Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme dair konuştu. HDP’ye ve demokratik siyasete yönelik kuşatmanın devam ettiğini dile getiren Sancar, 26 Nisan’da görülecek Kobanê Davası iddianamesinin tıpkı HDP’ye kapatma davası için açılan iddianame gibi temelsiz olduğunu söyledi. Sancar, “Her gün yeni bir hamle ile karşılaşıyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. 26 Nisan’da kumpas ve kuşatma davası başlıyor. 6 yıl önce gerçekleşen olaylar ile ilgili hazırlanmış bir iddianame üzerinden bir dava başlayacak” dedi. 

Davanın açılması sürecini hatırlatan Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dava neden açıldı. 2014 yılında IŞİD Şengal soykırımından bir ay sonra Kobanê’ye saldırdı. Orada başta Kürt halkı olmak üzere yaşayan halklara dönük soykırımdan geçirmek istiyordu. Yeni bir soykırım peşindeydi. Bu saldırılara karşı Türkiye ve bütün dünya ayağa kalkmıştı.  Acil çağrılar yapılıyor, protestolar oluyordu. Türkiye halkları ve demokrasi güçleri, bu vahşete dur demek ve hükümetin geçişlere izin vermesi için sokakta demokrasi gösteri haklarını kullanılıyorlardı. Çözüm süreci devam ediyordu. İmralı görüşmeleri, partimizin heyeti ile hükümet arasında diyalog sürüyordu. Bu hukuki bir dava değil. Siyasi bir intikam davasıdır. Kapsamlı bir tasfiye operasyonudur. Yıllardır süren darbe planını yeni ve belki de en önemli kavşağıdır. Bir kumpas davası ile karşı karşıyayız.

ÇÖKMEYE MAHKUM DAVADIR

HDP'nin demokratik siyaset yapma hakkının ve Kürt halkının siyasette özne olma iddiasını ortadan kaldırma çabasıdır. Bu kumpas davasının içerisinde hukuk yok, hakikat yok, belge, bilgi, delil yok. Aynı kapatma davası gibi temelsizdir ve çökmeye mahkumdur bu dava da. 

KAPATMA GÜNDEMDEN DÜŞMELİDİR

Biliyorsunuz bize yönelik saldırı ve kuşatma dalgasının son halkasıydı bu kapatma davası. Bu davada hazırlanan iddianamenin ne kadar çürük, temelsiz, saçma, boş olduğunu söyledik. Nihayet AYM de oy birliği ile bu görüşlerimizin doğruluğunu ortaya koydu. Şimdi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına düşen, bunun düzeltilmesi mümkün olmadığı için bu meseleyi gündemden çıkarmaktır. AYM'nin açtığı bu kapıdan hukukun ışığının bir nebze bile olsa girmesine imkan tanımaktır. Bu dava gündemden düşmelidir, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı boşuna zaman harcamamalıdır. Türkiye’de demokratik siyaseti yok etme planlarının bir parçası olmamalıdır. Bu dava gündemden düşsün. Böylece Türkiye’de yeni bir dönemin bir adımı atılsın. 

DEMOKRATİK SİYASETİ ÇÖKERTME

Kobanê davası bir kumpas davası dedik. Bunun başlangıcı 7 Haziran seçimlerinden sonraya denk geliyor. Sandıkta ağır bir yenilgi alan AKP Genel Başkanı ‘bu partinin yöneticileri bunun bedelini ödeyecektir’ demişti. Evet davayı başlatan da aslında tam olarak bu sözlerdir. Mesele burada açıkça anlaşılıyor. Kaybetmenin acısını siyaseten HDP ve halka ödettirmek istiyorlar. Dokunulmazlıkların 2016 Mayısın da kaldırılmasından sonra HDP'ye yönelik 4 Kasım darbesi bu sürecin diğer bir aşamasıydı. Kobanê davası bir başka aşaması. Demokratik siyaseti çökertme ve demokrasi umutlarını bütünüyle tasfiye etme planının önemli bir halkası ile karşı karşıyayız. Demokrasiyi tümüyle sıfırlamak isteyen tekçi iktidar düzenini, faşizmin karşısında mücadele yürüterek demokrasiyi yaşatarak topluma nefes aldırmaya çalışan, özgür ve eşit bir yaşamı gerçek adaleti onurlu ve adil barışı kurmak isteyen tüm demokrasi güçlerini ve toplumsal muhalefeti hedef alan bir dava ile karşı karşıyayız. Ama ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. HDP'nin karşısına siyasetle çıkamıyorlar. Zulümle, baskıyla, yargıyla, polisle sindirmeye çalışıyorlar. Ama nafile. Bu yolda yürüyüşümüz kararlı bir şekilde devam edecek. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

BU DAVA YALAN ÜZERİNE KURULMUŞTUR

Yargılanan değerli dostlarımız, yoldaşlarımız mahkeme salonlarında tarihi savunmalar yapacaklar. Bütün bu iddiaları bir bir çürütecek; yalanları ortaya sereceklerdir. Duruşmalar hukuksuzluğun kumpasların yargılandığı gerçek bir adalet hesaplaşmasına dönecektir. Bu dava yalan üzerine kurulmuştur. Ama ben şimdiden birkaç yalanı kamuoyuyla bir kez daha paylaşmak istiyorum. 

İDDİALARA YANIT

Ne demişlerdi HDP 7 Haziran seçiminden sonra halkı sokağa döktü. Bizzat Cumhurbaşkanı söyledi bunu. Yalan. Gerçek ne? 6-8 Ekim protestoları 7 Haziran seçiminden tam 8 ay önce gerçekleşmişti. Diğer bir yalan. 6-8 Ekim protestoları HDP'nin attığı tweetle başladı. Külliyen yalan. Gerçek ne? Protestolar IŞİD’in Kobanî’ye yönelik saldırılarıyla beraber Eylül ayının başlarında ortaya çıkmıştı. Ölümler ne zaman yaşandı? Ölümler Erdoğan’ın 7 Ekim'de Antep'te söylediği ‘Kobanî düştü düşecek’ sözünden sonra polisin Muş’un Varto ilçesinde protestocuları otomatik tüfeklerle taramasıyla başladı. O güne kadar barışçıl süren protestolara kan bulaştı, kaos ortaya çıktı, karanlık bir ortam ortaya çıktı.

ÇOK SAYIDA YALAN VAR

‘HDP’nin tweeti halkı sokağa döktü, halkı şiddete teşvik etti.’ Bir başka yalan. Gerçek ne? HDP'nin tweeti barışçıl bir protestoya çağrıydı. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yüz binler hatta milyonlar HDP’nin tweetinden önce IŞİD barbarlığına karşı protestoya başlamışlardı. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumlar ardı ardına acil çağrılarda bulunuyorlardı. ‘7HDP yöneticileri olayları kışkırttı.’ Bir başka yalan. Biliyoruz ki o dönem çözüm süreci devam ediyordu. Olayların durdurulması için Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken İçişleri Bakanı ile sürekli diyalog halindeydi. Hatta eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş da dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da telefon görüşmeleri ile birlikte izliyordu. Bu görüşmeler esnasında dönemin İçişleri Bakanının kullandığı bir söz var arkadaşlarımızın bize aktardığı. Diyor ki ‘bizim kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var.’ Evet yalanlar devam ediyor. Çok sayıda yalan var, bunların hepsi hem bizim kendi çalışmalarımızla hem de bu davada sanık sandalyesine  haksızca adaletsizce oturtulan arkadaşlarımızın savunmalarında gözler önüne serilecektir.

YARGIYA TALİMAT VEREN BELGE

Bizler bu olayların aydınlatılması için yıllardır çaba harcıyoruz. Genel Kurulda önergeler veriyoruz, hepsi iktidar oylarıyla reddediliyor. Sivil hakikat komisyonları kurulması çağrımız oldu, buna da cevap gelmedi. Olayları karanlıkta bırakmak ve bu karanlıkta kendi siyasi emellerini gerçekleştirmeye çalışmak bu davanın temelidir, iktidarın gerçek niyeti budur. Bu gerçek niyet hakikat duvarına çarparak dönecektir. Halkın vicdanında ağır bir şekilde mahkum edilecektir. Yalanlar ve kumpaslar bitmiyor. Bugün elimize bir belge geçti. Bunu şimdi sizlerle paylaşacağım, kamuoyunun bilgisine sunacağım. Bu belge TEM Şube Müdürlüğünün bilgi notu. Elimizde bu belge duruyor. Bizim herhangi gizli saklı bir faaliyetle elde ettiğimiz bir belge değil. Bizatihi savcılığın dosyada unuttuğu bir belge. Savcı belgeyi klasörün içinde unutmuş ve avukat arkadaşlar bu belgeyi bulup çıkarmışlar. Neler var bu klasörde ve şu belgede? Bu belge emniyetin savcıya nasıl talimat verdiğini açıkça gösteriyor. Tarihini söyleyeyim 26 Ekim 2018. 2 buçuk yıl önce. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanıp savcıya verilmiş bir belge. Yargıya açıkça talimat veriyor.

KAPATMA DAVASI TALİMATINI TEM VERİYOR

Milletvekillerimizin dokunulmazlıkları kaldırılmadan aynı işlemlerin, gözaltı ve tutuklama işlemlerinin kendi haklarında da yapılmasını istiyor TEM, savcıya talimatı gönderiyor. Kimler hazırlıyor, bu dosyalar nerde hazırlanıyor, nasıl oluşturuluyor? İşte size bütün yalanlara ayrıca ilaveten bir kumpas. Kim bilir bunun gibi daha ne belgeler var? Dosyaları inceledikçe karşımıza çıkacaktır belki unuttukları başka şeyler de vardır. Eğer dosyalara koymamışlarsa da hakikatleri örtmeyecekler. TEM'in savcıya talimatları bitmiyor. Diyor ki, bu davayı kullanarak HDP'yi kapatmak mümkündür. Yani kapatma davasının hazırlığını Terörle Mücadele Şubesi savcıya talimatla başlatmak istiyor.

REJİM DEĞİŞTİRME PLANI

Biz diyoruz ya kapatma davası iddianamesi de Kobanê davası iddianamesi de savcılar tarafından en azından adil ve yetkin savcılarca hazırlanmamıştır. Bunlar karanlık dehlizlerde çeşitli kumpas oyunları, senaryoları ile hazırlanmış ve savcılara böylece tevdi edilmiştir. Ama bu ülkede vicdanlı insanlar da var. Her şeyden önce bu ülkede hakikat ve adalet mücadelesini yürüten milyonlar var. Bu milyonlar bu kumpası çökertecekler. HDP özelinde yürütülen bu süreci iyi bilmek ve iyi tanımak gerekiyor gerçekten. Bunun tüm toplumsal muhalefete yönelik olduğu açıktır. Bu planın amacının bir rejim değiştirme planını nihayete erdirmek olduğu da açıktır. Kendi tekçi sistemlerine ideolojilerine, otoriter yönetim sistemlerine uygun şartlar yaratmak için en büyük engel mücadele eden milyonlar ve onların iradesi olan HDP'dir. Bu amaçlarına ulaşmak için HDP'yi yollarından çıkarmak yollarını açmak istiyorlar. Başaramayacaklar.

PANDEMİ

Hangi meseleye el atarsak ilmek ilmek dökülüyor. Burada öyle bir ucube yönetim sistemi oluşturuldu ki her alanda çöküş yaşanıyor ve bedelini de milyonlara, halka, emekçilere, gençlere kadınlara ödetmek istiyorlar. Mesela pandemi; her gün vaka sayılarını yayınlıyorlar. Bunların gerçeği yansıtmadığını, gerçek sayıların bundan daha fazla olduğunu TTB gibi güvenilir meslek örgütleri sürekli söylüyorlar. Ama bunlar gerçek olsa bile bu kadarı bile Türkiye’nin dünyada Uruguay'dan sonra nüfusa göre vaka sayısında ikinci sırada olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Ne demektir vaka sayılarının bu kadar yüksek olması? Her gün hayatı yeniden tahrip edilmesi demektir. Evet hastalık demektir, ölüm demektir, her gün yüzlerce insanımızı kaybetmemiz demektir. Dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer alıyor bu ülke. Her gün bir büyük ilçenin nüfusu kadar insan salgının pençesine düşüyor. İnsan biraz hicap duyar hicap. Bunun başlıca sorumlusu her yetkiyi elinde bulunduran cumhurbaşkanıdır ve onun iktidarıdır. Başka da sorumlusu yok. 

AŞILAMA

Aşılama konusunda da aynı şeyler yaşanıyor. Aynı karanlık tablo ile karşı karşıyayız. Biliyorsunuz ta Kasım ayında aşılama başlayacaktı, şu kadar aşı sipariş verildi falan deniliyor. Ama bugüne kadar iki aşıyı birden yaptırmış insanların sayısı resmi rakamlara göre 8 milyon. Yani nüfusun onda biri kadar. Eğer bu hızla giderse 2022 sonuna kadar da aşılamanın tamamlanamayacağını yine meslek örgütleri söylüyor. Bizim bu konuda önerimiz açık, baştan beri dile getiriyoruz. Bu pandemi ile mücadele için halk sağlığını esas almak lazım. Rant düzenin ihtiyaçlarını, talan düzeninin gereklerini değil halkın sağlığını, kamu sağlığını esas almak lazım.

YOKSULLUK

Bir yanda derinleşen yoksulluğun ve işsizliğin ülkesi olan milyonların Türkiye'si var. Diğer yanda makam araçlarının, lüksün, israfın, rantın, talanın şahlandığı Saray Türkiye'si var. Bir yanda ‘128 milyar dolar nerede’ diye soranlar, hakikati arayanlar var. Diğer yanda 128 milyar doların nerede olduğunu açıklayamayan, hatta bu işi sulandıran, seviyesiz esprilerin konusu haline getiren başını kuma gömünce gerçeğin yok olacağına inanan iktidarın Türkiye'si var. Bir yanda beka deyip sefa sürenler, market alışverişi yapamadığı için ancak çocukları uyuduktan sonra evine giden insanlar var. 

128 MİLYAR DOLAR NEREDE?

Hakikatleri dile getirenlere saldırıyorlar. Mesela 128 dolar nerede diye soruluyor. Biri diyor ki halkın cebinde, halkın cebindeyse tepesine fırlatılan patates soğan ne oluyor? Diğeri çıkıyor diyor ki belki yöntem yanlıştı ama burada yolsuzluk yok. Biraz daha cesaret alsalar emin olun bir iki üç her şey ortaya dökülecek. Bu 128 milyar doların nasıl, neden çarçur edildiği ortaya çıkacak. Tekrar soruyoruz. Bugün herkes bu doların akıbetini soruyor. Biz de soruyoruz. Bu sorular dalga dalga yayılmalıdır. Bu soruların peşine düşmek hakikat ve adalet arayışının bir gereğidir. Bunu hep birlikte yapmak zorundayız. Soruyoruz şimdi biz. 128 milyar dolar nerede?

BAHÇELİ’YE SORDU

Birkaç sorumuz da iktidarın küçük ortağına. Bugün gene esmiş gürlemiş kürsüden. Bizi hedef almış, demokratik muhalefeti hedef almış. Şimdi bütün bu saydığım sorunlar krizler olaylar yolsuzluklar varken bunlara dair tek söz söylemiyor varsa yoksa HDP. Tek bildiği demokratik siyaseti ve demokrasinin kırıntısını hedef almak. HDP buradadır, Meclis'tedir, alanlardadır, fabrikalardadır, işçinin emekçinin yanındadır. HDP her yerdedir ve her yerde olmaya devam edecektir. Biz buradayız peki 128 milyar dolar nerede. Biz buradayız işte peki kayyımların yolsuzlukla yürüttüğü milyarlar nerede? Gri pasaportla kaçırılan insanlar nerede? HDP burada, HDP halkın içinde peki deprem paraları nerede? Örtülü ödenekteki paralar nerede? Ey küçük ortak bir kere bu soruları ya sor ya cevap ver. Çünkü hepsinin bizatihi ortağı, bu düzenin doğrudan sorumlususun. HDP büyüyor, HDP bütün bu yolsuzlukların hukuksuzlukların hesabının sorulacağı o güzel günlere doğru mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor.”