Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Artı TV’de yayınlanan Gündem Özel programının konuğu oldu. Sancar, "HDP’nin denklem dışında kalması halinde yüzde 20 oyla vekillik alacaklar ve sayısal sorunlarını kolaylaştıracaklar. Oyları düşmesine rağmen iktidarda kalmalarını sağlayacak sandalye sayısına ulaşacaklar. Planları bu" dedi.

Celal Başlangıç, Ragıp Duran, Ayşe Yıldırım ve Erk Acarer’in sorularını yanıtlayan Sancar, HDP’ye dönük saldırıları ve parti içi eleştirileri değerlendirdi.

İzmir’de büyük bir yıkıma sebep olan depremin ardından HDP’nin bir kriz merkezi oluşturduğu bilgisini veren Sancar, parti çalışanlarının hasarın yoğun olduğu bölgelerde çalışmada olduğunu bildirdi.

AKP iktidarının, var olan hiçbir krizi çözecek politika üretmesinin mümkün olmadığını söyleyen Sancar, “Krizlerin sebebi bizzat bu iktidarın kendisidir” dedi.

HDP’ye dönük artan operasyonların tek amacının seçim olmadığını söyleyen Sancar, 2015, 7 Haziran seçimlerindeki tabloyu hatırlattı. Sancar, “HDP, 2015 seçimlerinde tüm Türkiye halklarından destek alabileceğini göstermiş oldu” dedi.

AKP'NİN ORTADOĞU SİYASETİ

Sancar’ın değerlendirmesi şöyle oldu: 

"2015’te AKP’nin Ortadoğu için kendine göre planı Sünni eksenli bir hakimiyet, bir Müslüman Kardeşler projesiydi. Suriye’de bir an önce Esad’ın devrilmesi ve yerine Müslüman Kardeşler desteğiyle bir yönetimin kurulması AKP için hayati önemdeydi. İktidar, IŞİD’in Kobane’ye saldırılarına en hafif tabirle sessiz kaldı. Öncesinde IŞİD’e pek çok alanda yol verildi. Kobane’ye yardım için koridor açılması talebi vardı ve Türkiye hükümeti bunu engelledi. Sonuçta orada IŞİD yenildi. IŞİD’in sonunun başlangıcı buydu. AKP’nin Ortadoğu planlarının da sonu buydu.

Bir diğer konu, Anayasa’yı değiştirmek için 400 milletvekili istediğini saklamıyordu. Bugün kurduğu rejimi o zaman kuracaktı. İçerideki bu planı da HDP bozdu. IŞİD’in yenilgisiyle ortaya çıkan tablo; sadece AKP’nin planlarının çökmesi değil Kürtlerin Dünya ve Ortadoğu sahnesinde, geri döndürülemeyecek şekilde önemli bir aktör haline gelmesi oldu. Bu AKP’nin şu an ittifak kurduklarının kabusu oldu."

'TSK'NIN SURİYE'DE BULUNMASINI DOĞRU BULMUYORUZ'

Sancar, HDP’nin dış politikaya dönük tavrını ise şöyle açıkladı:

“Bugün Suriye’de TSK’nın bulunmasını kabul etmiyor, doğru bulmuyoruz. Irak’ta yeni üsler kurulmasını ve kalıcı biçimde bulunma projelerini doğru bulmuyoruz. Türkiye’nin bölgede barış gücü olmasını sağlayacak bir dış politika öneriyoruz."

HDP'YE DÖNÜK OPERASYONLAR

Olası bir seçimde HDP’nin denklem dışı kalmasının AKP’yi rahatlatacağını ve bu yüzden operasyonların devam ettiğini belirten Sancar, “HDP’nin denklem dışında kalması halinde yüzde 20 oyla vekillik alacaklar ve sayısal sorunlarını kolaylaştıracaklar. Oyları düşmesine rağmen iktidarda kalmalarını sağlayacak sandalye sayısına ulaşacaklar. Planları bu” değerlendirmesinde bulundu.

'MADALYONUN DİĞER YÜZÜ BASKI VE ZULME KARŞI MÜCADELEYİ YÜRÜTME TARİHİ'

Sancar, “HDP’yi denklem dışında bırakmak da etkisizleşmek de mümkün değil. Bu partinin tarihi baskılar ve zulüm tarihi ise madalyonun diğer yüzünde her türlü baskı ve zulme karşı mücadeleyi yürütme tarihidir” dedi.

'6-8 EKİM' OPERASYONU

6-8 Ekim Kobane eylemleri gerekçe gösterilerek HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasına giden süreci de değerlendiren Sancar, şöyle konuştu:

"Biz, Kobane sürecinin araştırılmasını istiyoruz ve iktidar buna yanaşmıyor. Can kayıplarının büyük bir çoğunluğunun güvenlik güçlerinin ateşi sonucu olduğu yönünde güçlü veriler var ancak açılmış davalar, aydınlatma süreci yok. İktidarın, Kobane eylemlerini karanlıkta bırakarak araçsallaştırmak gibi bir amacı var.  Protestoların bu noktaya getirilmesinde iktidarın siyaseten sorumluluğu var. ‘Güvenlik güçlerinin içinde kontrol edemediğimiz bir kitle var’ diyen İçişleri Bakan’ının da hukuken sorumluluğu var."

PARTİ İÇİ ELEŞTİRİLER

Sancar, parti içindeki eleştirileri ve HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘yeni parti’ kuracağı yönündeki iddiaları da değerlendirdi.

Kobane soruşturması kapsamında tutuklanan ve yerine kayyım atanan Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in eleştirilerinin somut ve ayrıntılı olmasını istediklerini belirten Sancar, “Partiyle ilgili bu görüşlerini öncelikle bize iletmesini istedik” dedi. Sancar, Bilgen’in de bu talebi doğru bulduğunu söyledi.

Demirtaş’ın parti kuracağı iddialarının ardından kendisini ziyaret ettiklerini hatırlatan Sancar, yaptıkları görüşmeyi şöyle aktardı:

“Demirtaş, ‘HDP dışında her hangi bir arayışta adımın geçmesi beni öfkelendirir’ dedi. Herhangi bir arayışta benim yer almam mümkün değil. HDP benim siyasetteki evimdir ve siyasetten çok daha fazlasını ifade eder.”

Sancar, söz konusu iddiaların iktidar odaklı bir manipülasyon olduğunu ve hem HDP’nin hem de Demirtaş’ın tavrının bunu boşa çıkararak konunun kapandığını söyledi.

FRANSA AÇIKLAMASI: ÜÇ HATAYI YAPTIM

Fransa’daki saldırılar sonrası yaptığı konuşmada eleştirilen ifadelerine de açıklık getiren Sancar, üç hatalı nokta olduğunu belirtti. Sancar, şunları kaydetti:

Bizim söylemek istediğimiz; birincisi, popülist iktidarların dinler arası çatışma havası verecek şeylerden kaçınması yönündeki bir eleştiri ve uyarıydı. Ve sadece kamu binalarına karikatürlerin yansıtılması uygulamasına dönüktü. Fakat 'kınama' fazla bir sözcüktü; eleştiri ve siyasi uyarı yapmaktı niyetim. 'Kınama' sözü kullanılınca, Erdoğan’a söylenen sözleri kınamışım gibi yansıdı.

İkincisi; bunları nefret ve şiddet ortamına malzeme olacak şekilde yapmamak gerektiği yönündeki bir uyarımız oldu.
Zaten yeterince öfke ve nefret ortamı var. Karikatürleri kamu binasına yansıttığınız zaman İslam’a dönük rencide edici bir yaklaşım olarak algılayan geniş bir kesim var. 'O karikatürleri düşünce özgürlüğü çerçevesinde tartışmak fayda vermiyor' anlamında bir söz söylemek isterken ben doğru cümleleri kuramadım ve o nedenle iyi anlatamadım.

Üçüncüsü, 'Bu cinayeti lanetliyorum' cümlesinin ardından diğerini söyleyince bir simetri kuruyormuşum gibi oldu. Bu da doğru değil. Bu 3 hatayı yaptım bunu kabul ediyorum. Esas mesele halklar ve inançlar ve nefret ortamını ortadan kaldıracak bir politika üretmektir."