AKP iktidarı, 2015 yılı sonrasında Kürt sorununa dair yeniden devreye soktuğu savaş ve çözümsüzlük siyasetinin adımlarından biri olarak Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki belediyelere yönelik kayyım atamalarını, 31 Mart 2019 yerel seçimleri sonrasında Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kazandığı belediyelerle sürdürüldü. Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerinin eşbaşkanlarının 19 Ağustos 2019’da görevlerinden alınıp, yerlerine kayyımların atanmasıyla AKP, halk iradesini tanımayacağını bir kere daha göstermiş oldu. 

Halka gitmesi gereken kaynakları kendileri ve çevrelerine aktaran kayyımların karıştığı hırsızlık, yolsuzluklar kimi yerlerde yargılama konusu olmasına rağmen,  İçişleri Bakanlığı 2020 yılında “Terörden Arındırılmış Belediyeler ve Hizmetleri” adıyla paylaştığı bir kitapçıkta, kayyum atanan belediyelerin hizmetlerinin vatandaşın yüzünü güldürdüğünü öne sürdü. Raporda HDP’li belediyelere farklı suçlamalar yöneltilirken, kayyumlara övgüler dizildi. 

HDP ise, Bakanlığın bu kitapçığına “İrade Gaspı ve Kayyım Gerçekleri” raporuyla yanıt verdi. Kayyum atanan 48 belediyede 4 milyon 356 bin 819 seçmenin iradesinin gasp edildiğinin altı çizilen bu raporda, kayyım pratikleri bir bir ortaya döktü. 

İçişleri Bakanlığı tarafından yerine kayyım atanan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Mustafa Avcı, iktidarın ayakta kalmak için sarıldığı “kayyım rejimi”ni değerlendirdi.

ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI

Halk iradesinin gasp edildiği kayyım rejimini “darbe” olarak nitelendirdiklerini söyleyen Avcı, AKP iktidarının Kürt halkına karşı yürüttüğü özel savaş politikalarından birinin kayyımlar olduğunu ifade etti.

İktidarların Kürtlerin kendi kendilerini yönetmelerine hiçbir şekilde izin vermediğini dile getiren Avcı, “Kayyımlarla Kürt iradesini tanımıyor ve Kürtlere nefes dahi aldırmak istemiyorlar. Bu tekçi zihniyet, tüm Türkiye halklarının kendilerine muhtaç olmasını istiyor. Halkı aç ve işsiz bırakarak vereceği bir paket yardımı lütuf olarak sunan bir merkezi yönetim ile karşı karşıyayız” dedi.

‘HIRSIZLIKLAR ORTAYA ÇIKMASIN DİYE…’

 Kurulan bu çarkı tersine döndürmek için uğraştıklarını söyleyen Avcı, belediyelere yeniden kayyım atanmasının diğer bir nedeni olarak önceki kayyımlar döneminde belediyelerde yaşanan hırsızlık ve usulsüzlüklerin ortaya çıkmasının istenmemesi olduğunu ifade etti. 

Avcı, bu konuda şunları kaydetti: “Kayyımların rant ve hırsızlık pratiklerini belgelerle toplayıp, hukuki süreci dahi başlattık. Belediyelerde hırsızlık yapanları görevden almışken, gelen kayyımlar bunları tekrar göreve getirdi. Sadece Van Büyükşehir Belediyesi’nde göreve geldiğimiz ikinci gün denetim altına aldığımız üç kalemde bir ayda 4 milyon TL belediye kasasında kaldı. Peki bundan önceki dönemlerde bu para kim ve kimlerin cebine girdi? Bunun hesabı sorulması gerekiyor. Halen dahi bu hırsızlık devam ediyor.” 

‘AKP VE KAYYIMLAR GİDECEK’

AKP ve MHP iktidarı var olduğu müddetçe kayyım rejiminin devam edeceğini sözlerine ekleyen Avcı, bugün belediyelerdeki yolsuzluklardan dolayı kimseden hesap sorulmasa da, “Bir gün AKP ve kayyımlar gidecek. Kayyımlar zamanında yaşanılan hırsızlıkların hesabı sorulacak. Kanun ve hukuk önünde hırsızlardan hesap soracağız” dedi.

CHP’Yİ ELEŞTİRDİ 

Avcı, bu konuda muhalefete çok büyük bir rol düştüğünün de altını çizdi. Özellikle CHP’nin kayyımlara karşı sağlam bir duruş göstermesi, ortak mücadele hattı için politika üretmesi gerektiğini vurgulayan Avcı, “El ele verip kayyıma karşı durmamız gerekiyordu ama korktular. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediyelerimize yaptığı ziyaretlerin arkasında durma cesareti dahi göstermedi” eleştirilerinde bulundu. 

HDP’NİN PARADİGMASI

HDP olarak ise, paradigma ve programlarının ortada olduğunu dile getiren Avcı, şöyle devam etti: “Yürütülen bu kirli savaşın durması, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunun çözümü için HDP’nin ortaya koyacağı paradigmaya ‘evet’ diyenler, asıl o zaman muhalefet etmiş olacaklardır. Bu sorunları kabul edenlerle biz yol yürüyeceğiz. Bu yol, ilk başta PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin kırılmasından geçiyor. Muhalefetin tecrit, savaş ve yoksulluğa karşı diyecek bir sözünün olması gerekiyor. Türkiye’deki demokratikleşme sorunu çözüme kavuşturulmadan, ülkede hiç kimse özgür olmayacaktır. Türkiye ne diplomatik ne de ekonomik krizden kurtulamayacaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlerin statüye kavuşmaması ve özgür nefes almaması için ülkenin tüm imkanlarını seferber eden zihniyetle, ülkenin yönetimde olması bunun örneğidir.”  

'KİRLİ BİR ZİHNİYET'

Kayyım rejiminin 31 Mart seçimlerinde kaybettiğini belirten Avcı, ne kayyımların ne de AKP’lilerin şuan Van’da halkın içerisine çıkacak yüzlerinin kalmadığını dile getirip, “Hangi yüzle halkın önüne çıkacaklar?” diye sordu.

Kayyımların çarşıya çıktıklarında bir koruma ordusuyla yürüdüğünü söyleyen Avcı, “İnsanın halktan korkusu yoksa, halkın içinde olur. Ama bunlar halkın onlara söyleyecek bir sözünden dahi korkuyorlar. Kayyım bir memurdur. Yarın çıkar gider ama Van halkının burada hesap soracağı adres AKP’dir” diye konuştu.

Avcı, kentte yaşanan sel felaketinde ortaya çıkan yönetim zafiyeti üzerinde de durdu. AKP’li bir vekilin, evlerini sel yıkmış, perişan olmuş halka ‘HDP gelsin size yardım etsin’ dediğini paylaşan Avcı, “Bu vicdansızlıktır. HDP’nin elinde ne bıraktınız?  Bu çok kirli bir zihniyettir. Van halkı bunun hesabını onlardan sormalıdır. Belediyeleri bugün biz yönetiyor olsaydık, bu enkazı kaldırır, halkımızın yaralarını sarar, onlara muhtaç etmezdik. Ancak yine kısıtlı imkanlarımızla halkımızın yanında olmaya devam ediyoruz. Halkımızın AKP’nin yarattığı bu vicdansızlığı kabul etmemesi gerekiyor” diye konuştu.