Türkiye cezaevlerindeki baskı, hak ihlalleri, kötü muamele, darp ve işkence uygulamaları her geçen gün artıyor. Yıllardır cezaevlerinde birçok tutuklu hastanelerin verdiği “cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen Adli Tıp Kurumu (ATK) “cezaevinde kalabilir” raporu vererek, tutukluları tahliye etmiyor. ATK’nin “cezaevinde kalabilir” raporu verdiği birçok hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Türk Tabipler Birliği (TTB) İnsan Hakları Komisyonu’nun açıkladığı son verilerine göre; 2021’de cezaevlerinde 700’ü ağır olmak üzere toplam bin 700 hasta bulunuyor, 2021 Aralık ayında ise, 7 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. 

ATK’nin “Cezaevinde kalabilir” raporlarını ve hasta tutukluların durumuna ilişken değerlendirmelerde bulunan Van-Hakkâri Tabip Odası Başkanı Dr. Hüseyin Yaviç, bilimsel verilere göre karar verilmediğini, iktidarın siyasi tutumuna göre karaların verildiğini söyledi. 

HAK İHLALİ

Pandemiyle birlikte cezaevlerinde tutukluların daha fazla hak ihlaline uğradığını anlatan Yaviç, tutukluların sağlığa erişim konusunda ciddi sorun yaşadığını dile getirdi. Yaviç, “Pandemi sürecinde tutukluların sağlık hakları çok yoğun bir şekilde ihlal edildi. Sürekli pandemi gerekçe gösterilerek tutuklular hastaneye götürülmüyor. Ne yazık ki ülkemizde uygulanan güvenlikçi politikalar nedeniyle yaklaşık 200 bin kişi kapasiteli cezaevlerinde 300 bin tutuklu bulunuyor. Hasta tutukluların tedavi süreçlerinin aksadığını, hastaneye sevkleri çok geç yapıldığını biliyoruz. Bazı tutukluların özel beslenmesi gerekirken, tek tip yemek menüsü dayatıldığını görüyoruz. Kanser hastalarının tedavilerinin geç yapıldığı yönünde belgeler var. Spor, havalandırma ve tek hücre cezaları artıyor” dedi.

İKTİDARIN ROLÜ 

ATK’nin hasta tutuklular için verdiği “cezaevinde kalabilir” raporlarına ilişkin konuşan Yaviç, “ATK’nin tutuklular hakkında verdiği kararlar bilimsel ve tıbbi kriterlere göre hareket etmediğini, iktidarın siyasi tutumunu göre hareket ettiğini görüyoruz. Ne yazık ki özellikle yaşamanı yitiren birçok hasta tutsağa ATK’nin ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verdiğini görüyoruz. Bu durumun en somut örneği hasta tutuklu Aysel Tuğluk için verdiği karardır. ATK’nin Tuğluk'a ve birçok hasta tutukluya cezaevinde kalabilir raporu vermesini şaşkınlıkla izliyoruz. İktidarın ATK raporlarında belirleyici rol oynadığını görüyoruz.  Özgürlüğü elinden alınmış kişilerin sağlıklı yaşam ve sağlığa erişimi konusunda devletin sorumluluğu bulunuyor. Hasta tutuklular sorunu giderek dramatik bir hale dönüşüyor. Hasta tutsak sayısı son 10 yılda nerdeyse 6-7 kat artmış durumda. Böyle devam etmesi halinde önümüzdeki süreçte cezaevlerinde cenazeler daha fazla çıkacaktır” diye konuştu.

TUTUKLULARA BASKI 

Mevcut iktidarın siyasi tutuklulara cezaevlerinde  “zindan içinde zindan” yaşattığını belirten Yaviç, “Kişilerin özgürlüğünün elinden alınması yetmiyormuş gibi cezaevinde, daha çok cezalandırma yöntemleri kullanılıyor. İktidarın, hem ulusal mevzuatta hem uluslararası sözleşmelere göre hareket etmesi gerekiyor. Tutuklu hangi suçtan yargılanıyorsa yargılansın tutuklunun temel insani haklarının korunması gerekiyor. Ülkede ne yazık ki iktidar siyasi tutuklular üzerinde yoğun bir baskı oluşturuyor. Kimi şüpheli ölümlerin intihar vakası olarak kamuoyuyla paylaştığını görüyoruz. Şüpheli ölümler giderek artıyor. Aynı şekilde cezaevlerinde temel sorumluluğu bulunan Adalet Bakanlığı’nın da sorumluluğunu yerine getirmiyor” dedi.

DUYARLILIK ÇAĞRISI

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerin giderilmesi için mücadelelerini sürdüreceklerin dile getiren Yaviç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kurum olarak cezaevlerinde denetleme yapmak ve tutukluların yaşamlarıyla ilgili gözlemler için yaptığımız başvurular sürekli reddediliyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin birçok çalışmamız bulunmasının yanı sıra kurumlarla da ortak çalışmalar yürütüyoruz. Tutukluların sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam etmesi için mücadele edilmesi gerekiyor. Toplum, kurumların ve her kesimin tutukluların yaşadıkları hak ihlalleri için kamuoyu oluşturmaları gerekiyor.”