında Sağlık Bakanlığının hekimleri merkeze alıp diğer sağlık emekçilerini çeperde bırakan tutumu hekim dışı sağlık emekçileri açısından bir haksızlık yaratmaktadır. Sağlık hizmeti kollektif bir emeğin ürünüdür dolayısıyla gelir dağılımda da bu eşitlik ve dengeye özen gösterilmelidir” dedi.

108 MÜLTECİ YAŞAMINI YİTİRDİ

Güler, Van’ın göçmen ve mültecilere ilişkin tablosu hakkında da bilgi verdi. Son yıllarda Van’da sık sık yaşanan göçmen ve mülteci ölümlerinin evrensel insanlık değerlerini derinden yaraladığını ifade eden Güler, “Bu tip trajik olayların toplumsal bilinç ve kamu işleyişi açısından kanıksanması tehlikeli ve kabul edilemezdir. Görsel ve yazılı yayınlar üzerinden yapılan araştırmaya göre; ilimizde son bir yılda araç ve tekne kazası sonucu hayatını kaybeden düzensiz göçmenlerin sayısı 108 e ulaşmıştır. Son 1.5 yıllık süreçte Başkale ve Çaldıran ilçelerinde kış aylarında donarak ölen düzensiz göçmenlerin sayısının ise 37 olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra ilimizde bulunan kimsesizler mezarlığında 92 göçmen, mülteci ve düzensiz göçmenin defnedildiği bilinmektedir. Göçmenler açısından sınır geçişlerinin bu denli kolay ve denetimsiz olması kabul edilebilir bir zafiyet değildir. Öte yandan düzensiz göçmenlerin politik birer nesne olarak kullanılması ve bu konuda var olan uluslararası hukukun pratikte boşa çıkartılmadan, temel insani haklar çerçevesinde insan onurun yaraşır bir biçimde uygulanması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

KADIN CİNAYETLERİ VE CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ

Açıklamasında kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine de değinen Güler, İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmamasını eleştirdi. Güler, şu çağrıda bulundu:  “Haber başlıkları, kadının hayat tarzını, katilin mahkeme salonunda vereceği gerekçelere zemin yaratacak manşet ve cümleler ile dolup taşmasın.

'FAİL İLE MAĞDUR ARASINDA AİDİYET İLİŞKİSİ KURULMASIN'

Fail ile mağdur arasında 'tecavüzcüsü, istismarcısı, tacizcisi’ gibi ifadelerle aidiyet ilişkisi kurulmasın. Mağdurun değil failin fotoğrafı yayınlansın. Şiddet tüm ayrıntılarıyla yazılarak başkalarına yol gösterici mahiyette yeniden üretilmesin ve magazinleştirilmesin. Toplumsal cinsiyet eşitliği temelli dille yazılsın. “kıskançlık cinayeti”, “aşk cinayeti”, gibi ifadeler kullanılarak faili haklı gösterebilecek bahaneler üretilmesin.

En temel sorunlardan birisinin de erkeği, “her an tahrik olabilecek, öfkelenebilecek, sürekli huyuna suyuna gidilmesi gereken ve ondan gelen her türlü yıkıcı davranışı kabullenilmesi gereken” bir varlık olarak tanımlayan yanlış bilişler olduğu bilinsin. Tüm yazılı ve görsel yayınlarda toplumsal cinsiyet eşitliğini ölçüt alan bir dil kullanılsın ve bu olgunun yeniden üretimini engellemek adına eğitim-öğretim müfredatında gerekli düzenlemeler yapılsın.”