İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve hak ihlallerinin sonlandırılması amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım 2020’de başlatılan açlık grevi eylemleri 85’inci gününde devam ediyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in 8 Kasım 2018’de aynı taleple başlattığı açlık grevi eyleminde yer alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Murat Sarısaç, İmralı tecridi ve açlık grevi eylemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Açlık grevi eylemini "hukukun uygulanmadığı yerde, insanın bedenini ölüme yatırarak yol bulma çabası" olarak tanımlayan Sarısaç, dünyanın birçok yerinde baskı ve zulme karşı benzer eylemlerin yapıldığına dikkat çekti. Sarısaç, 1982’den bu yana birçok kez benzer eylemler gerçekleştiren Kürtlerin, evrensel hukuk kurallarının uygulanmamasından dolayı bir kez daha eylemde olduğunu söyledi. 

SALDIRI DALGASI 

Kürtlerin iktidarın politikalarına karşı direniş içerisinde olduğunu belirten Sarısaç, "Faşizm artık Kürtler üzerinden büyütülmek isteniyor. Kürtlerin de buna karşı bir mücadelesi var. Çözüm masası devrildikten sonra AKP-MHP faşist iktidarının Kürtlere yönelik saldırı dalgası başladı. Bu sadece cezaevleriyle sınırlı değil, Kürtlerin nefes aldığı her yeri tamamen kontrol altına almaya ve bastırmaya çalışıyorlar. Hem fiziki hem kültürel hem de sosyal anlamda insanların hayal edemeyeceği seviyelere varan baskılar uygulanıyor” diye konuştu. 

KÜRTLERE YAKLAŞIM

Kürtlerin hem ekonomik hem de kültürel olarak mağdur edildiğini ifade eden Sarısaç, ekolojiye dönük saldırılar, göç politikaları ve yaşanan ölümleri örnek olarak gösterdi. Sarısaç, "Göç ettikten sonra da Kürtler rahat bırakılmıyor. Kürtçe konuştuğu için linç ediliyor, öldürülüyor. Sınır kentleri askerlerce katledilen insanlarla anılır hale geldi. Osmanlı’dan kalan uygulamalar 20 yıllık AKP iktidarı tarafından güncellenerek, Kürtlere daha büyük zulüm olarak döndü. Kürtler de son 40 yıldır bu faşizme karşı direnişi büyüttü" ifadelerini kullandı. 

Toplumların tüm baskılara rağmen vazgeçmediği değerler olduğunun altını çizen Sarısaç, PKK Lideri Öcalan'ın da Kürtlerin bir değeri olduğunu vurguladı. Sarısaç, "Sayın Öcalan Kürt halkının ‘Halk önderi’ olarak deklare ettiği liderdir. Onun üzerinde uygulanan tecrit politikaları ve ona yapılan zulmün aslında Kürtlerin tamamına yansıdığını görüyoruz. Kürtler, devletin Sayın Öcalan’a bakış açısının aslında kendilerine dönük olduğunu biliyor. Tecridin Türkiye ile Ortadoğu’ya yansıdığını gördükleri için cezaevinde binlerce insan açlık grevine girmiş durumda” diye belirtti. 

HUKUKSUZ TUTUM 

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve kendisinin de dahil olduğu açlık grevi eylemlerinin ölüm orucu eylemine evrildiğini hatırlatan Sarısaç, “Bugün de AKP’nin hiçe sayan, görmezden gelen politikaları devam ederse, bu eylemin başka bir evreye ve ölüm oruçlarına dönmesi muhtemeldir. Bu nedenle cezaevindeki açlık grevleri daha olumsuz bir yöne evrilmeden, bir an önce talepler karşılanmalı. AKP-MHP faşist bloğu bu evrensel hukuk ilkelerine aykırı tutumundan vazgeçmeli" uyarısında bulundu. 

ADALETSİZLİĞİN KAYNAĞI: TECRİT

Yaşamın her alanında adaletsizliğin hakim olduğunu, bunun temel nedeninin ise İmralı tecridi olduğunun altını çizen Sarısaç, "Artık 3 kişinin bir araya gelemediği bir düzende yaşıyoruz. AKP düşüncesi dışında olan kimse, hiçbir etkinlik yapamıyor. AKP’nin istemediği gazeteci gazetecilik, öğrenci öğrencilik yapamıyor. İnsanlar Erdoğan’ın karşısına çıkıp 'ben açım' diyor. Anneler ve babalar çocuklarını komşuya bırakıp intihar ediyor. Yaratmış oldukları sistem budur. Bu sistem Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecritten bağımsız değil” şeklinde konuştu. 

SAVAŞÇI AKIL 

Tecride karşı çıkmanın evrensel hukuka sahip çıkmak olduğunu söyleyen Sarısaç, şunları söyledi: "Tecrit AKP-MHP’nin kendi programına göre yasaları hiçe sayıp uygulamış olduğu bir düşman hukukudur. Mademki tecrit sadece savaşı dayatıyor ve sadece savaş sevicilerini besliyorsa, bütün insanların barıştan ve adaletten yana olma gereğinden kaynaklı bu tecride karşı çıkması gerekiyor. Bu savaşçı akıldan kurtulmak için tecride karşı birlikte hareket etmek gerekiyor.”