Van Gölü ortasında bulunan Ahtamar Adası ve klisesiyle ilgili halk arasında yaygın olarak bilinen iki hikaye vardır. Biri Kürt dengbêjlerin kilamlarına konu olan “Metran İsa” hikayesi diğeri ise Ahtamar adasında Ermeni baş keşişin “Tamar" ismindeki güzeller güzeli kızına aşık olan etraf köylerde çobanlık yapan bir gencin aşkını anlatan hikayesi. 

Degbêjlerin kilamlarına konu olan efsaneyle başlamak istedik. Hikayeye göre Van Gölü üzerinde bulunan Ahtamar Adası’ndaki kilisede hikaye yaşanır. Metran İsa (Metran Kürtçe’de piskopos demek) Ahtamar Kilisesinin piskoposudur. Van'da güzelliğiyle nam salmış Ermeni olan Meryem, Müslüman Kürt genci Eliyê Qolaxasî ile birbirine aşık olurlar. Ancak Meryem’e zalimliğiyle nam salmış olan Van Valisi de talip olur ve Meryem’in ailesine haber salar, ‘Meryem benimdir. Başkasına verirseniz karatoprağın olur’ diye. Van Valisinin kendisini istediğini duyan Meryem kendini eve kapatır 3 gün 3 gece hiçbir şey yemez. 3 günün sonunda Van Gölü kıyısında balık tutan Eliyê Qolaxasi’nin yanına gider ve meseleyi anlatır. Bunun üzerine Meryem ve Eliyê Qalaxasi yönlerini Ahtamar Kilisesine vererek kendileri için kurtarıcı olarak gördükleri Metran İsa'ya sığınır. Bunu öğrenen Vali ise Metran İsa’ya keseler dolusu altın teklif eder. Fakat Metran İsa karşı çıkar ve Meryem ile Elî’yi evlendireceğini valiye vermeyeceğini söyler. Vali bunun üzerine Ahtamar Kilisesine savaş açar.  3 gün 3 gece dillere destan bir çatışma yaşanır. Bu savaşta yenik düşen vali geri çekilmek zorunda kalır. Bu çekilmenin ardından Metran İsa iki genci kilisede evlendirir.

ÇOBAN GENÇ İLE TAMAR AŞKI

Diğer efsaneye göre ise bu adada Ermeni baş keşişin "Tamar" isminde dünya güzeli bir kızı vardır. Adanın etrafında bulunan köylerde çobanlık yapan bir genç ise bu kıza aşık olur. Genç, Tamar'ı görmek için her gece adaya yüzer; Tamar da karanlıkta yerini belli etmek için çobanı elinde bir fenerle bekler. Bir süre sonra Tamar'ın babası bu durumdan haberdar olur.  Bunun üzerine onları ayırmak için fırtınalı bir gecede eline feneri alarak adanın kıyısına iner ve fenerle sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzmesine, yorulmasına neden olur. Yüzmekten yorgun düşen genç çoban ise boğulur ve "Ah Tamara" diyerek son nefesini verir. Sevdiğinin feryadını duyan Tamar da bunun üzerine kendini uçurumdan atarak aşklarını ölümsüzleştirir. 

AHTAMAR’A YOLCULUK

Bu iki efsaneden yola çıkarak yönümüzü tarihin kokusunu alabileceğiniz kentin en güzel yerlerinden biri olan Ahtamara Adası’na ve üzerinde ihtişamı ile gözleri kamaştıran kiliseye verdik. Van’a yolu düşen herkesin mutlaka gidip görmesi gereken adaya yapılan yolculuk ise bambaşka bir keyif veriyor. Dolmuşlarla Van’ın Gevaş ilçesine gidip orada bulunan tekneler ile yolculuğunuzu başlatıyorsunuz. Yaklaşık yarım saat kırk dakika Van Gölü üzerinde yaptığınız yolculuğun ardından adaya varıyorsunuz. Ada’nın içerisinde bir tur attıktan sonra 915-921 tarihleri arasında Vaspurakan Kralı 1’inci Gagik tarafından Keşiş Mimar Manuell’e yaptırılan kiliseyi geziyorsunuz. Dört yapraklı yonca şeklinde haç planında yapılmış olan kilise içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülmüş. Batı ve güneyde iki kapısı bulunan kilise 1131 yılında manastıra çevrilmiş. 

DİLEK SAĞNICINA DÖNÜŞTÜ 

Kilisenin dışındaki kabartmaların yanı sıra içerisine girdiğinizde ise hemen sağınızda su sarnıcı sizi karşılıyor. Zamanında su sarnıcı olarak kullanılan bu yer şimdi ise ziyaretçilerin içerisine para atarak dilek tuttuğu bir yer haline gelmiş. 

TURİSTLERİN UĞRAK YERİ 

Kilisenin iç duvarlarında konularını Kitab-ı Mukaddesten (kutsal kitap) alan çeşitli tasvirlerin işlendiği duvar resimleri bulunmakta. Ancak bu resimlerin büyük bir kısmı silinmekle yüz yüze kalmış durumda. Buna rağmen ihtişamından bir şey eksiltmeyen ada ve kilise yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerlerinden biri olmaya devam ediyor.

MA / Erdoğan Alayumat - Sadiye Eser