İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA) 2018 yılından bu yana İçişleri Bakanlığı’na verdiği kuruluş dilekçesi için bir ‘alındı’ belgesi alamıyor. Parti bunun için defalarca başvurmuş. Önceki gün İçişleri Bakanlığı’na giden parti yetkilileri gözaltına alınmakla tehdit edildiler. Siyasi Partiler Yasası’na göre bu yanıt alınmadan resmen il ve ilçe örgütlerini kuramıyor. 2018 Mayısı’nda kuruluşunu tamamlayan PİA, evraklarını posta ile İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. Ancak bizzat başvurmaları gerektiği yönünde bir yanıt aldı. Böylece yasalara aykırı bir kurdurmama süreci başlamış oldu.

PİA Genel Başkanı Mehmet Kamaç bu sürecin ayrıntılarını Yeni Yaşam Gazetesi'ne anlattı.

'DEFALARCA BAŞVURDUK'

PİA Genel Başkanı Mehmet Kamaç, sürece ilişkin şu bilgileri verdi: “Biz İnsan ve Özgürlük Partisi olarak 2018 Mayıs ayında resmi başvurumuz İçişleri Bakanlığı’na yaptık. Başvuruyu yaptığımızda, başvuruyu elde almayacaklarını, başvuruyu posta yolu ile göndermemizi istediler bizden. Posta ile bir başvuru yaptık. Bize bir geri dönüşü olmadı. Süreç içerisinde İçişleri Bakanlığı’na defalarca bizzat başvuru yaptık ve bir yanıt alamadık. Sonuç alamayınca dilekçelerle başvuruda bulunduk. Bu dilekçelerde de bir sonuç alamadık. Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Savcılık başvurumuzu savsakladı. CİMER üzerinde de başvurularda bulunduk, ama sonuç almak mümkün olmadı.”

'ANAYASA ÇİĞNENİYOR'

Bütün bu girişimlerden sonuç alamayan PİA, bu defa NOTER üzerinde bir başvuru süreci başlatır. Genel Başkan Mehmet Kamaç bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ıslak imzası ile bir yanıt aldıklarını anlatıyor: “Soylu’nun yanıtı partimizin kuruluşuna verilen bir yanıt değildi. Bu tür ciddi başvuruların posta yolu ile kabul etmenin mümkün olmadığını ve bizzat başvurmamız gerektiğini bildiren bir yanıttı. Bunun üzerine biz başvurumuzu yapmak için NOTER üzeri randevu talebinde bulunduk. Fakat bu defa parti programının içeriği ile ilgili bize bir dönüş sağladılar. Parti programının bazı maddelerinin anayasanın 68. maddesine aykırı olduğu şeklinde bir dönüş yaptılar. Bunun üzerine biz yeni bir başvuru süreci başlattık. Önceki gün elden vermek için İçişleri Bakanlığı’na gittik. Bize o gün yetkili kimse olmadığını, bir gün sonra saat 10’da gelmemiz istendi. Biz 13 Ocak’ta bütün evraklarımızla İçişleri Bakanlığı’na gittiğimizde, birkaç yıldır bize yaptıkları muameleyi tekrarlamaya başladılar. İşte efendim kimse yok, gidin üç gün sonra gelin gibi bize bir öneride bulundular. Biz de bunu kabul etmedik. Yaptıklarını hukuksuzluk olduğunu, Anayasayı ve yasaları çiğnediklerinin kendilerine anlatmaya çalıştık ve ne olursa olsun resmi bir cevap alana kadar buradan çıkmayacağımızı söyledik. Bunun üzerine bir gözaltına alma girişimi oldu. Hatta arkadaşımızı götürmek için dışarıya kadar çıkardılar, ama ne olduysa oldu-galiba yukarda emir geldiarkadaşımızı bıraktılar. Biz ne olursa olsun bu süreci bitireceğimizi söyledik kendilerine. Mesai bitimine kadar İçişleri Bakanlığı’ndan çıkmadık. Çıkarken de ertesi gün saat 10’da tekrar geleceğimizi ve bu süreci hiçbir şekilde terk etmeyeceğimizi, Anayasal hakkımızı mutlaka kullanacağımızı kendilerine anlatmaya çalıştık.”

İZİN DEĞİL BİLDİRİM

“Bütün mesele İçişleri Bakanlığı’nın bizim yaptığımız ilk başvuruya bir cevap vermesidir” diyen Kamaç, siyasi partilerin izne tabi olmadığını, sadece bildirimde bulunmaları gerektiğini belirtiyor. Kamaç konu ile ilgili şunları söylüyor: “Biz bildirimizi yaptık, İçişleri Bakanlığı’nın bu bildirimin yapıldığına dair bize bir yazı vermesi gerekir. Bu İçişleri Bakanlığı’nın görevidir. Anında vermesi gerekiyor. 2820 sayılı siyasi partiler yasası gereği, bildirim yapıldığında, alındı belgesinin verilmesi gerekir. Alındı belgesi verilmediğinde başvuruyu yapan partini resmi olarak il ve ilçe teşkilatların kurma, örgütlenme faaliyetlerini yürütme imkanı bulunmuyor. Bu yapılanlar partimizin önünü kesmek için, partimizin büyümesini engellemek için yapılıyor. Resmiyet ve örgütlenme hakkımızı İçişleri Bakanı gasp etmiş durumda.”

İKTİDARIN KÜRT KORKUSU

PİA’nin güçlenmesinin özellikle Kürdistan’da AKP- MHP iktidarını zayıflatacağını bildikleri için kendilerine engel çıkarıldığını söyleyen Mehmet Kamaç, sözlerini şöyle sonlandırdı: “İnsan ve Özgürlük Partisi insani özgürlükleri ile birlikte merkez alan bir partidir. Dini hassasiyetlerimizden dolayı da Kürdistan’da AKP-MHP ittifakını engelleyebilecek bir partiyiz. Bu nedenle bize zorluklar çıkarıyorlar.” PİA yöneticileri hukuksuzluk olarak niteledikleri bu durumu anlatmak için Ankara’da siyasi partiler ve insan hakları örgütleri ile görüşme süreci başlatmış.