Meclis’te Cumhurbaşkanlığı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Şeyh Edebali'nin Osmanlı'da ilk şeyhülislamlık ve ilmikâmillik görevini yaptığını hatırlatarak, “İdam edilen biri var, kadılıktan şeyhülislamlığa aslında Şeyh Bedreddin, hiç adı anılmayan” dedi.

Yunus Emre’nin “4 kitabın manasını okudum ezber ettim/Aşka gelince gördüm, bir uzun hece imiş” sözlerini anımsatan Bülbül, “Siz ayrıştırıyorsunuz. Siz, bu mevcudat içerisinde ‘Şu yoktur, bu yoktur, şu teröristtir, şu bölücüdür, şu inkârcıdır, şu’. Olmadı, bu münafıklıktır. Bakın, Diyanet İşleri Başkanlığı’na her konuda fetva veriyor, maşallah-u teâlâ, her konuda. Nedir? Efendim, ‘Kadınlar, kocalarınıza itaat edin’, ‘Yoksulluğa takvayla cevap verin’, başka başka bir sürü fetvalar… Her gün yolda, yolakta, sokakta kadınların taciz edildiği, tecavüze uğradığı bir ülke var. Sen bununla ilgili niye bir tane bir şey söylemiyorsun?” diye sordu.

ANADİLDE İBADET

Romanların, Arap Alevilerin, Kürt Alevilerin ana dilde ibadet ve ana dilde eğitim sorunu olduğunun altını çizen Bülbül, “Romanca, Arapça, Kürtçe ibadet etmek yasaktır. Peki, ‘72 millete bir nazarla bakmayan kırk yıl müderris olsa hakikatte asidir’ diyen Hünkar Hacı Bektaş'a övgüler dizen ve bu yılı Hünkar Hacı Bektaş Veli Yılı olarak kutlayan zihniyet nasıl oluyor da sen 72 milleti birbirinden ayrıştırıyorsun, Romanları, Kürt Alevileri, Arap Alevi yok sayıyorsun?” dedi.

‘HANEFİLİK KİRLETİLMİŞTİR’

Şafii Kürtlerin inancının Hanefilik’ten farklı olduğunu kaydeden Bülbül, “Diyanet İşleri Başkanlığı asla ve kata Hanefi içtihatlarına göre inanç ve ibadet yürüten bir kurum değildir. Niye? Çünkü Ebu Hanife, Abbasi sarayına, fetva vermediği Abbasi sarayının zulmüne teslim olmadığı için, işkenceyle katledilen, tarihin görüp görebileceği en büyük direnişçi ve şehitlerden ve hakikatçilerden biridir, aşk olsun ona. Şimdi, Hanefi olacaksınız ve ikide bir saraya fetva vereceksiniz; Hanefi olacaksınız ve zulümden yana olacaksınız. Bu nasıl Hanefilik? Dolasıyla, Hanefilik de kirletilmiştir. Şafiilerin inançlarıyla Hanefilerin inançları farklıdır. Bir Şafii bir Hanefi hocanın arkasında namaz kılmaz ama Hanefi hocalar, Şafiilere gönderiliyor ve arkasından namaz kılmaya zorlanıyor, bu da bir zulümdür” ifadelerini kullandı.

‘MÜNAFIKLIĞIN TA KENDİSİDİR’

Bülbül, “Senin inancın altın da benim inancım tunç mu?” diyerek iktidara, “Senin inancın gümüş de benimki sac mı? Sana ne, ben hakikate ister niyazla giderim, ister namazla giderim, ister yürüyerek giderim, ister amuda kalkarak giderim; sana ne? Bakınız ‘Cemevi var mıdır?’ diye Diyanet’e soruyorlar, Diyanet hemen şöyle bir fetva veriyor: ‘İslam'da bir tek ibadethane vardır, o da camidir’ diyor; yalan söylüyor. Bu ülkede mezarlıklar yerle bir edildi, bu ülkede çocuklar katledildi, bu ülkede bir insanın cesedi kutunun içinde evladına gönderildi ve Diyanet bununla ilgili zerre kadar ses etmedi. İşte bu, münafıklığın ta kendisidir. İşte bu, dini tahrif etmenin ta kendisidir. İşte bu, dini siyasete alet etmenin ta kendisidir” sözleriyle tepki gösterdi.

Bülbül, “Niye Pir Sultan'ın divanını kurmuyoruz? Ey insanlık, gelin, 72 millete bir nazarla bakan, bütün halkların ve inançların hakkını teslim eden Pir Sultan'ın divanını kuralım, kardeşçe, eşit yaşayalım. Herkes hakkını alsın, öbür tarafa kalmasın” dedi.