Yaşanan mülteci ölümlerinin ardından Van’da incelemelerde bulunan Mülteci Dayanışma Ağı heyeti içinde yer alan Halkların Köprüsü Derneği Genel Sekreteri Yusuf Ak, gözlemlerine ilişkin Evrensel’e değerlendirmelerde bulundu. Ege sahilinde kıyıya vuran mülteci cesetleri ile Van’da kıyıya vuran mülteci cesetleri arasında fark olmadığını ifade eden Ak, “Aynı duyarlılığı göstermek gerekiyor. İkisinin ardında da devletin mültecilere uyguladığı politika var” dedi.

“27 ÖLÜM VE CİDDİ BİR TEPKİSİZLİK…”

Van’daki kurum ve siyasi partilere yaptıkları ziyaretleri aktaran Yusuf Ak, “Genel anlamıyla raporumuzda açıklayacağız ama öncelikle cuma günü Van Ticaret ve Sanayi odasını ziyaret ettik. Kendileri mülteci komisyonu kurabileceklerini söyledi. Akabinde İl Göç İdaresine, sonrasında baroya gittik. Buralarda temaslarda bulunduğumuzda buradaki sürecin takipçisi olacaklarını ilettiler. Tekne faciasına ilişkin raporlarından söz etiler, ayrıca Göç Komisyonu Başkanı'nın müvekkili varmış ve onun üzerinden hareket edeceklerini, tekne olayının soruşturmasında devam edileceğini söylediler. Sınır köyüne gittik, sınır ticaretinden dolayı yaşamını yitirenlerden ikisinin ailesini ziyaret ettik. Şu ana kadar köyde 27 kişi öldürülmüş sınır ticaretinden dolayı. Ailelerin kaygıları var. Hâlâ çekiniyor ve bu konuda kamuoyuna duyurulsun istiyorlar ama o köyde de yaşamak zorundalar. 27 kişi ölmüş ve buna rağmen ciddi bir tepki ortaya koyulamamış, bu çok üzücü” dedi.

Siyasi partilerle de görüştüklerini aktaran Ak, “Parti politikalarını anlattılar. İki grup halinde gezdik siyasi partileri de. Bu konularda hassas olduklarını söylediler sadece. Onlar da takipçisi olacaklarını eklediler. Ancak biraz eksikti” diye konuştu.

“BATININ SESSİZLİĞİ DE YAŞANANLARI GÖLGEDE BIRAKIYOR”

Ak, yaşananların Kürt sorunundan bağımsız düşünülemeyeceğini belirterek, “Van’da mültecilerin sağlıkta yaşadığı sorunlar Kürtlerin de karşılaştığı şeyler. Batının bölgede yaşananlara sessiz kalması yaşanların gölgede kalmasına sebep oluyor. Göçmen kaçakçılara karşı cezasızlık politikası bunu tetikliyor. Sorunun ekonomik tarafı da var. Yapay sınırlar var aslında, bu insanlar yıllardır kendi aralarında sınır ticareti yapan insanlar ama Türk ile İran askerlerinin keyfi tutumları nedeniyle zorlu koşullar altındalar. Van’ın coğrafi konumu da var. Kışın donarak ölenlerin yazın cesetlerin parçalanmış şekilde alınmaları coğrafi anlamda da zorlu geçiyor” dedi.

Son gün Van Gölü’ne karanfil bırakacakları zaman engellemeyle karşılaştıklarını da hatırlatan Ak, “Karanfil bırakıp dağılacaktır. Buna izin vermediler. Rahatsız eden bir tarafları vardı. Hukuksuzluğun yanı sıra sanki karanfil atmayı da bize lütfediyorlarmış gibi müsamaha göstermeye çalıştılar. Ancak biz de bunu kabul etmedik. Alkışlarla protesto ettik” dedi.

“MÜLTECİLİK STATÜSÜ VERİLMEDİĞİ SÜRECE BUNLAR YAŞANACAK”

Mültecilerin uğradığı hak ihlallerine, ölümlere karşı mücadelenin önemine ve dayanışmaya dikkat çeken Ak, “Aslında Ege sahilince kıyıya vuran mülteci cesetleri ile Van’da kıyıya vuran mülteci cesetleri arasında fark yok.  Buna karşı aynı duyarlılığı göstermek gerekiyor. İkisinde de devletin mültecilere uyguladığı politika var. Mültecilik hakları tanınmadığı sürece, mültecilik statüsü tanınmadığı sürece bunlarla karşılaşmaya devam edeceğiz. Pandemiden sonra özellikle mültecilere kimlik verilmemesi de onların koşullarını daha da zorlaştırıyor. Mültecilerin eşit koşullarda hizmetlerden faydalanması denilebilir ama temelde mültecilik statüsün verilmemiş olması, misafirliğin dezavantajlarını yaşıyorlar” dedi.