Saadet Partisi, eski genel başkanı ve başbakan Necmettin Erbakan'ın vefatının 10’uncu yıldönümü nedeniyle Ankara’da bir otelde anma programı düzenlendi. Anma programı pandemi koşulları nedeniyle sınırlı sayıda katılımcı ile yapıldı. Düzenlenen anmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın yanı sıra AKP, BBP ve İYİ Parti’nin temsilcileri ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş katıldı.

Erbakan ile ilgili bir video gösteriminin yapılmasıyla başlayan törende ilk konuşmayı Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu yaptı. Saadet Partisi’nin Erbakan’ın çizgisinde olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, “Herkes bugünlerde Erbakancı, hiç kimse bize Erbakancı olmakla ayar vermeye kalkmasın. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da insanların kendilerini hür hissettiği bir Türkiye istiyoruz. Bizim bugün yaşanıla bilir bir coğrafyaya ihtiyacımız var. Yaşanılacak bir dünya kuracağız çünkü inanıyoruz ki zafer inananlarındır” şeklinde konuştu.

‘MİRAS BIRAKTI’

Ardından söz alan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “54’üncü Hükümetin başbakanı Refah Partisi Genel Başkanı sonraki dönemde Saadet Partisi Genel başkanı değerli bilim insanı devlet adamı ve siyasetçi Necmettin Erbakan hocayı vefatının 10 uncu yıldönümünde rahmetle ve hürmetle anıyorum. Siyasi geleceğine ve çizgisine olan bağlılığıyla Türkiye’nin temel meselelerine demokrasi çerçevesinde çözüm aramasıyla demokrasi dışı tutumlara karşı ilkeli tutumuyla siyasette önemli izler ve değerli bir miras bırakmıştır” dedi.

‘İKTİDAR KUŞATMALARINDAN MAĞDUR’

Yaşanabilir Türkiye ana teması ile gerçekleştirilen buluşmayı anlamlı bulduğunu ifade eden Sancar, “Muhalif siyasetin ağır baskı ve kuşatma altında olduğu bu ağır şartlarda yaşanabilir Türkiye meselesini burada konuşabiliyor olmamız bana göre demokrasiyi, adaleti, barışı, insanca ve hakça bir geleceği birlikte inşa etme ihtiyacının ve arayışının bir ifadesidir. Bu nedenle çok değerlidir. Merhum Necmettin Erbakan ve temsil ettiği Milli Görüş çizgisi Türkiye’nin siyasal tarihinin önemli dönüm noktalarına ve kırılma anlarına tanıklık eden bedel ödeyen bir gelenektir. Bizim de yer aldığımız siyasi gelenek en fazla parti kapatmalardan siyasi yasaklarından ve iktidar kuşatmalarından mağdur olmuştur, bir o kadar mağdur olan bir gelenek de milli görüş geleneğidir” ifadelerini kullandı.

Çoğulculuğa ve katılımcılığa kapalı olan otoriter sistemin siyasi yapıları ve toplumsal hareketleri her zaman tehdit olarak gördüğünü belirten Sancar, “Statükonun sınırlarına hapsolmayı reddeden müesses nizamın bir parçası olmak istemeyen siyasi partiler o anki statükoyu temsil eden güçlerin türlü çeşitli müdahaleleriyle karşılaşmıştır. Erbakan ve partisi de bu anlayıştan ve süreçlerden payını önemli ölçüde almıştır. 28 Şubat postmodern darbesi bu müdahalelerin yüz kızartıcı örneğidir. Necmettin Erbakan hocayı anarken 28 Şubat’a değinmeden geçmenin imkanı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Darbenin hedefi dönemin Refah Yol Hükümetinin Başbakanı olarak merhum Necmettin Erbakan ve partisiydi. Ama darbenin sadece hükümetle sınırlı değildi. Bunun çok ötesinde geniş bir toplumsal ve siyasal alanı, demokratik örgütlenmeleri de kapsamına alıyordu” ifadelerini kullandı.

‘KÜRT SORUNUNUN DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜ’

Sancar, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bu sürecin yaşandığı dönemi kısaca hatırlarsak bir yandan Kürt sorununda çatışmalar yoğunlaşmış, şiddet yükselmiş, acılar yaygınlaşmış ama diğer yandan Kürt sorununa barışçıl, demokratik çözüm arayışları da özel yoğunluk kazanmıştı. Necmettin Erbakan hocanın bu arayışlarda çok önemli ve özel bir yeri olduğunu mutlaka onu anarken hatırlamak ve hatırlatmak lazım.Bu konuda samimiyetle çaba harcıyor, cesaretle girişimlerde bulunuyordu. Erbakan hocanın Kürt sorununa yaklaşımı meseleyi diyalogla, siyasetle ve önemli bir husus olarak içeride bu topraklarda bu ülkenin kendi dinamikleriyle kardeşlik hukuku içerisinde çözme esasına dayanıyordu.

GÖLGEDE BIRAKILIYOR

Eğer Necmettin Erbakan hocanın o dönemki çabaları sonuca ulaşmış olsaydı, müdahale ile karşılaşmamış olsaydı şu an çok farklı bir ülkede yaşıyor olurduk. Hayatının ve müktesebatının bu çok kıymetli tarafı ne yazık ki çok fazla öne çıkarılmıyor. Hatta biraz gölgede tutuluyor. O nedenle burada özel olarak bunu vurgulama ihtiyacı hissettim.

ÇÖZÜMÜN ÖNÜNÜ KESİLMEK İSTENDİ

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat darbesinin en önemli yönlerinden birinin bu olduğuna inanıyorum. Yani Kürt sorununun barışçıl, demokratik yollarla çözümünün önünü kesmek, buna ceraset dahi edilmemesini sağlamak ve çatışmalı süreci, vesayetçi statükosu sistemin devamı açısından sürdürülebilir kılmaktı. Tabii ki Sayın Erbakan hocanın ve Milli görüş çizgisinin darbe karşısında aldığı siyasal tutum ve ilkeli duruş son derece önemlidir tüm zorlamalara ve kuşatılmışlığa ödediği bedele rağmen Necmettin hoca kendi siyasi çizgisini ısrarla sürdürmüş ve demokrasi kültürüne önemli katkılar sunmuştur. Saadet Partisi Necmettin Erbakan'ın miras bıraktığı milli görüş çizgisinin bugün hak, hukuk, demokrasi ve adalet mücadelesinde özel ve önemli bir yerde durmaktadır. Kendilerine bu çizgilerinde başarılarını devam ettirmelerini diler, emeklerinden dolayı kendim, partim ve temsil ettiğim kitle adına şükranlarımı sunarım.

28 ŞUBAT ZİHNİYETİ YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR

Üzerinden çeyrek asır geçti ama bugün Türkiye demokrasi açısından maalesef 28 Şubat'tan daha iyi değildir. Örnekleri tek tek saymama herhalde ihtiyaç yoktur. Her gün bunları yeniden yaşıyoruz . Örnekleri saymadan şöyle bir ifade kullanmak bile durumu anlatmaya yeter sanırım. 28 Şubat bin yıl sürecek demişlerdi o darbenin mimarları ve icracıları. Herhalde cismen bin yıl yaşayacaklarını iddia etmiş değillerdi. Muhtemelen kurdukları iktidar zihniyetinin çok uzun süre devam edeceğini hesaplamışlardı. Çünkü gücü eline geçirenin o zehirle başkalarını ötekileştireceğini, yasakları devam ettireceğini, bu ülkede nefret dilini, kutuplaşmayı, düşmanlık politikalarını sürdürerek kendilerine avantajlar ve saadetler yaratacağını biliyorlardı. İşte bugün o öngörüleri darbecilerin maalesef gerçekleşmiş durumda. Yani 28 Şubat zihniyeti bin yıla çok var ama epeyce yıldır yaşamaya devam ediyor.

VİCDANLI BİR YAKLAŞIM

Darbe ile yüzleşmek adil bir hafıza ve vicdanlı bir yaklaşım gerektirir. Eğer hafızayı adil kılmazsanız duruşunuzu vicdanlı kılmazsanız darbelerden ders çıkarırsınız ama darbecilerin yönetim anlayışları ve pratikleri olur yani darbecileri devam ettirirsiniz. Ama eğer adaletle vicdanla hakkaniyetle hesaplaşmaya girişirseniz işte o düzenden farklı bir ülke yaratmaya girişirsiniz. Bugünkü yönetimin zihniyetinin hangi yüzleşme ve ders çıkarma yöntemini çıkarmayı seçtiğini benim kelimelerle anlatmama gerek yok. Sanırım herkes bu değerlere sahip olan ve saygı duyan herkes sonucu kendisi çıkarabilir. Yüzleşme ve adalet konusunda en tehlikeli yollardan biri kendi icraatına mazeret ve bahane arayan yaklaşımdır. Herkes her zaman adaletsizliğine haksızlığına bir bahane, bir mazeret üretebilir. Belki de çok sevdiğim bir sosyoloğun anekdotunun son cümlesidir: İnsanı hayvandan ayıran ne akıldır, ne toplumsallıktır der insanda olupta hayvanda olmayan tek özellik mazeret ve bahanedir. Eğer mazeret ve bahane yaratmak isterseniz insanoğlu bu konuda çok mahirdir., yaratır. Kendi haklılaştırdığını sanır ama zarar verdiğinin ne kadar büyük olduğunu insanlar vicdanlı bakışlarla mutlaka görürler.

BULUŞMA İNANCIMIZI KUVVETLENDİRMİŞTİR

Çok değerli katılımcılar, bugün burada bir arayışın sembolü olarak gerçekleşmiş, bir toplantıda bulunuyoruz. Temel yöntemin, yaklaşımın bütün toplumsal sorunlara siyaset zemininde müzakere ile ve demokrasi çerçevesinde çözüm bulmak olduğunda uzlaşmak zor değildir. Toplumsal sorunlar baskı, yasak ve şiddet yöntemlerle çözülemez. Tek yol vardır, eğer demokrasiye, barışa, huzura, adalete ulaşmak istiyorsa bunun yolu müzakeredir. Siyasettir, demokrasiyi kurumsallaştırmak hukuk devletini sağlam bir şekilde yerleştirmektir.  Demokrasiyi birlikte inşa etmek, yaşamakta olduğumuz kırılma ve tahribatları onarma noktasında ortak irade geliştirme arayışlarının bulunması herşeyden önce demokratik güç birliği için kuvvetli bir zeminin mevcut olması bu ülkede demokrasinin bu sefer kazanacağına ve başaracağına olan inancımızı kuvvetlendiriyor. Bu buluşma bu inancı kuvvetlendiren çok önemli bir vesile olmuştur.Sözlerimi rahmetli Erbakan hocanın bir cümlesi ile tamamlamak isterim. Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.”