Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında konuştu. HDP grup toplantısına aralarında Oya Baydar’ın da olduğu yazarlar, akademisyen-yazar Baskın Oran, Gencay Gürsoy, Alevi kurum temsilcileri, KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Demokrasi için Birlik üyeleri ile birçok sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

Ölümünün 82’nci ölüm yıldönümü haftasında Seyit Rıza’yı anarak konuşmasına başlayan Temelli, “Bugün bir kez daha demokrasiye, hukuka, insan haklarına sahip çıkıyoruz. İktidarın bütün ceberut anlayışına, faşizmin anlayışına karşı hukuk ve demokrasi mücadelesini kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu hafta Seyit Rıza’nın 82’nci ölüm yıl dönümü. Beni oğlumdan önce asın demişti ama bu talebi bile yerine getirilmedi. Seyit Rıza’dan bize kalan baş eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz şiarıdır. Baş eğmedik, diz çökmeyeceğiz” diye belirtti.   

‘KAYYUMLARA 31 SUÇ DUYURUSU HAZIRLANDI’

Temelli, demokrasiye ve insan haklarına sahip çıktıklarını, yine faşizme karşı mücadele etmeyi kararlılıkla sürdürdüklerini belirtti. Kayyum politikalarının ise hukuksuzluğun en önemli göstergesi olduğunu söyleyen Temelli,  “Hukuksuzluğun, adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede yaşıyoruz. OHAL’in en önemli karşılığı kayyımlardı. OHAL’siz yapamayanlar, OHAL’siz bu ülkeyi yönetemeyenler, bu tükenmiş iktidar, 31 Mart seçimlerinden sonra yine kayyımlara devam ediyor. Kayyımlar hukuksuzluktur, anayasa ihlalidir, kayyım atanan belediyeler yolsuzluk ve hukuksuzluğun merkezi haline gelmişlerdir. Sayıştay Başkanı bunu açıkça dile getirdi. Bakın ne dedi; 31 müzekkerenin tamamı kayyım icraatlarına ilişkin suç duyurusudur. Bunu bizzat Sayıştay Başkanı dile getirdi. Hatırlarsınız kayyım raporu hazırladık, savcı raporları toplatma kararı aldı. Ben o savcıya sesleniyorum; şimdi Sayıştay raporunu da toplayın” dedi.

‘TECRİT HUKUKUN ASKIYA ALINMASI’

Kayyumlarla Kürt halkının iradesinin yok sayılmak istendiğini ifade eden Temelli, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekti. 

Temelli, “Kayyımları gönderdik. 31 Mart’tan sonra ‘kayyımları süpürüp atacağız’ dedik, ders almadılar. O zaman bu kez kayyımlarla birlikte iktidarı da süpürüp atacağız. Hukuksuzluk haksızlık artıyor. Bunun nedeni tecrittir dedik. Tecrit, hukuk devletini yok sayan bir uygulamadır. Tecrit demek, hukukun askıya alınması yani OHAL'in süreklileşmiş olmasıdır. Yıllardır Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit, yasaların askıya alınmış olmasındandır. Tecrit hukuksuzluğun, haksızlıkların savaş politikalarının normalleştirilmesinde iktidarın önemli bir enstrümanı haline gelmiştir. Tecride zemin olan hukuksuzluk sorgulanmadıkça bu ülkede adalet tesis edilemez, toplumsal barış inşa edilemez” diye konuştu.

‘YARGI SİYASETİ TECRİT ALTINA ALMIŞTIR’

Yargı bağımsızlığının kalmadığına vurgu yapan Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Çünkü tecrit hukukunda ısrar yargıyı bağımlı hale getirdi. Yargı demokratik siyaseti tecrit altına almıştır. Bakın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili son verilen tutuklama kararları tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Osman Kavala’nın 742 gündür cezaevinde olması tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. En son Selçuk Mızraklı’nın Kayseri Cezaevine gönderilmesi tecrit hukukudur. Anayasa ihlali 127’nci maddenin ihlali tecrit hukukunun üretilmesidir. Ülke bir tecrit girdabındadır. Tecrit tüm cezaevlerinde işkence olmuştur. Bütün tutuklulara işkence uygulanmaktadır. Kötü muamele söz konusudur. Gözaltındaki gençlere açık bir işkence söz konusudur. Adalet yoksa barış da yok.

ÇÖZÜMÜN ADRESİ İMRALI’DIR

Türkiye’de barışçıl çözümün gerçekleşmesine dair umutların yükseldiği bir dönemde bakın Sayın Öcalan ne diyor, hem de yüzlerine söylüyor. Yani onunla görüşen devlete, iktidara söylüyor. Diyor ki; ‘Bu masayı devirirseniz çözümü Washington’da, Moskova’da ararsınız.’ Bunu açıkça söyledi. İktidar şimdi çözümü Moskova’da, Washington’dan arıyor. Çözümü Washington’da aramada çözüm arayacaksan bunun adresi İmralı’dır. Ortadoğu’da savaş tamtamları çalan AKP-MHP iktidarı tüm başarısızlığının içinden Washington yolunda şimdi oradan bir başarı hikayesi üretme peşinde.  Bir kez daha Washington’a gidiyor.

ERDOĞAN’IN ABD ZİYARETİ

Dinledim acaba mektubu yanına alacak mı almayacak mı? Almadı, alamaz, buna cesaret edemez.  Bu mektuptaki hakarete ses etmeyenin tazminat davası açmaya hakkı yoktur. Nedir gündem aslında kendisini kurtarmaktır. Elindeki dosyalarda Kürtlerin fermanı var, Halkbank var birde kişisel serveti var. Peki Türkiye halklarını bu ekonomik  ve siyasi krizden kim kurtaracak. Kuşkunuz olmasın HDP kurtaracak.

BÜTÇE SAVAŞ, KAYYIM VE TECRİT BÜTÇESİDİR

Türkiye’deki iktisadi ve siyasi sorunlar daha da derinleşti. 2018 yılında bütçe açığı, hatta bunu 2022’ye kadar uzatırsak 160 milyar liraya kadar çıkıyor. Yani bütçe açığı büyüyor. Bu bütçe savaş bütçesinin itirafıdır. Borçlar büyüyor, Türkiye giderek daha çok borçlanıyor. Borçlanarak Türkiye’de krizden çıkmaya çalışıyor. 

Geçtiğimiz ay 1 buçuk milyon kişiye daha e-haciz yoluyla haciz işlemi uygulandı. Bunun içinde öğrenciler esnaf, işçiler var, geçinemeyenler yoksullar var. Neden saldırıyor halka, çünkü o bütçe açığı için. 2020 bütçesi HDP için savaş, kayyım ve tecrit bütçesidir. Bu bütçeden sadece Kürtler değili bütün kesimler, emekçileri, kadınları, çocukları, yaşlıları zarar görecektir.

İNTİHAR VAKALARI: YÜZDE 300 ARTTI

İntihar vakaları yaşandı peş peşe. 4 kardeş İstanbul’da, bir aile Antalya’da yaşamlarına son verdi. Son 5 yılda geçim sıkıntısına bağlı olarak intihar vakaları yüzde 300 artmış durumda. Eğer bir savaş arıyorsanız bakın işte savaş burada, her yerde. Savaş her yerde herkesin kapısını çalışıyor herkese eşit ölüm getiriyor. O yüzden savaşa karşı çıkmalıyız. İktidar ile halk arasında bir kavga var. Bu ekmek kavgası. Günün sonunda biz yoksulların emekçilerin, işsizlerin evine giren tek şey borçlardır zamlardır.

KABİNE DEĞİL DALTONLAR

AKP iktidarı ülkede kalan demokrasi kırıntılarını yok edip tek adam rejimine evrildikçe adeta bir yolsuzluk şebekesine dönüştü. Karşı karşıya olduğumuz şey bir kabine değil, bunlar Daltonlar. Ekonomiden sorumlu bakan benim şu sözüme alınmış. ‘Nasıl bir mucize ki ekonomiden sorumlu o zevzek durum iyi diyor.’ Bu ağrına gitmiş ona zevzek dediğim için. Bu bakan çıkıyor diyor ki köprülere yaptığımız şey dinamik fiyatlandırmadır. Zam diyemiyor dinamik fiyatlandırma diyor. Biz de boş konuşana zevzek denir, o yüzden zevzeksin. 

İÇİŞLERİ BAKANI SANKİ İÇ SAVAŞ BAKANI

Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz. Bunların bir yanı yalan, bir yanı haram. Einstein diyor ki; ‘Bazıları için omurilik yeterliyken beyin sahibi olmaları ne büyük talihsizlik.’ Bir İçişleri Bakanı’nın HDP olmazsa yapacak bir işi yok. HDP ile yatıyor, HDP ile kalkıyor. HDP düşmanı adeta bir iç savaş bakanı. Bir başka bakan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. CNN İnternational’da bir demeç veriyor. Soruyorlar ‘Operasyondan önce Bağdadi’nin 5 km sınırın ötesinde olduğunu biliyor muydunuz?’ Bakan yanıt veriyor; ‘En azından ben bilmiyordum.’ En çok onlar biliyordu, bir Savunma Bakanı’nın aczinin fotoğrafıdır.  

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ BİR İFLAS SİSTEMİDİR

Bu sistemde hukuk yok, özgürlük yok, denge denetleme ağı yok, ekonomik zenginlik yok. Ne var; tek adam var. Oyları düşmesin diye savaş çıkaranlar var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir iflas sistemidir. Bu sistem siyasetin ve ekonominin iflası demektir. Türkiye halkları aslında çözüme hazırdır. Çözüm demokratik cumhuriyet mücadelesidir. Demokratik cumhuriyet kaçınılmaz bir seçenektir. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve halklarla buluşması artık kaçınılmaz bir ödev olarak önümüzde duruyor. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter rejim bugün içinde bulunduğumuz krizden çıkışın tek yoludur. Eşit yurttaşlığı esas alan, merkeze karşı yereli güçlendiren, hukukun üstünlüğüyle yaşayan bir ülke için şimdi demokrasi ittifakını güçlendirmeliyiz. Türkiye halkları 7 Haziran’da 24 Haziran’da 31 Mart’ta cumhuriyeti halk ile buluşturmuştur, alternatifi halkla buluşturmuştur.

SURİYE’DE SİYASİ ÇÖZÜMDEN YANAYIZ

Suriye’de siyasi çözümden ısrarcıyız. Suriye’de anayasa yazımında Kürtler olmalıdır, Rojava olmalıdır, Afrin olmalıdır. Onlar olmadıkça Suriye’de bir çözüm olmaz. Suriye’de siyasi çözüm Türkiye’de demokratik çözüm mümkündür. Bunun gereği neyse onu yapmalıyız.  Demokratik bir anayasa için demokratik çözüm için demokrasi ittifakını büyütmeliyiz.

KAVGAYI VERMEK İÇİN YAN YANA GELELİM

Diz çökmedik, baş eğmedik bu mücadele büyüyecek ama bunlar yıkıldıktan sonra eğer demokratik bir cumhuriyeti var edeceksek yola çıkma zamanı gelmiştir. Gelin HDP’nin bu çağrısına kulak verin, gelin HDP’nin  bu çağrısına katılın. Ortak akıl ve duyguda mutlaka buluşmalıyız. 31 Mart stratejimiz bize doğru yaptığımızı göstermiştir. Biz stratejimize oy verdik ve biz kazandık. Demokrasi güçlerinin kuracağı her türlü kurumsal, yerel inisiyatifin içinde de seve seve yer almaya hazırız.  Bizler diyoruz ki Kürt, Türk, Alevi, işçi, emekçi, yoksul hepimiz aynı kavgayı veriyoruz. Verdiğimiz kavga, ekmek ve hürriyet kavgasıdır. Şimdi bu kavgayı vermek için yan yana gelelim demokrasi mücadelesinde birleşelim.”