Meclis Genel Kurulu’nda 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin maddelerinin görüşmeleri devam ediyor. Kamu kurumlarının bütçelerinin görüşmelerinin tamamlanması ardından bugün bütçenin 5, 6, 7, 8, 10, 11, 12 ve 13’üncü maddeleri görüşülmeye devam ediliyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Murat Sarısaç, 10’uncu madde üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Hasta tutukluların durumuna dikkat çekerek sözlerine başlayan Sarısaç, “Dün ve bugün Şakran ve Diyarbakır Cezaevi’nde Abdullah Şuyur ve Halil Güneş 1993’ten beri cezaevindeydi. Ne yazık ki iki tutsağı da kaybettik. AKP, ‘Biz 1990’lar sürecini kaldırdık’ diye nutuklar atıyor. Ama 1990’lar bizim için hiç bitmedi. Sadece 2013-2015 sürecinde buna kısa bir ara verildi. Farklı şekilde olsa da yani 1990’larda domuz bağlarıyla asit kuyularına atılarak, faili meçhuller işleniyordu. Sadece taktik ve yöntem değişikliklerle 1990’larda tutuklanan tutsaklar ölüme terk ediliyorlar. 1990’lardaki faili meçhullerin devamı niteliğindedir. Burada ne iktidara ne de muhalefete bir seslenmedir. Bu faşizme karşı yitirdiğimiz yoldaşlara dönük, onları yaşatamadığımız için halkımızdan ve onlardan binlerce defa özür diliyorum ” dedi.

‘SAVAŞLAR BURJUVA EGEMENLİĞİNİN ARAÇLARINA DÖNÜŞTÜ’

Bir bütçeyi daha ekonomik kriz ve hamasi söylemler ışığında geçirdiklerini dile getiren Sarısaç, şöyle konuştu: “Savaş bütçesiyle karşı karşıyayız. Bu savaş bütçesi yüzyıllık yapısal sorunların devamı olarak yapılan bir bütçedir. Bu olsa olsa küçük yandaş bir azınlığın derdine deva olacak bir bütçedir. Sürekli savaştan bahsediyoruz. Bu savaşı tanımlamak gerekiyor. Savaşların kökenine baktığımız ekonomik kökenlidir. Daha önceleri ganimet alma, egemenlik kurma ya da koruma adına savaş yapılıyordu. Ulus devlet öncesi bir yeri işgal etme ya da orayı tamamen alma üzerine savaşlar yapılıyordu. Ama ulus devletle birlikte tabi ki savaşın mahiyeti de değişti. Savaşlar sermayenin burjuva egemenliğinin araçlarına dönüştü.

SİZ DE ZARAR GÖRÜYORSUNUZ

Aklı başında her hangi bir bireye sorduğunuzda savaşı kabul etmeyecek, barışı tercih edecektir. Ama modern toplumlarda bu algıda değişmiş durumda. Normal şartlarda herhangi bir kişiye ya da topluma kabul ettiremediğiniz savaşı çok rahat kabul ettirme imkanlarınız vardır. Mesela güvenlik ve istihbarat devletin tekelinde ve bu rahat bir şekilde basına enforme ediliyorsa toplumun kabul etmediği savaşı da kabul ettirmeniz çok daha rahattır. Mesela MİT Müsteşar’ınız çıkar Suriye’den 3-5 füze attırırır. Havuz medyası da sanki bunu dünya düşman ve size saldırıyormuş gibi gösterdiğinde çok rahatlıkla topluma savaşı kabul ettirebilirsiniz. Savaşın diğer özellikleri de vardır. Düşman beslediğiniz bir kesime karşı ne kadar avantajlı pozisyonda olsanız da siz de büyük zararlar görürsünüz.

HUKUK DEMOKRASİ BÜYÜK ZARAR GÖRÜR

Savaşların hem insani hem de maddi bir çok zararları vardır. Ekonomik olarak zorluklarla karşı karşıya gelirsiniz. Hukuk, adalet ve demokrasi anlamında büyük zararlara uğrarsınız. Aynı şekilde savaş dönemlerinde bilime, sanata, eğitime ayrılması gereken bütçeler savaşa ayrılır. Siz kendinizi ifade edemezsiniz çünkü sizin karşınızda mücadele edilmesi gerekenler vardır. Siz bir şey söylerseniz de düşmanlardan sayılırsınız. Bu yüzden savaşlar yapısal sorunlardır ve bu ülkede yüzyıldır devam eden bir yapısal sorun var.

YÜZ YILDIR İNKAR VAR

Biliyorsunuz yüz yıl önce katı ulus, tekçi devlet anlayışı coğrafyamızda yaşayan çoklu kimliklere ve inançlara göre şekil almadı. Biz hala bugün o sorunların acısını yaşıyoruz. Sürekli savaş olması bundan kaynaklıdır. Savaş, inkar, asimilasyon politikaları sonucu bir çok halk eridi gitti. Kürtlerde bedel ödedi ve ödemeye devam ediyor. Kürt sorunu çözümsüzlüğü, sermayenin yandaşa peşkeş çekilmesinin, ülkenin uluslararası sermayeye teslim edilmesinin, hukuk, adaletin ve demokrasinin yok sayılmasının nedenidir. Kürtlere karşı yüzyıldır inkar ve asimilasyon politikası var. Bu inkar ve asimilasyon politikası sadece Kürtlere değil bir çok halklara zarar verdi.

TECRİDİN KALDIRILMASI BU YÜZYILLIK SORUNU ÇÖZER

Mesela 1990’larda 17 bin faili meçhul cinayetler işlendi. Uğur Mumcu gibilere de faili meçhullerde kaybettik. 7 Haziran sonuçları. Türkiye’deki muhalefet bu iktidarın kaybedeceğini düşünüyor. Katılıyorum size kaybedecekler. Ama AKP 7 Haziran’da seçimleri kaybetti. Tekrardan Kürtlere savaş açarak, iktidarı ele geçirdi. Bugünde aynısını yapmayacağı belli değil. Yine herkes burada bakanları eleştirirken Süleyman Soylu çıktığı zaman, ‘Süleyman Soylu şöyle de hukuksuzluk işliyor, böyle de ama..’ diyor. Aması şu, muhalefet bile ‘Hukuksuz ama terörle mücadele ediyor’ diyor. Hayır, terörle mücadele etmiyor Süleyman Soylu Kürt köylülerini helikopterden aşağı atıyor. Güvenlik güçleriyle tüm Kürtlere zulm ediyor, kumpaslar kuruyor. Bu yüzden Kürt sorununun çözümü Türkiye’ye nefes aldıracaktır. Bunun tek çaresi de Sayın Abdullah Öcalan’a bakış açısıdır. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırıldığı zaman biz bu yüzyıllık sorunun çözebiliriz.”

Genel Kurul devam ediyor.