Geleneksel toplum yapısının hâkim olduğu birçok toplumda olduğu gibi Türkiye’nin birçok bölgesinde de erken yaşta ve zorla evlilik sorunu hala yaygın biçimde devamlılığını sürdürmekte. Çocuk yaştaki bu evlilikler, genellikle rıza dışında aile büyüklerinin kararıyla gerçekleştiriliyor. 

Henüz 16 yaşında iken hiç görmediği biriyle zorla evlendirilen Fatma Taşlı (53) da, bunlardan sadece biri. Diyarbakır’dan Mardin’e başlayan yolculuğunda yıllarca şiddetin her türlüsüne maruz kalan Taşlı’nın 30 yıl süren bu evliliğinde 7 çocuğu oldu. Mücadele hayatına maruz kaldığı şiddete başkaldırarak başlayan Taşlı, okuma yazmayı öğrendikten sonra kendi yaşamını kaleme aldığı kitapları ve son yıllarda sunuculuğunu yaptığı “Jiyana Dayika” programıyla kadınlara mücadele konusunda örnek teşkil ediyor. Çevresinde “Dayika Fatê” diye tanınan Taşlı, yaşam mücadelesini anlattı. 

AYNI EVİN İÇİNDE İKİ YABANCI

16 yaşındayken zorla evlendirildiğini ve evlendiği kişiyi hiç görmediğini vurgulayan Taşlı, yaklaşık 30 yıl süren bu evlilikle ilgili şunları anlattı: “Ne o ne de ben birbirimizle evlenmek istemiyorduk. Aynı evin içinde iki yabancı gibiydik. Bir evin içinde iki kişinin birbirinden haz etmemesi ve buna rağmen mecbur aynı evi paylaşması çok zor. Diyarbakır’da doğup büyümüştüm o da Mardin’de. Örf, adet ve kültürümüz farklıydı. Bu nedenle onlara bir türlü alışamıyordum. Evliliğimde çok şiddet gördüm ve bu uzun süre sürdü. Sonra bir gün, ‘bunu niye çekiyorum’ diye kendime sordum. O bana şiddet uygularken ben de ona karşılık vermeye başladım. Karşılık vermeye başlayınca fiziksel şiddet son buldu. Daha sonra büyük bir pişmanlık yaşadım. ‘Neden şimdiye kadar bu şiddete maruz kaldım, neden daha önce bunu yapmadım’ diye. Çocuklarım da büyüyünce artık onlardan güç alıp, başkaldırdım.” 

ŞİİR KİTABIYLA ANLATIYOR

Çocuklarından dolayı boşanamadığını dile getiren Taşlı, bazen evi terk etmeyi düşünse de çocuklarına bakacak maddi durumu olmadığı için vazgeçtiğini belirtti. Taşlı, “Çocuklarımı bırakıp babamın evine gitseydim o zaman da karşıma daha kötüsünün çıkacağını biliyordum. Bu nedenle orada kalıp çocuklarımı büyüttüm. Büyük zorluklarla çocuklarımı okuttum. Çocuklarım okula giderken bile kimlikleri yoktu. Çocukların kimliklerini kendi üzerime çıkardım. Babaları hiçbir şeyleriyle ilgilenmiyordu. Yani çocuklarımın babası hem vardı hem de yoktu. İlkokul 5’inci sınıfa kadar çocuklarım kimliksiz okula gitti. Evde sürekli kavga gürültü vardı. Çocuklarım okullarını bitirdi ancak onun hiçbir desteği dokunmadı. Toplumumuzda çocuklar babalarıyla anılır ancak çevremdeki insanlar benim ne zorluklar çektiğimi ve çocuklarımı nasıl okuttuğumu bildikleri için bana farklı bir gözle bakıyorlardı. Çocuklarım bana hep ‘iyi ki bizim annemizsin’ derlerdi. Çok zorlu ve zahmetli bir evlilik yaşadım” diye belirtti.  

Okula başlayan çocuklarıyla okuma-yazmayı öğrenen Taşlı, 10 yıl önce kitap yazmaya başladığını belirterek, şöyle devam etti: “20 yaşıma kadar tek kelime Türkçe bilmiyordum. Evlendiğim zaman bir amcam vardı, bana alfabeyi öğretmişti. Az çok harfleri biliyordum. Daha sonra çocuklarım da okula gidince onlarla okumayı ve yazmayı öğrendim. Onlar derslerine çalışıyordu ben de onlarla birlikte ders çalışıyordum. Sonra yazmayı öğrendim. Daha sonra kitap yazmaya başladım. Bir şiir kitabı, biri Derik’te yaşayan genç bir kızın öyküsü diğerini de kendi yaşamım üzerine yazdım. Kitap fikri de ‘yazmam gerekiyor’ diyerek başladı. Ancak yazınca yaşadıklarını içinden atabilirsin. Hayatımı şiirlere dökmek, kadınların şiirlerimi okumasını ve birbirimizi anlamayı istedim.”

SAÇLARINI KESEREK PROTESTO ETTİ

Yazdığı şiir kitabına neden “Kezi” ismini verdiğini anlatan Taşlı, evlendirilmeden önce dizlerine kadar uzun saçlarının olduğunu, evlendirildiğinde ise yaşananlara tepki olarak saçlarını kestiğini söyledi. Taşlı, “Aslında saçlarımı keserken beni evlendirdikleri için onları protesto ettim ama kimse bunu fark etmedi. Eşim öldükten sonra da 7 yıldır saçlarımı uzatıp örüyorum. Giden saçlarımı ve yaşamımı şiirlerle anlattım. Kitabımın ismini de bundan dolayı ‘Kezi’ koydum” dedi. 

‘ŞİDDETE KARŞI BİRLİK OLALIM’

Taşlı, son olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin bütün kadınların birlik olmasını ve şiddete karşı durmaları çağrısında bulundu.  Taşlı, “Ailemden, eşimden çok şiddet gördüm. Bu yüzden artık diğer kadınlar şiddet görmesin. Kadınlar, el ele verdiğinde ve birbirlerinin yanında olduğu zaman kimse bir şey yapamaz. Kadınlar şiddeti kabul etmemeli. Ne olursa olsun bir kadının şiddet görmesini ve öldürülmesine izin vermemeliyiz” diye konuştu. 

Mezopotamya Ajansı / Özlem Yayan