Halkların Demokratik Partisi (HDP), ülkenin temel sorunlarına dair çözüm önerilerini içeren 11 ilkeden oluşan “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu”nu 27 Eylül'de açıkladı. Çoğulcu demokratik sistem, demokratik cumhuriyet ve demokrasi ittifakına vurgu yapılan deklarasyonda, sorunların çözümünden yana olan tüm siyasi aktör ve toplumsal kesimlerle müzakere ve diyalog çağrısı yapıldı. 

KÜRT SORUNU VE BEKLENTİLER

Deklarasyonu değerlendiren Demokrasi İçin Birlik (DİB) üyesi Nesteren Davutoğlu, kamuoyunun uzun zamandır bu açıklamayı beklediğini ve özellikle Kürt sorununa dair önerilerin merak edildiğini söyledi. Deklarasyon açıklamasını dinleyen geniş bir kesimin, “İşte Türkiye'de böyle istekler, adalet ve barış içinde bir ülkede huzurla yaşamamızı sağlar” şeklinde düşünmüş olabileceğini ifade eden Davutoğlu, “Kişisel bir parantez açayım. Cumhuriyet değerlerine bağlı bir Ankara evinde büyüdüm. Aydın ve ilerici bir aileye sahiptim. Bir eğitimci, MEB Müfettişi olan anneannem gerçek bir yurtseverdi. Düşündüm de, HDP'nin tutum belgesini okusaydı; Demokrasiye olan inancıyla yargı bağımsızlığı, halk iradesi, barışçı dış politika, kadın özgürlüğü, ekonomide adalet, kamuda liyakat, doğaya saygı, gençler için özgür yaşam ve demokratik anayasa ilkelerinin hepsine sahip çıkardı” dedi.

ORTAKLAŞMA

Türkiye’de şu an "çok sert ve tahammül edilemez bir baskı rejiminin" olduğuna söyleyen Davutoğlu, hak ve özgürlüklerin gasp edildiğini, yoksulluğun tırmandığını ve çevrenin de rant uğruna talan edildiğine ifade etti. Davutoğlu, “İnsan haklarının hiçe sayıldığı bir Türkiye'de yaşıyoruz. Yolu demokrasiden ve insan haklarından geçen her kurum ve bireyin, HDP açıklamasında söz edilen maddelerin Türkiye'nin ilerlemesi için gerçek ihtiyaç olduğunu düşüneceği kanısındayım" diye konuştu. 

Davutoğlu, halkların barış içinde yaşamak dışında bir şansının olmadığına işaret ederek, "Yoksa huzur yüzü görmeyeceğiz. Ekonomik krizlerin hem nedeni, hem sonucu olan gerilim ortamları bitmeyecek. İşte bu nedenlerle HDP'nin tutum belgesinin halkın çoğunluğunun duygu ve isteklerine yanıt vereceğini, yakın olacağını düşünüyorum. Şimdi sıra Türkiye’nin, HDP’nin bu sözlerinin içtenliğine inanması ve partinin de bu söyleme mümkün olan geniş kitleleri inandırması, hukuk sistemi, adalet kavramı ve şeffaflık ilkeleri içinde ortaklaşmaların aktörü olabilmesinde.”

'TÜRKİYE PARTİSİ OLDUĞUNUN İSPATI'

AKP'nin eski kurucularından olan insan hakları savunucusu Fatma Bostan Ünsal ise deklarasyonun HDP’nin Türkiye partisi olduğunun ispatı olduğunu belirtti. HDP’nin ülkenin birçok sorununa değindiğine dikkati çeken Ünsal, “Türkiye'nin bütün sorunlarını dikkate alan ve buna çözüm yolu öneren, başka partilerle de bu çözümler konusunda beraber hareket edeceğini bildiren bir tutum belgesi ve bir niyet belgesi. Bu tutum belgesinin HDP'nin ‘Türkiye partisiyiz’ iddialarına yakışır buldum. Keşke benzer içerikler diğer partiler de bulunsa” diye konuştu. 

ANAYASA ÇAĞRISI

HDP’nin aynı zamanda kendisini çözüm gücü olarak gösterdiğini ifade eden Ünsal, deklarasyonda yer alan “sivil, özgürlükçü ve demokratik yeni bir anayasa” önerisinin önemli olduğunu vurguladı. Deklarasyonun hem muhalefete hem de iktidara çağrı niteliğinde olduğunu kaydeden Ünsal, deklarasyona karşılık verilmesi halinde birçok sorunun çözüme kavuşacağını dile getirdi.  

Ünsal, şöyle devam etti: “HDP’nin sayısal olarak gücü var. Türkiye’nin üçüncü büyük partisi. Türkiye’nin en önemli sorunu dediğimiz, bazen inkar edilen bazen üst düzey yöneticiler tarafından dile getirilen bazen de muhalefet partileri tarafından dile getirilen Kürt sorunun bire bir mağduru. Bu yüzden çözüm noktalarını rahat anlatabilecek, herhangi bir çözüm noktasını da kitlesine anlatabilecek ve onların taleplerini masada dile getirecek bir parti. Bu nedenle önemli. Türkiye Kürt sorununu çözdüğü takdirde uluslararası alanda da çok büyük kazançları olacak ve barışçıl bir güç olarak desteklenecek. Bu nedenle de HDP'nin özel bir önemi var.”

MA / Mehmet Aslan