Daha evvelden bulanmış kana, kanun hükmünde kararnameleri hükümdarların. İktidarlar tekerrürden ibaret, devlette süreklilik esastır. Öyle ki; yüzmeyi öğrenecekleri derede, ölmeyi beklemiş çocuklar. Öyle çokmuş ki kan, gazetelerin mürekkebinde dahi kullanılmış: “Buradaki harp pek müthiş bir tarzda cereyan etmiş, Zilan deresi lebalep cesetle dolmuştu.”

Denilene göre ‘lebalep’ kelimesi, ağzına kadar dolu olmak. Yurtta sulh/cihanda sulh, Kürdistan’da harp! Kanıyla kendi deresinde yıkanmış, ‘Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış Kürt; kendisinden önce o kadar ölmüş ki Ermeni, mezar için bir gram toprak kalmamış. Lebalep olmuş Zilan, içinde çocuklar.

Daha kurumadan kanı gazetedeki manşetin, İnönü başka bir gazeteye şöyle buyurmuş: “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yollarını şaşırmış Doğu Türkleridir.”

Kanla çıkarılmış gazetelerde söz vermiş, kayıtsız şartsız milletten gelen egemenliğiyle muktedir; Türk’ün dışındakine yaşamak haram. Sonra aynı muktedir, payidar olamayacak bir sözü Şark Seyahati Raporu’na iliştirmiş: “Van Gölü kadim Türklük, Erciş de kadim Türklüğün başkentidir bundan sonra.”

Bundan sonra denilen; Zilan deresi günlerce kan aktıktan, hamile kadınların karnı deşildikten, birbirine bağlanmış insanlar kurşunlandıktan, 80 uçakla napalm bombaları atıldıktan, sürülen insanlar tifodan/açlıktan öldükten, sağ kalan insanlar deli hastanesine yatırıldıktan, 44 köy ateşe verildikten sonra.

Bundan sonra, doksan yıl sonra Van Gölü’ne dayanmış hakikat: Büyümez ölü çocukların bedenleri/gömülmez artık, dünyanın gözü önünde boğazlanmış insanların kemikleri. Bebeğine sarılarak katledilmiş hangi ananın kemikleri bunlar. Bunlar hangi Ermeni’nin, öldürülmeden önce kırılmış kemikleri. Kürt’ün kanı akmış Zilan deresi doksan yıl önce, temizlemiş kanı Van Gölü doksan yıl sonra.

Nasıl bir kötülüktür ki bu, göllerimizden kemiklerimiz çıkar. Binlerce çocuğun mezar taşıdır Աղթամար/Akdamar, üzerinde ‘şeker bile görememişler’ yazar. Kemikler vurur kıyılarına Kürt’ün denizinin, aç ölmüş çocukların kemikleri.

Mutlaka tarih, mürekkebini kanla doldurmuş gazeteleri/fermanlar buyurmuş muktedirleri de yazacak. Elbette sadece onların değil, en çok da kadim topraklar kana boyandığında ‘feodalizm tasfiye ediliyor’ deyip alkışlayanların kemikleri sızlayacak.(Duvar/Ahmet Tirej Kaya)