Haber: İdris YILMAZ/ İpekyolu Haber Gazetesi-www.haberercis.com
Erciş’te yaşanan depremin ardından sürekli gündeme gelen ve tartışma konusu olan ‘Kentsel Dönüşüm” tamamıyla gündeme oturttu. Kentsel deprem riski taşıyan alanların dönüştürülmesi fikrine kimse karşı çıkmazken, söz konusu alanların dönüştürülmesi şekline itirazlar gün geçtikçe büyüyor. Tüm itirazlara rağmen, en ufak bir geri adım atmayacağını belirten hükümete en büyük itiraz Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nden (TMMOB) geliyor. Hükümeti sert ibareler ile eleştiren TMMOB, amacın kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm olduğunu belirterek, buna karşı seslerini yükselteceklerini dile getiriyorlar.
‘Kentsel dönüşüm’de son dakika değişikliği
Yaşanan Van Depremi ile birlikte iyiden iyiye gündeme giren ve uygulanması konusunda hükümet tarafından büyük bir kararlılık gösterilen kentsel dönüşüm, beraberinde kimi mağduriyetler getireceği kaçınılmaz gibi gözüküyor. Konunun uzmanları olayı, ‘Kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm’ olarak nitelendirirken, mahalle yaşantısına, komşu kültürüne alışan insanların bundan kopartılmasının beraberinde kimi sorun ve sıkıntıları getireceği uyarısında da bulunuyorlar. Yaşanacak kentsel dönüşümlere ilişkin gazetemize özel açıklamalarda bulunan TMMOB İKK Sekreteri Şemsettin Bakır, olayın başka bir boyutuna dikkat çekerek, amacın çok daha farklı olduğunu kaydetti.
Kentsel dönüşüm mü, rantsal dönüşüm mü tartışmaları süredursun, hükümet kolları iyiden iyiye sıvadı. Van’da yaşanan yıkıcı depremin ardından bir daha çıkmamak üzere gündemimize giren kentsel dönüşüm, tartışmaları da beraberinde getirdi. Kentsel dönüşümü hararetle savunan kesimlerin en büyük dayanakları, afet riski taşıyan alanlardaki yapılaşmaların sağlıksız oluşundan kaynaklı, olası doğal afetler karşısında söz konusu alanlardaki can ve mal kaybının yüksek olmasıdır. Bunun önüne geçebilmek için de oraların dönüştürülmesi, doğal afetlere dayanaklı yapıların yapılmasının daha sağlıklı olacağıdır. Bunu yapacak maddi imkan ve olanaklardan yoksun olan yurttaşların yerine devlet yapıları yapacak ve bunu yurttaşlara fatura edecek. Böylelikle olası doğal afetlerde can ve mal kaybı en aza indirilmiş olacak.
Buna karşı duranlar ise, asıl amacın doğal afet riskini azaltmak olmadığını, söz konusu alanlardan rant elde etmek olduğunun altını çizmekteler. Yurttaşlarını her türlü tehlike karşısında korumanın sosyal devletin en temel anlayışlarından burusu olduğunun altı çizilmekte, kentsel dönüşüm adı altında yurttaşların mahalle kültüründen, komşuluk ilişkilerinden kopartıldığını, afet riskini ortadan kaldırma adı altında yurttaşlardan yüksek miktarda para alındığını, burada asıl amaçlarının kar etmek olduğunu ifade etmekteler.
‘Kentsel dönüşümü kabul etmemiz mümkün değil’
Konunun en büyük muhaliflerinden Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), “Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama disiplinlerinin bilimsel ve yasal gereklilikleri ile teknik ilkelerini görmezden gelerek doğal kaynakları hiçe sayan; kent tarihini, kültürünü yok eden; hak arama hürriyetini gasp eden; toplumu ayrıştıran, kentleri kimliksizleştiren bir ‘kentsel dönüşüm’ anlayışının TMMOB tarafından kabul edilmesi mümkün değildir” diyerek tavırlarını net bir şekilde ortaya koymaktalar.
Konuya ilişkin gazetemize açıklamalarda bulunan TMMOB İKK Sekreteri Şemsettin Bakır, 1940’lı yıllardan bu yana planlama ve yapılaşma politikalarında yaşanan ikiyüzlülüğe dikkat çekerek, “hiçbir kurala bağlı olmadan yapılaşmış, çarpık, sağlıksız yapı stokuna ve yerleşim alanlarına sahip kentler ortaya çıkmıştır. Bu sağlıksız kentleşmenin acı sonuçlarının, son olarak 1999 Düzce ve Gölcük, 2011 Van depremlerinde en ağır şekilde yaşadık” tespitlerinde bulundu.
‘Riskin yüksek olduğu alanlarda değil, rantın yüksek olduğu alanlardan başlandı’
Bakır konuşmasına şöyle devam etti: “İktidarda bulundukları onca yılda Türkiye‘de çarpık yapılaşmaya, plansız kentleşmeye karşı hiçbir somut adım atmayan hükümet Van depremi sonrası hızla, afet ve risk maskesiyle tüm ülke topraklarını hiçbir kurala ve koşula bağlı olmaksızın ranta açan ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ 16 Mayıs 2012’de yürürlüğe girdi. Kentsel dönüşüm uygulamalarına öncelikle riskin yüksek olduğu alanlarda değil, rantın yüksek olduğu yerlerde ya da kamuya ait lojmanlarda başlatıldı.”
Amaç farklı mı?
Bakır, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nde değişiklik yaptığını, yapılan değişikliğin 2 Temmuz 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini kaydetti. Bakır, “Hatırlatmak isteriz ki, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 16 Mayıs 2012’de yürürlüğe girdi. Kanunun uygulama Yönetmeliği ise Ağustos 2012’de yayımlandı. 15 Aralık 2012 tarihinde ise bu Yönetmelik tamamen yok sayılarak, yeni bir Yönetmelik hazırlandı. Aradan sadece dört ay geçmişti ancak Bakanlık uygulama esaslarını topyekûn değiştirdi. Şimdi, yani aradan yedi ay geçtikten sonra yeni bir değişiklik gündeme geldi. Bakanlık, Yönetmeliğin 4. maddesine bir fıkra ekleyerek, ‘Riskli alanlarda ve bu alanlar dışındaki riskli yapılarda ikamet etmeyen kişilere satışı yapılabilecek her türlü yapı ile gelir ve hasılat getirecek her türlü uygulama yapılabilir ve bu alanlar yeni yerleşim alanı olarak kullanılabilir’ hükmü getirmiştir” hususunsa dikkat çekti. Bunun ne anlama geldiğini de izan eden Bakır, “Bu değişikliğin izahı şudur: Riskli alan ve yapılarda yaşayanlar, rezerv alanlarda inşa edilecek yapılara taşınacak ancak riskli alan ve yapılarda ikamet etmeyenlere rezerv alanlarda satış yapılabilecek, boşatılan ‘mahalle’ dışındaki kişiler rezerv alanlarda gelir elde edecek uygulamalarda bulunabilecektir. Yönetmeliğin işaret ettiği ‘kişilerin’ sermaye sahipleri olduğu tartışılmayacak derecede açıktır. Bu değişiklik, yeni oluşturulacak ‘mahallelere’ sermaye sahiplerinin rahatça girmesi için gerçekleştirilmiştir” dedi.
‘Asıl amaç, kamu değerlerini sermaye gruplarına peşkeş çekmektir’
Bakır şunları ifade etti: “Bu değişiklik, ‘kentsel dönüşüm kanununun’ temel gerekçesine taban tabana zıttır. Asıl amacın, kentsel yenilenmeyi sağlama, mevcut yapı stokunu iyileştirme, riskli yapı ve alanlarda yaşayanları sağlıklı ve güvenli konutlara nakletme değildir. İktidar kentsel dönüşüm projeleri ile oluşacak kamusal değerleri sermaye gruplarına peşkeş çekmek istemektedir.”
‘Nasıl bir kentsel dönüşüm?’
Kentsel dönüşümü savunduklarını da hatırlatan Bakır, ‘ama nasıl bir kentsel dönüşüm?’ dedikten sonra şöyle konuştu: “Sağlıklı ve yaşanabilir bir kentsel çevre oluşturulabilmesi için, kent planlama disiplini içinde geliştirilmiş olan tüm planlama ilkeleri ve kuralları ile mühendislik ve mimarlığın bilimsel ve teknik gereklilikleri planlama disiplininin bir parçası olan kentsel dönüşüm uygulamaları açısından da vazgeçilmezdir. Bu nedenle, geliştirilen tüm projelerde, kamu yararı ilkesine ve mühendislik, mimarlık ve planlama ilkelerine ayrımsız biçimde uyulmalıdır.
Kentsel dönüşüm alanı ilan edilmeden önce, kentsel yenileme, kentsel sağlıklaştırma gibi hangi müdahale biçiminin uygulanacağının belirlenebilmesi için; öncelikle, deprem, yapı niteliği, taşkın, heyelan vb risk altındaki alanlar; yapı güvensizliği olan ve eskimiş (kentsel mekânın niteliksizliği) kent bölgeleri; doğal, tarihi, arkeolojik, kültürel niteliğe sahip alanlar; kent kimliği açısından önemli alanlar belirlenmelidir.
Kentsel dönüşüm uygulamalarıyla fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre oluşturulabilmesi amaçlarının bütünsel olarak gerçekleştirilebilmesi için öncelikle sürece katılacak tüm aktörlerin yer aldığı örgütlenme biçimi oluşturulmalı ve finans kaynakları tarif edilmelidir.
Dönüşüm projesine konu olan alanların yeniden yapılanmasında; konut alanlarının sağlıklı bir yaşam alanı niteliğine kavuşması için, sosyal ve teknik altyapı tesisleri ile çalışma alanlarına yönelik kararlar birlikte ele alınmalı, kentsel sosyal donatılar insanca yaşama şartlarını sağlayacak standartlara uygun olarak geliştirilmeli, arsa sahipleri ile birlikte kararlar alınmalıdır.
Dönüşüm projelerinde, kentleri ve kırsal alanları estetikten yoksun kimliksiz hale getiren, yerel kimliği ortadan kaldıran tek tip mekân üretiminden vazgeçilmeli, kentsel mekânı parçalayan ve ayrıştıran uygulamalara son verilmeli, gerek yerleşim bütününde gerekse tek yapı ölçeğinde yerelin özellikleri, kırsal dokusu, tarihi ve kültürel birikimi ve özgünlükleri mutlaka korunmalı, özgün niteliğini devam ettirecek toplumsal yaşam ve kültürel değerleri dikkate alan yaklaşım benimsenmelidir.
Projelerin uygulanması hiçbir koşulda yaşayanlar açısından sosyal ayrışmaya/toplumsal kırılmaya/sosyal bir yıkıma neden olmamalı; kent hakkı, konut dokunulmazlığı ve barınma hakkı ilkeleri, kiracıları da kapsayacak biçimde kamusal güvence altına alınmalıdır.”
Van ve Erciş’te Kentsel bilmece serüveni devam ediyor.(ÖZEL HABER)
23 Ekim 2011 ve 9 Kasım ‘012 depremin ardından bölgenin yeniden yapılanması ve modern bir kent hali alması amacı ile geliştirilen “Kentsel Dönüşüm” projesi kafalarda soru işaretleri yaratmaya devam ediyor. Kentsel dönüşümün bölgede rantsal dönüşüme çevrilmeye çalışıldığını savunan Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği Van İKK Sekreteri Şemsettin Bakır, bu projelerin genelde rantın yüksek olduğu yerlerde hayata geçirildiğine dikkat çekiyor.
Bunlar da ilginizi çekebilir