Türkiye, dün akşam saatlerinde eş zamanlı olarak Şengal, Mahmur Mülteci Kampı ile Kuzey ve Doğu Suriye kenti Dêrik ilçesine bağlı köyleri havadan bombaladı. Sivil yerleşim yerlerinin bombalandığı saldırıyı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy değerlendirdi. Özsoy, hava saldırısının Hesekê’de DAİŞ’in Sinaa Cezaevi’ne yönelik 20 Ocak’ta gerçekleştirdiği saldırının püskürtülmesinin ardından gelmesinin zamanlama açısından manidar olduğunu söyledi. Özsoy, “DAİŞ ne zaman zorlansa, kaybetse, Türkiye tarafından bu tür saldırılar geliyor” dedi.

KÜRT SİYASETİNE SALDIRILAR

Bu saldırılarla DAİŞ’in tekrar toparlanıp saldırıya geçmesine zemin sunulduğunu söyleyen Özsoy, "Hem Rojava hem de Mahmur’a saldırılar oldu. Daha önceki benzer saldırılar sonrası birçok sivilin yaşamını yitirdiğini biliyoruz. Fakat bu içerde artan Kürt siyasetine yönelik saldırıların devamıdır. Bu sefer daha entegre ve daha geniş bir alanda saldırı gerçekleştirdiler. Tabii ki bu saldırılar sadece uluslararası hukukun ihlali değil, aynı zamanda Türkiye hükümetinin Kürt meselesini siyaseten çözebilme basiretinin olmadığını gösteriyor. Bir güçsüzlüğün sonucudur. Kürt sorunu gibi köklü siyasal meseleye ancak sivil yerleşim yerlerini bombalamak basiretsizliktir” ifadelerini kullandı.

POLİTİK DENKLEM 

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir yandan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dair açıklama yaparken, diğer yandan hava saldırılarıyla sivil yerleşim yerlerinin hedef alınmasına değinen Özsoy, şöyle konuştu: “Erdoğan Kürt hareketi üzerine genel anlamda önderi üzerine uyguladığı baskılarla bir noktaya çekme çalışıyor. Bir baskı kurarak siyasal denklemde bir pozisyon değiştirmeye veya en azından nötralize etmeye çalışıyor. 'Benim pozisyonuma yaklaşmazsanız her türlü saldırıyı yaparım' diyor. Bazen uluslararası güçlerin desteğini alarak ya da almayarak Kürtleri bir pozisyona çekme. Belli ki o nokta da an itibariyle çok başarılı değil ki ha bire saldırıyor. Kürtleri her anlamda, Kürtlerin kazanımlarına hukuk mekanizmalarını ve gayri hukuki savaş araçlarını kullanarak saldırıyor. Bunun hepsi bir politik denklem üzerinden gelişiyor. Bu saldırılar başıboş, gelişigüzel gelişmiyor. Kürt hareketini belli bir pozisyona çekmeye çalışıyorlar.”

ABD’NİN SORUMLULUĞU 

Saldırının Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile yapılan görüşmenin ardından gelişmesine dikkat çeken Özsoy, “Uluslararası güçler bu tür saldırılarda ya istihbarat desteği veriyorlar ya da göz yumarak bu tür saldırıların bir parçası oluyorlar. Operasyonel detaylara hakim olamadığımız için bu konuda söyleyeceğimiz şeyler spekülasyon olur. Sullivan’la görüşen İbrahim Kalın, bu saldırıları paylaştı mı onlarla ya da sadece görüşmeyi öyle denkleştirip onların da desteği varmış gibi bir algı mı üretmek mi istedi, bilmiyoruz. Ya da limitli bir saldırı olacağı sözüyle verilip de başka türlü destekler mi alındı? Bunu bilmiyorum fakat daha önceki benzer saldırılara baktığımız zaman genelde sessiz kalarak de facto bir onay durumu oldu. Fakat yakın zamanda en son Mahmur’a yapılan saldırılarda hem bir Birleşmiş Milletler üzerinden hem de ABD üzerinden sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasına dair en azından kaygılar ifade edilmişti. ABD’nin yaşanan saldırılarda sorumluluğu yok ise buna dair en azından açıklama yapma sorumluluğu var” diye konuştu.

KÜRTLERİN DAİŞ’E KARŞI MÜCADELESİ 

Kürtlerin DAİŞ’e karşı verdiği mücadeleyi hatırlatan Özsoy, “Kürtler ne zaman DAİŞ’e karşı mücadele ettiyse, bir NATO üyesi tarafından saldırıya uğruyorlar. DAİŞ’e karşı duran uluslararası koalisyonun Kürtlere dair politik ve ahlaki sorumluluğu var. Gözlerini ve kulaklarını kapatarak bu sorumluluktan kaçamazlar. Kürtler bir dünya için savaştı ama sivil yerleşim yerleri bombalandığı zaman uluslararası kamuoyu başını kuma gömüyor. Kabul edilemez durum bu” dedi. 

‘SÖZLER SAFSATADIR’

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın operasyona dair sivillerin vurulmadığı açıklamalarına karşı Özsoy, “Hiçbir devlet ‘Ben sivilleri öldürüyorum’ demez. Eğer siviller ölürse de ‘kazayla oldu’ der ama sivil yerleşim alanlarının bombalanması sonucu siviller ölür” diyerek tepki gösterdi. 

Daha önce yapılan birçok hava saldırısında sivil köylülerin öldürüldüğünü hatırlatan Özsoy, şöyle devam etti: “Daha önce sınır ötesi operasyonlarda defalarca köylüleri öldürdüler. Dolayısıyla savaş olduğu müddetçe ve yerleşim alanları saldırıya uğradığı müddetçe istedikleri kadar ‘Biz teröristlere karşı savaşıyor’ desinler, böyle bir şey yok. Bu söylemler bir safsatadır. Zaten genel olarak Kürtleri terörize etme politikalarını bir sonucudur bu operasyonlar. Bütün Kürt meselesini bir terörle mücadeleye indirgediğiniz zaman oradaki bütün kazanımları ‘terör ürünü’ olarak görüyorsunuz.

SAVAŞLA BASTIRMAK İSTİYORLAR

Terörle mücadele kapsamında Kürt çocukları panzerlerin altında eziliyor. Sorsanız ‘Terörle mücadele ediyoruz’ diyecek. AKP sözcülerinden biri öyle diyordu. Peki sizin mücadelenizde sürekli Kürt çocuklarını panzerlerle ezmek mi var? Ama siz Kürt kentlerini savaş alanına çevirirseniz, o panzer şoförleri özellikle o Kürt çocuklarını öldürürler ama ürettiğiniz o militarist anlayış öldürüyor Kürt çocuklarını. Sizin niyetiniz Kürt meselesini savaşla bastırma ve bunun bir sonucu olarak Kürt çocukları ölüyor. Dolayısıyla yüzlerce sivilin sınır ötesi operasyonlarda öldürülmesinin sebebi budur. ‘Biz sivillere saldırmıyoruz’ sözleri safsatadır. Türkiye’nin desteklediği çetelerin Rojava’da yaptıkları, kestikleri kafalar, kaçırdıkları kadınlar, bütün bunlar uluslararası kurumların raporlarına geçiyor. Bu saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı başka nasıl meşrulaştıracak, böyle meşrulaştırıyorlar.”

MA / Berivan Altan