CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün, Genel Merkez’de MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Hafta sonunda Giresun ve ilçelerinde büyük bir sel afeti yaşadık. İkisi asker olmak üzere, toplam 8 vatandaşımız hayatını yitirdi. Hala kayıp olan vatandaşlarımız var. İki Genel Başkan Yardımcımız ve 7 milletvekilimizden oluşan 9 kişilik bir heyet, Genel Başkanımızın talimatlarıyla bölgeye intikal etti. Heyetimiz, bu akşam saat 19.00’da Giresun’da afetle ilgili bulgularını açıklayacakları bir basın toplantısı düzenleyecekler.

BAŞVURUYA RAĞMEN ÖNLEM ALINMAMIŞ

Konuyla ilgili şu ana kadar yapılan açıklamalara baktığımızda, bölgede yapılan HES’lerin ve kaçak yapılaşmanın önüne geçilmemesinin, yaşanan afette önemli bir etken olduğu anlaşılıyor… HES kapaklarının kontrolsüz şekilde açıldığı ve barajların duvarlarının yıkıldığı iddia ediliyor. Yine, yıkılarak askerlerimizin suya kapılmasına neden olan menfez için CHP’nin iki İl Genel Meclis üyesinin bundan bir yıl önce, İl Genel Meclisi Başkanlığına, yani dönemin Valisine dilekçe verdikleri açıklandı. Bu dilekçede, menfezin sağlamlaştırılması için önlem alınması gerektiği söyleniyor. Ancak o günden bugüne kadar bu işlem yapılmamış. Dolayısıyla yaşananlarda ciddi bir ihmal olduğu buradan da gözüküyor.

GİRESUN’DA BU İLK DEĞİL

Dahası bu sel felaketi Giresun’un başına ilk defa gelmiyor. 2009 ve 2016 yıllarında da Giresun ve ilçeleri sel felaketleriyle karşı karşıya kaldı. Böyle bir afetle karşılaşan şehrin yıllar içerisinde, olası yeni bir afete hazırlanması beklenir. Fakat görünen o ki Giresun’da gereği yapılmamış. Tarım ve Orman Bakanı, “Çok dere var, taşkınları önlemek imkansız” diyor. Vatandaşları gerekli tedbirleri almamakla itham ediyor. Sonra da, “Bunların bir daha olmaması için gerekli tedbirleri alacağız” diye açıklama yapıyor. Doğu Karadeniz master planı çerçevesinde yatırımların sürdüğünü ifade ediyor.

KURUMSAL KAPASİTEDE AFET OLUNCA, DİĞER AFETLER KAÇINILMAZ

Bir afet yaşanmış, benzer bir afetin yaşandıktan sonra üstünden 10 sene geçmiş, hala hiçbir tedbir alınmamış, master plandan bahsediyorlar, vatandaşları suçluyorlar. Devlet yönetimi bilgi, yetenek, tecrübe, liyakat ve her şeyden önce ciddiyet ister. Tek özellikleri Saraya sadakat olduğu anlaşılan atanmış Bakanlarla, ülkenin kurumsal kapasitesi yok ediliyor. Bu; ülkenin yaşadığı başlı başına bir afette bu. Bu afeti engelleyemediğimizde, diğer afetler de kaçınılmaz oluyor. Ben buradan hayatını kaybeden vatandaşlarımıza partimiz olarak Allah’tan rahmet diliyoruz. Yakınlarına, Giresun halkına ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyoruz. Mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için tüm gerekenlerin bu defa vakit geçirilmeden yapılmasını da bekliyoruz.

TEDBİR ÖNEMLİ AMA DENGESİZLİK VAR

Her milletin tarihinde bazı önemli dönüm noktaları vardır. Bizim zengin tarihimizde de önemli dönüm noktaları bulunur. 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi böyle bir dönüm noktasıdır. Bir diğer dönüm noktası 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fethidir. Yine çok büyük bir dönüm noktası 30 Ağustos 1922 Büyük Zaferidir. Milletimizin Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, emperyalizme karşı savaş meydanında kazandığı 30 Ağustos Zaferi’nin yıl dönümü yaklaşıyor. Ayasofya Cami açılışında binlerce kişiyi bir araya toplayan, vatandaşları krediyle tatile gönderen, 15 Temmuz’u, 3 bin etkinlikle kutlayan, öğrencileri pandemide sınava sokan Saray Hükümeti 30 Ağustos törenleriyle ilgili olarak, birdenbire salgının zirve yaptığı dönemdeki önlemlere geri döndü. Salgının yayılmasını önlemek için gerekli her tedbir alınmalı buna bizde katılıyoruz. Ancak bu tabloda bir dengesizlik var.

MİLLİ BAYRAM ALERJİSİ Mİ DEPREŞTİ

Pandemide ikinci dalga mı başladı? Yoksa sarayın her milli bayramımızda yakalandığı alerji mi depreşti? Ben buradan birde şunu soruyorum, 30 Ağustos’ta ve 30 Ağustos’un bulunduğu haftada başka hangi etkinlikler yasaklandı?

DOĞAL GAZ HABERİNE SEVİNDİK

Geçtiğimiz hafta, Karadeniz’de doğal gaz bulunduğunu büyük bir sevinçle öğrendik. Enerjide bizim dışa bağımlılığımızı azaltacak her gelişme, elbette tüm milletimiz gibi bizleri de sevindirir. Yeraltı kaynaklarını arama kapasitemizi artıran adımları atan gelmiş geçmiş tüm hükümetlere, bu keşfi yapan teknik ekibe teşekkür ediyoruz. Ancak, bu müjde konusunda altını çizmemiz gereken önemli bazı hususlar var.

KAMU BANKALARI UCUZ DÖVİZİ KİMLERE SATTI

Bu hususlardan ilki bu müjdenin açıklanma biçimiyle ilgili… Erdoğan iki gün öncesinden “Müjde randevusu” vermeye başladı. Birde “Türkiye’de yepyeni bir dönem açılacağı” söylenerek önemli bir beklenti de yaratıldı. Erdoğan’ın “Cuma günü müjde vereceğim” açıklamasından önce 7 lira 40 kuruşa yakın bir seviyede doların değeri, önce 7 lira 30 kuruşa düştü. Saray’ın açıklamasından yarım saat önce ise dolar 7 lira 21 kuruşa kadar gerilemişti. Ama açıklamanın hemen ardından doların ateşi yine yükseldi. Açıklamanın akşamında dolar kuru yeniden 7 lira 35 kuruşa dayandı. Saray’ın müjde randevusuyla beraber, kamu bankalarının doların değerini aşağı çekebilmek için önemli miktarda döviz sattığını biliyoruz. Anlaşılan millete müjde hazırlığı yapılırken, birileri de punduna getirip ucuz dövizleri kapatmaya başlamış… Bu ucuz dolarlar kimlere satıldı? Kim bu dolarları kamu bankalarından aldı, soruyoruz. 7 lira 21 kuruşluk kurdan 10 milyon dolar satın alan bir kişi, aynı gün aynı doları 7 lira 35 kuruştan satınca, bir günde ne kadar kazandı biliyor musunuz? 1 milyon 400 bin lira. Bunlar kim? Bunları arıyoruz!

BİRİLERİ “MÜJDEYİ” BİLİYORDU

Yine daha müjde randevusu verilir verilmez, borsada enerji hisseleri jet hızıyla yükseldi. Anlaşılan birileri bu müjdenin ne olduğunu, enerjiyle ilgili olduğunu önceden biliyordu. Ardından basına; “Karadeniz’de 800 milyar metreküp doğal gaz bulundu” haberleri yayıldı. Enerji hisseleri üç gün boyunca tavan yaptı. Bu dönemde 10 milyon TL’lik enerji hissesi alan bir kişi 1 milyon TL ile 2,7 milyon TL arasında para kazandı. Karadeniz’de doğal gaz bulunduğunun resmen açıklanmasının ardından da, bu sefer bu senetler tepe taklak aşağıya düştü. Neredeyse açıklama yapılmadan önceki seviyelerine geri döndüler.

MİLYONLARINA MİLYONLAR KATTILAR, DEVEYİ HAMUDUYLA GÖTÜRDÜLER

Bu hisseler asansör gibi inip çıkarken, birileri milyonlarına milyonlar kattı, deveyi hamuduyla götürdü, “Gel gel” denerek küçük yatırımcıda zarar ettirildi. Soruyoruz kim herkesten önce, müjdenin enerjiyle ilgili olduğunu duyup pozisyon aldı? Yasalarımıza göre içeriden öğrenenlerin yaptığı ticaret suçtur. Sermaye Piyasası Kanunu açıktır. Yasanın “Bilgi Suistimali” başlıklı 106. maddesine göre; “Sermaye piyasası araçlarının; fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikte olan henüz kamuya duyurulmamış bilgilere dayalı şekilde, bu sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri verenler, verdikleri emri değiştirenler veya iptal edenler, bu suretle kendisine veya bir başkasına menfaat temin edenler, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.” Şimdi Sermaye Piyasası Kurulu’na bir görev düşüyor. Bu birkaç gün içerisinde, kimler enerji hisselerinde oynayıp milyonlarına milyon kattı? Sarayın beslemeleri, yanaşmaları bu işin neresindeler? Kurul, mutlaka bu konuyu araştırıp kamuoyuyla paylaşmalıdır. Eğer Sermaye Piyasası Kurulu bu incelemeyi başlatmaz ve sonuçları da kamuoyuyla paylaşmazsa o da bu suça ortaktır. Tabi haklı olarak milletimiz soracaktır. Memlekette kanunlar var da uygulanıyor mu? Hiç merak etmesin milletimiz bunun hesabı bugün sorulmazsa, yarın bizim iktidarımızda sorulacaktır. Hesap sormayanlardan da bu hesabı yarın sorarız.

DOĞAL GAZ, SOSYETE DAMAT GÜZELLEMESİNE DÖNDÜRÜLDÜ

İkinci önemli husus, bulunduğu söylenen gaz rezervinin saray tarafından, “Sosyete Damat güzellemesine” döndürülmesidir. Bu durum, işin ciddiyetini sorgulatmaktadır. Havuz medyasına, sarayın besleme yazarlarına talimat verilmiş, tüm gazete köşelerinde, televizyon kanallarında Sosyete Damat güzellemesi yapılıyor. Baştan söyleyeyim, bu tam bir müflis bezirgan siyasetidir.

DÖVİZ REZERVLERİNİ ERİTTİ, GAZ REZERVİ BULDU DİYE ÖVÜLÜYOR

Son altı ayda ülkenin net döviz rezervlerini 60 milyar dolar eriten, bütçe açığını patlatan, işsiz sayısı 10 milyonun üstüne çıkarken, Çokomel-Puf kek tartışması yapan televizyon kanallarında Sosyete Damat, “Gaz onun sayesinde bulundu” denerek yere göğe sığdırılamıyor. Damat da bu keşfin; “Cari açığı kapatacağını”, “Döviz ve cari fazla vermemizi sağlayacağını” “Türkiye için eksen değişikliği yaratacağını” gemi güvertesinde “babacığına” söyleyerek, gaz vermede onlardan geri kalmıyor.

ATICILIKTA KAYINPEDERİNİ GEÇECEK

Önce ekonomide eksen falan bırakmayacaksın, sonra eksen değişikliği müjdesi vereceksin, önce devletin hazinedeki döviz rezervlerini tüketeceksin, sonra “Karadeniz’de gaz rezervi bulduk” diye ekseni düzeltmekten söz edeceksin. Bu damat yakında atıcılıkta kayınpederini geçer. Türkiye hem damadın, hem de kayınpederinin beceriksizliği ve yanlış ekonomi stratejileri nedeniyle, ilk 6 ayda yaklaşık 60 milyar dolar net rezervi eritti, dövizi eritti. 60 milyar doları kuş edip, faizcilerin ve yandaşların cebini ucuz dövizle dolduracaksın, sonrada “milleti gaza getirip” yaptıklarının üstünü kapatmaya uğraşacaksın…

BULUNAN REZERV 17 AYLIK ENERJİ FATURASINI KARŞILAR

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, bulunan doğal gazın değerinin 65 milyar dolar olduğunu ifade etti. Bu da Rusya’dan aldığımız yüksek fiyatla. Türkiye, 65 milyar dolarla mı eksen değişikliği yaşayacak. 65 milyar dolarla mı cari açık sorununu çözecek? Sarayın Damadının ekonomiden hiçbir şey anlamadığı bir kez daha ortaya çıktı. Sadece son 10 yılda enerji ithalatı için Türkiye dışarıya ne kadar para ödedi? Söyleyeyim: 455 milyar 756 milyon dolar. Yani son 10 yıldaki ortalamayla hesaplarsak, yılda yaklaşık 46 milyar dolar. Bu hesapla, bulunan rezervin tamamı Türkiye’nin ancak 17 aylık enerji ithalat faturasını karşılar.

PUTİN BORULARI BİZİM TOPRAKLARIMIZA DÖŞEDİ, İNDİRİMİ BULGARİSTAN’A VERDİ

Eğer bu rezerv işi bir “damat-kayınpeder güzellemesi” değilse, bunu millete ispatlamak zorundalar. Önce işe, son 18 yılda doğal gazda yaptıkları milyarlarca dolarlık “al ya da öde anlaşmalarını” güncelleyerek başlamalılar. Bir yandan enerjide yerlilik ve millilik edebiyatı yapacaksınız, sonrada Rusya’ya bağımlılığınızı enerjide her geçen gün artıracaksınız. Türk Akım Projesini yaptırdılar. Sonra çıktılar “Türk Akım projesinin ismini Putin koydu” diyerek övündüler. Ama Putin boruları bizim denizlerimize ve topraklarımıza döşedi. Doğalgaz da indirimi ise Bulgaristan’a yaptı.

GAZI KAT KAT PAHALIYA ALIYORUZ

Rusya’dan en pahalı enerjiyi kullanan ülke biziz. Türkiye, bu konuda dünya ülkeleri tarafından “Kötü örnek” olarak gösteriliyor. Moldovalılar ödedikleri gaz faturalarına tepki göstermişler çıkmışlar meydanlara. Ülkelerinin Ulusal Gaz şirketi de bir açıklama yapmış. Demiş ki, “Türkiye gazı bizden iki kat pahalıya alıyor” siz şükredin. Vatandaşları sakinleştirmeye çalışıyor tabi. Moldova’nın ehven-i şer hikayesindeki “şer” Türkiye oluyor. Bizim Rus gazını elin oğlundan, elin kızından neden iki kat, Avrupa serbest piyasasındaki fiyata göre neden üç kat daha pahalıya aldığımızı ise Yunanistan’ın enerjiyi neden bizden üç kat daha ucuza tükettiğini ise ne damat ne de kayınpeder millete izah edebiliyor.

MÜJDE DEDİĞİN BÖYLE OLUR

Şimdi de buldunuz gazı diyorsunuz ki,  şu kadar milyar metreküp. Bu size çok büyük bir avantaj veriyor. Artık kendi gazınız var. Yeni bulunan bu rezervlerin avantajını milletimiz için hemen kullanmaya başlayın. Şu imzaladığınız pahalı doğal gaz alım anlaşmaları var ya onları yeniden masaya yatırın. Fiyatları düşürttürün. Buradan sağlayacağınız tasarrufla, çiftçinin, işçinin, iş insanının, memurun, emeklinin, yani vatandaşın derdine derman olmaya çalışın. İşte biz de sizi o zaman alkışlayalım. Önce ekonomik kriz, sonra da Korona salgınında alınan önlemler nedeniyle esnaflarımız perişan oldu. Tüm dünya esnaflarına karşılıksız nakit desteği verdi, siz ise bizim esnafımıza sadece faizle borç verdiniz. Şimdi o borçları da geri ödeme zamanı geliyor. Şimdi ne yapacaksınız? Bu gazı kullanın, masada kullanın. Gaz fiyatlarını düşürttürün Rusya’dan aldığınız Türkiye’yi ihya edin, enerji maliyetimizi düşüren anlaşmalarla hiç vakit kaybetmeden de, önümüzdeki bir yıl boyunca elektrik, gaz faturalarının altında ezilen esnafımızın, elektriğini de, doğal gazının da faturalarını devlet olarak ödemek için gerekli düzenlemeleri yapın. Milletin bir yılda katlanan elektrik, gaz faturalarını yeniden düşürün. Çoluk çocuk pandemi nedeniyle okula gidemiyor. Televizyonda ders yapıyor. Vatandaş artık evinde elektrik düğmesine basmaktan korkar oldu. Yine sanayicimiz enerji maliyetleri nedeniyle zorlanıyor. Dünyayla rekabet edemiyor. Enerji maliyetlerine indirimi yansıtın, sanayicinin rekabet gücünü ve ihracatı artırın. Bak cari açık öyle kapanır. Müjde mi diyorsunuz? Millete verilecek müjde işte böyle olur.

HUKUK DEVLETİ VE DEMORKASİ OLMADAN SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ

Bu memleketin her yerinden petrol, doğal gaz fışkırsa, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü olmadan, birinci sınıf bir demokrasi olmadan, millete karşı sorumlu bir ekonomi yönetimi ve akıllı politikalar olmadan sorunların üstesinden gelinemez. Ortadoğu’daki ve Güney Amerika’daki petrol zengini ülkelerin durumlarına bir bakalım ortada…

BU MEMLEKETİN ÜRETİCİSİNE DEĞİL, VENEZUELA’NIN ÜRETİCİSİNE DESTEK VERİYORLAR

Örneğin Venezuela, dünyanın en büyük enerji kaynaklarına sahip… Ama bu ülkede sefalet kol geziyor. Vatandaşını doyuramayan, her bir vatandaşını ortalama 11 kilo zayıflatan Venezuela Hükümeti, “Milleti Maduro Diyetine soktular” diye eleştiriliyor. Ve Saray bu enerji zengini ama fukara Venezuela’dan şimdi vergisiz peynir ithal etmeye karar veriyor. Trakya’daki, Ezine’deki, Kars’taki peynir üreticileri dururken, Venezuela’nın peynir üreticisine destek veriyoruz. Türkiye’deki çiğ süt üreticisine destek vermiyor, Venezuela’daki çiğ süt üreticisini destekliyor. Hatırlayın Türkiye’deki süt destekleri son seçimlerden önce 25 kuruşa çıkmıştı. Seçimden sonra kaybettiler ya 10 kuruşa indirdiler. Ardından da 15 kuruşa çıkardılar. Girdi fiyatları sürekli artarken, artırılması gereken destek, süt üreticisinin cebinden kepçeyle alındı, sonra damlalıkla o da bir kısmı geri verildi.

BİZ AYÇİÇEKTE TABAN FİYAT 3,5 TL OLSUN DERKEN VERGİSİZ İTHALATIN ÖNÜ AÇILDI

Geçen yıl dünyada ayçiçeği ithalatında birinci olduk. Bu yıl da ayçiçeğinde hasat sürüyor… Biz buradan 3,5 lira “taban fiyatı” 75 kuruş da destek verin diye bağırırken, yine bunlar gitmişler Venezuela’dan vergisiz ayçiçeği ithalatının önünü açmışlar. Yani bu tek adam rejimi altında ezilen, ekonomisinde ciddi sıkıntılar ve gıda kıtlığı yaşayan Venezuela’ya olan bu muhabbetin sebebini bize de bir söyleseler de bizde öğrensek.

MİLLETİN HALİNİ GÖRMÜYORLAR, SESİNİ DUYMUYORLAR

Ne diyoruz hep? Bunlar milletin derdine kör ve sağırlar. Milletten koptular. Saraylarından milletin halini görmüyorlar. Kayınpeder ve damadının pembe tabloları vatandaş için bir şey ifade etmiyor. Tekrar söylüyorum, esnaf perişan. Salgından ve önceki ekonomik gelişmelerden yediği darbe yetmez gibi şimdide o ertelenen kredileri geri ödemekle uğraşıyor. Elektrik, su, gaz faturaları almış yürümüş. Esnaf kara kara düşünüyor. Kırtasiyeci, kantinci, servisçi, kıraathane sahibi hepsi çok zor durumda… Verilen kredilerin, vergilerin ödenmesi gerekiyor. Bu mesleklerde vatandaşlarımız salgın nedeniyle iş yapamıyor ama kiraya veren kirasını istemeye devam ediyor. Boğaza kadar borç ve belirsizlik içinde “Yarın ne olacak?” diye esnaf kara kara düşünüyor. Engelli vatandaşlar isyan ediyor. “Ekmek alacak para bulamıyorum” diyor.

ÇİFTÇİNİN YAZDIĞI DERT MEKTUPLARI, YAĞMUR GİBİ YAĞIYOR

Çiftçi zaten perişan biraz önce anlattım. Milletvekillerimize, Genel Merkezimize gelen dert mektupları, adeta yağmur gibi. Tarım kredi borçları yüzünden takipler başlamış. Zaten borcunu ödeyemez haldeki çiftçi “Ekim’de de borcumu ödeyemezsem hem tarla gidecek hem de hapse gireceğim” diye dert yanıyor. Tekrar borç erteleme konusunda yardım istiyor. Manisa’dan sultaniye üzüm üreticisi, sulamada kullanılan elektriğin fiyatından şikayetçi. “Mazot, gübre, ilaç fiyatları altında ezildik” diye dert yanıyor. TARİŞ’ten fiyat bekliyor. Yaş üzüm alıcılarının kendi aralarında anlaştıkları ve çiftçinin emeğini yok pahasına aldıkları görülüyor. Emekli kış yaklaşırken evini nasıl ısıtacağını kara kara düşünüyor.

VATANDAŞ “YANDIM ALLAH” DİYOR

Vatandaş hayat pahalılığı altında ezilmiş… Pazara giren dar gelirli vatandaş “yandım Allah” diye kaçıyor. Yaz zamanı bile 5 liranın altında doğru dürüst bir meyve bulmak mümkün değil. Kiraz, üzüm lüks olmuş. Marketler, bebek mamasına, sıradan çikolataya artık alarm takmaya başlamışlar. Millet ucuzcu marketlerde günü geçmiş ürün kovalıyor. Eskiden “Avrupa’da böyle” diye anlatılırdı, şimdi vatandaşlarımız artık marketlerde görüyor karpuz ikiye üçe bölünerek satılıyor.

TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI BUNLAR

İşsiz sayımız 10,5 milyonu aşmış. Damadın yönettiği ekonomide daha önce işi olan 3 milyon 208 bin kişi işinden olmuş. Milletin üniversite mezunu evlatları evde anasının, babasının eline bakıyor. İşte memleketin, bu ülkeni, Türkiye’nin gerçek sorunları bunlar. Milletin çözün diye beklediği dertler bunlar. Bu iktidarın müjde gazıyla üstünü örtebilirim sandığı da aslında bu dertler. Yönetenlerden beklenen, algıyı değil, ülkeyi yönetmesidir. Göbels tarzı, “şok ve ölü kedi stratejileri” uygulaması değil, vatandaşın aklıyla alay etmeye kalkmadan çözüm üretmesidir.

VESAYET REJİMİ SIKIŞTIKÇA BASKIYI ARTIRIYOR

Tek adam vesayet rejimi sıkıştıkça, yönetimde kalmak için baskı unsurlarını artırıyor. İstanbul Belediyesi’nin hemşerilerini bilgilendirmek için astığı Kanal İstanbul afişleri, valilik emriyle, polislerce gece operasyonuyla indiriliyor. Yasa gereği bölücü ve yıkıcı olmayan afişler, ancak mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Ama hukuku, yasayı dinleyen kim? Balık baştan kokuyor. Yetmiyor, bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul’da Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü kuruluyor. Şimdi İstanbul Emniyeti İstanbul Valisi’ne bağlıyken, İstanbul’da Ankara’ya bağlı kurulan “takviye kuvvetin” anlamı ne? Soruyu tekrarlıyoruz: İstanbul’da kurulan bu takviye kuvvet neden Ankara’ya bağlı?  Devletin işleyişine aykırı olan bu düzenlemenin gerekçesi ne? Bu kuvvete neden ihtiyaç duyuluyor? Bu kuvvet kimlerden oluşuyor? Bu kuvveti kurarken yasal dayanağınız ne? Bu kuvvetin kadrolarını hangi yasayla veriyorsunuz?

AÇLIK GREVLERİNİN SONLANDIRILMASINI BEKLİYORUZ

Ebru ve Aytaç adlı iki genç avukat, aylardır açlık grevinde… Buradan şunu söylüyorum, partimiz, açlık grevlerine karşıdır. Bu genç avukatların aileleri de açlık grevine son verilmesini istiyorlar. Bizde bu açlık grevlerinin bir an önce sonlandırmalarını bekliyoruz.

MÜJDELER BOŞ TENCEREYİ DOLDURMUYOR

Bu iktidarın artık ülkeyi yönetme kabiliyeti kalmadı. Milletimizin de tahammülü kalmadı. Müjde işsizlikleri çözmüyor. Müjde boş tencereyi doldurmuyor. Türkiye’nin ve ekonomimizin potansiyeli çok büyük. Milletin derdini çözmeye kararlı ehil bir kadroyla, doğru bir ekonomi programıyla, hukuk devletini, kuvvetler ayrılığını güçlendiren, çağdaş bir parlamenter demokrasiyle, vatandaşı kucaklayan, hiç kimseyi açıkta bırakmayan, çocukların yatağa aç girmesine müsaade etmeyen bir sosyal devlet anlayışıyla, tüm bu sorunların üstesinden gelebilir. Milletimiz kendisinden kopanlara, sesini duymayanlara, halini görmeyenlere, kendisi yarın yiyecek ekmeğin hesabını yaparken lüks Saraylarında vatandaşların parasıyla keyif çatanlara, ilk fırsatta gereken yanıtı verecektir. Milletimiz ne yaptıklarını görüyor. Notlarını veriyor. İlk sandıkta, Saraya ve ortağına yerini gösterecek, evlerine gönderecek.