Gazeteci Dindar Karataş bu sabah saatlerinde evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Ardından ise Mezopotamya Ajansı Van bürosu Karataş’ın çalışma yeri olduğu gerekçesiyle basıldı. Polisler, gazeteci Karataş’ın kullandığı laptop bilgisayar ve cezaevinden gelen mektuplar ile ajansımıza ait 3 harddisk ve laptop bilgisayara el koydu. Aramanın sona ermesinin ardından el konulan materyaller için tutanak tutan polisler, daha sonra gazeteci Karataş’a ters kelepçe takarak büromuzdan ayrıldı.

DURMUŞ: KÜRTLER BAKİ DÜŞMAN 

Karataş’ın gözaltına alınmasına tepki gösteren Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, her dönemde iktidarın düşmanının değiştiğini ancak bir baki düşmanının olduğunu işaret etti. Bu düşmanın da Kürtler olduğunu kaydeden Durmuş, “Kürtler, Kürt gazeteciler her daim hedefte. Bölgede hiçbir kural tanımayan politikalarının ifşa edilmesini istemiyorlar bu nedenle de bölgede çalışan Kürt gazeteciler daha fazla baskıya maruz kalıyor. Mesleklerinin özü olan gerçekleri ortaya çıkarıyorlar” dedi. 

Son dönemde “Yargı reformu” tartışmalarının olduğunu, gazetecilerin gözaltına alınmasıyla bu reform söyleminin toplumun her kesimini kapsamadığını gösterdiğini dile getiren Durmuş, “Gazeteciler haber yaptıkları için gözaltına alınıyor. Büroları basılıyor. İktidarın reform söylemleri genel olarak gazetecileri kapsamıyor. İktidar kendine göre bir reform çıkartıyor. Kendi politikasını rahatlatacak bir reform çıkartıyor. Ama tüm halkları kapsayacak, baskıyı ortada kaldıracak bir reformdan bahsetmiyor. Bu sabahki gözaltı da bunun bir göstergesi. Artık gazetecilere şunu söylüyorlar: Uğraşmayın, gerçeklerin peşinde koşmayın, biz size ne diyorsak onu yapın. Bu iktidarın yaklaşık 10 yıldır uyguladığı bir politika” diye konuştu. 

ALTAN: HAKİKATTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

İktidarın son zamanlarda en çok başvurduğu yöntemlerden birinin gözaltı ve tutuklamalar olduğuna işaret eden Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, yürütülen politikanın muhalif kesime karşı bir tutum olduğunu ifade etti. Altan, bağımsız ve muhalif gazetecilere dönük baskıların altını çizerek "Türkiye çapında ve Kürdistan'da ses çıkarabilen neredeyse bir avuç gazeteci kaldı. Bunlar da baskılanmaya çalışılıyor. AKP iktidarı toplumun duymasını istemediği hiçbir şeyin yazılmasını da istemiyor" dedi.

Kürt basınının direngenliğinin iktidar için bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Altan, "Kürt medyası belli bir geleneğin sürdürücüsü ve baskılara karşı koyma konusunda direngendir. Yakın zamanda Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri tutuklandı, bu sabah bir arkadaşımız daha gözaltına alındı. Sahada da çokça engellemeler yaşıyorlar. Aslında halka ulaştırılması gereken doğrular Kürt basını ile ulaştırılıyor. Bu noktada da iktidarın baskısından daha fazla nasibini alıyor" ifadelerini kullandı. 

Altan, son olarak Kürt medyasının baskı yöntemleri ile hakikatten vazgeçmeyeceğini belirterek her koşulda hakikati yazacaklarını söyledi. 

OK: DEVLET KORKUYOR

Tarafsız, bağımsız gazetecilik yapanların hedef alındığını ifade eden Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği(MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok da bunun ayrımının muhakkak yapılması gerektiğini söyledi. Van’da iki yurttaşın askerler tarafından helikopterden atılıp işkence görmesini ortaya çıkaran gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklanmasını anımsatarak sözlerini sürdüren Ok, “Bu gözaltı, tutuklamalar devam ediyor, bu da şunu gösteriyor ki gazeteciler devleti korkutuyor. Hukuka aykırı eylemleri, yolsuzlukları, işkenceyi haberleştiren gazetecilere karşı devletin bir arayışı var. Devlet yaptığı eylemlerin, hukuksuzlukların kamuoyu tarafından bilinmesini istemiyor. Bilginin kendi tarafından haberleştirilmesini istiyor” diye belirtti. Toplumun haber alma hakkına da değinen Ok, şöyle sürdürdü: “Helikopterden atılarak öldürülme haberini gazeteciler olmasa öğrenmezdik. Onların tutuklanması ile birlikte yurttaşların haber alma hakları engelleniyor. Gazetecilerle kavga etmek, gazetecileri taciz etmek sorunu ortadan kaldırmıyor. Devlet her ne kadar bilginin kendi tarafından tekelleştirilmesini istese de çabalar boşa” diye kaydetti. 

EREN: KOCA KOCA YALANLARA KARŞI 

“Baskınlar inanılmaz bir hale geldi” diyerek sözlerine başlayan Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın-İŞ) Genel Başkanı Faruk Eren, bu baskı halinin iktidar yanlısı olmayan basın ve yayın organlarına yönelik olduğunu ifade etti. Helikopter ve iki yurttaş gerçeğini ortaya çıkaran ajans muhabirlerimizin tutuklanmasını hatırlatan Eren, “Bu baskı karşısında haber yapmaya, direnmeye devam edeceğiz. Bizim görevimiz topluma gerçekleri ulaştırmak. İnatla bu işi yapmaya devam edeceğiz. Gazeteciler, koca koca yalanlarla yönetilen iktidara karşı bu yalanları ortaya çıkardığı, hakikati anlattığı için gazetecileri hedef alıyorlar. Gerçekler duyulmasın istiyorlar. Sadece kendi yalanlarının olduğu yayın organları istiyorlar ama bu böyle olmayacak” ifadelerini kullandı. 

EVİN: KÜRTLERE DÖNÜK

Bölgede çalışan gazeteciler üzerindeki baskıların giderek şiddetlendiğine dikkati çeken Gazeteci Mehveş Evin de, “Yargı reformundan, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden yeniden bahsedilen bir dönemde hiçbir şekilde meslektaşlarımızın bu şekilde sindirilmeye çalışılmasını kabul etmiyoruz. Ben konunun siyasi, yani Kürtlere dönük olduğunu düşünüyorum. Evet gazeteciler genel geçer sebeplerden tutuklanıyor fakat doğuya baktığımızda tamamen şiddetle, polis kuvvetiyle, özgürlüklerinden mahrum edilerek oluyor. İlla ki şu gazeteci şunu ortaya çıkardı diye değil bölgeye yönelik bir politika olduğunu düşünüyorum. Haber yapılması, halkın haber alma hakkı gazetecileri tutuklayarak sekteye uğratılıyor. Yönetemediği için şiddete başvurarak çözüm arayan bir yapı var” tespitinde bulundu.