Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Demokrasi Buluşmaları” kapsamında KHK ve OHAL mağdurları ile “Adalet Buluşması” şiarıyla  bir araya geldi. İnşaat Mühendisleri Odası’nda gerçekleşen buluşmaya, Türkiye’nin birçok ilinden KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri ile OHAL sürecinde kapatılan kurumların temsilcileri katıldı. Aynı zamanda Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü İdil Uğurlu, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, gazeteci Hüseyin Aykol  ile çok sayıda parti, sendika, sivil toplum ve meslek örgütleri de buluşmada yerini aldı. Buluşmanın yapıldığı salona “Hep Birlikte Adalet için Buluşuyoruz” pankartı asıldı.

Saygı duruşunun ardından HDP Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemillioğlu kısa bir açılış konuşması yaptı. Toplumun çoğunluğunun nefessiz hissettiğini belirten Sinemillioğlu, “Toplum geleceksiz bırakılmış durumda. Ama biz bu otoriter iktidardan çok daha güçlü bir geleceği temsil ediyoruz. Adalet, eşitlik, özgürlük mücadelesi çok daha güçlü ve köklüdür. HDP olarak bu hafıza ile duruyoruz” dedi. Sinemillioğlu, Suruç Katliamı’nın yıl dönümü nedeniyle katliamda yaşamını yitiren 33 genci de andı.

‘DİRENİŞİMİZ BİR ÇIĞLIKTIR’

Ardından HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar konuştu. Sancar, “Bizim direnişimiz bir çığlıktır” diyerek, tek bir kişinin çığlığının karanlığı yırtabileceğini söyledi. Sancar, “Demokrasi yürüyüşünün” önemli bir ışık olduğunu dile getirerek, “ Bizim işimiz karanlığın ortasında bir çığlıktır ve karanlığın sesini bozdu bu çığlık. Sonra cesaret  ortaya daha iyi bir şekilde çıkmaya başladı. Karamsarlık, umutsuzluk bulaşıcıdır ama mücadelede, cesarette bulaşıcıdır. Esas olarak her kesimin ve kişinin bulunduğu yerden itirazını yükseltmesi gerektiğini anlatmaya çalıştık. İnanıyoruz ki bu sesler buluşacaktır. İşte bu yüzden ikinci aşamanın sloganı ‘demokrasi buluşmaları’ oldu” dedi.

‘İTİRAZDAN İNŞAYA GEÇİLMELİ’

Açığa çıkan seslerin daha da güçlü hale gelmesi gerektiğine vurgu yapan Sancar, yapılan buluşmalardan somut beklentilerinin olduğunu dile getirdi. Buluşmaların temelinde “itirazların yükseltilmesi” olduğunu ifade eden Sancar, “İtirazdan inşaya geçmek gerekiyor. İtiraz ettiğimiz şeylerin aksini kurmaya ihtiyaç var. Adaletsizliğe itiraz ediyorsak adil bir yaşam içinde mücadele etmemiz lazım. Ayrımcılığa itiraz ediyorsak eşitliğe, çoğulculuğa giden bir yolu inşa etmek gerekiyor. Asıl amacımız budur. Bu gücü ortaya çıkarmaya katkı sunmaktır. Burada herkesin yapabileceği bir şeyin olduğuna inanıyoruz. Ortak bir demokrasi gücü ortaya çıkarmaya çalışıyoruz” diye belirtti.  

‘DÖRT YILDIR DARBE REJİMİNİN İÇİNDEYİZ’

Sancar, 15 Temmuz darbe girişimine  HDP olarak karşı çıktıklarını ve darbe girişiminin sonrasında darbe ile hesaplaşılması gerektiğini dile getirdiklerini belirtti. Sancar, “Eğer o darbe düşüncesiyle gerçekten hesaplaşmak istiyorsak ve bundan sonra darbelerin ortaya çıkacağı kaynakların canlı kalmasını istemiyorsak yolumuz demokrasiyi güçlendirmek, hukuk devletini güçlendirmek ve tüm kamu alanlarında şeffaflığı sağlamak. Bunu yapmak gerekiyordu, iktidar bunu yapmadı ve OHAL ilan etti. O gün başlayan süreç bizim için yeni bir darbe anlamı taşıyor. OHAL rejimi bir yeni darbe rejimidir. Biz 4 yıldır bu darbe rejiminin içinde yaşıyoruz” dedi.

‘OHAL REJİMİ SİYASETEN DEVAM EDİYOR’

Darbe rejiminin inşasının 2015 yılında 33 yurttaşın katledildiği Suruç katliamı ile başladığına işaret eden Sancar, “7 Haziran seçim sonuçlarını başarısız kılmak için sayısız tezgah ortaya kondu. Katliamlar yaşandı, ülke kan revan içinde kaldı. İşte darbe rejiminin ikinci en önemli dönemeci 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını fiilen geçersiz kılmak. Asıl hedeflerine  varmayı kolaylaştıran ise 15 temmuz askeri darbe girişimi oldu. OHAL aynı zamanda, hedefledikleri rejimi kurumsallaştırma yönünde atılmış bir siyasi adımdı. OHAL rejimi iki yıl sürdü fakat siyaseten devam ediyor. AKP-MHP iktidarı OHAL’i kalıcı hale getirdi” diye konuştu.

‘OHAL REJİMİNİN ÜÇ TEMEL AYAĞI VAR’

OHAL rejiminin üç temel ayağı olduğunu belirten Sancar, şöyle devam etti: “Birincisinin siyasi ve toplumsal hayatı düşman kavramı üzerine inşa etmek. Düşman kavramı olmadan kalıcı OHAL rejiminin ayakta kalması mümkün değildir. İkinci önemli ayağı hukuku kendi çıkarlarına göre kullanmak. Yani objektif hukuk uygulaması bağımsız tarafsız yargı sistemini ortadan kaldırdı. Üçüncüsü ise demokrasinin içini boşaltmak, seçime indirgemek. Ama seçimleri de kendi kazanacağı şartlar ve şekilde gerçekleştirmek. Türkiye’de kalıcı OHAL rejimin olduğunu en çarpıcı göstergeleri bu saydıklarım” ifadelerine yer verdi.

‘İKTİDAR YENİLMEZ OLMADIĞINI GÖRDÜ’

Sancar, neler yapılması gerektiğine dair ise şunları dile getirdi: “ Karşımızda OHAL zihniyetiyle hareket eden ceberrut bir iktidarın var olduğu gerçeği bizim çaresiz olduğumuz anlamına gelmez. Bu tür iktidarların ellerinde büyük imkanların bulunması, bizim çaresiz oluğumuz sonucuna bizi götürmemeli. Eğer çaresiz olmadığımızı fark eder ve kabul edersek o zaman umut da yükselir. Mücadele ettiğimiz sürece umut vardır. Bu umut öyle boş hayal anlamında bir umut değildir. Bunca zulme rağmen özellikle KHK’lilere uygulanan bu kadar gaddarlığa rağmen hala mücadele ediyor. Bu iktidara ilk sarsıcı dersi yerel seçimlerde toplum verdi. 31 martta ve 23 haziranda iktidar yenilmez olmadığını gördü.

YEZİD VARSA HÜSEYİN DE VAR

Bizim mücadelemiz çok kapsamlı demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesidir. Geleceği inşa etmede sizlerin katkıları hayati önemde olacaktır. O nedenle sorumluğunuz da daha fazladır diye düşünüyorum. KHK'lıların maruz bırakıldığı düzen Kerbela düzenidir. Susuz bırakıp susuzluktan ölüme terk etme' diye tarif etmiştim. Gerçekten öyle ayrıntıya gerek yok hepsini kendi hayatınızda tecrübe ettiniz. Ama biliyoruz ki eğer Kerbela düzeni varsa onun karşısında da direniş var. Onun karşısında da onur, haysiyet mücadelesi var. İşte İmam Hüseyin var Yezid varsa Hüseyin de var.

BİR ADALET PROGRAMINA İHTİYAÇ VAR

Önümüzdeki dönemde yapmamız gereken şeyler arasında demokrasi ittifakının önüne somut programlar koymaktır. Mesela bugünden yarına seçim ittifakları tartışmasını merkeze almanın faydası yok. Tam tersine yarın öbür gün seçim olduğunda gerçek bir demokrasi ittifakı kurabilmek için şartları yaratma sorumluluğu var. O nedenle demokrasi ittifakının toplumsal zeminde kurmaya çalışıyoruz. Bunun çağrısını yapıyoruz. Bunun da bir programı olmalı. Eğer bu iktidardan kurtulma konusunda ciddiysek ki ciddi olmak zorundayız aksi takdirde geleceğimiz olmayacak. Buradan bütün demokrasi gülerine, ama muhalefetteki bütün partilere çağrı yapıyorum. Ortak demokrasi programının ilk adımı, bir adalet yani tersinden söyleyeyim bir onarım programı olmalıdır. Gerçekten bir adalet programı olmalıdır. Yaşatılan tüm mağduriyetleri ve adaletsizlikleri nasıl onaracağımıza dair bir program oluşturma görevimiz var. Bu adalet programının da özü bir onarım faaliyeti olmalıdır. Burada bu buluşmada bunun da tartışılacağına inanıyorum. Buradan çıkacak her sonucun parti olarak bizlere yol göstereceğinden şüpheniz olmasın. Bütün gücümüzle bu mücadelede yer alma taahhüdünde bulunuyoruz. Yolumuz açıktır. Bundan şüphe duymayalım.”