Kürt kadınlar yıllardır sürdürdükleri özgürlük mücadeleleri ile dünya kadınlarına ilham olmaya devam ediyor. 25 Kasım’a doğru giderken Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Kürt kadınların özgürlük mücadelesini ve iktidarların buna dönük baskıcı politikalarını değerlendirdi. Güven, 1960’da Dominik Cumhuriyeti'nde faşist Trujillo Hükümeti’ne karşı mücadele ederken katledilen Mirabal Kardeşler’in yaşadıkları baskı ve işkencenin bir başka versiyonunu bugün Kürt kadınların yaşadıklarını belirtti.  

‘YENİ BİR SİSTEM’

Fransa’nın başkenti Paris’te 2013 yılında suikast sonucu katledilen Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ı hatırlatan Güven, 2016’da da Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın aynı zihniyet tarafından katledildiğine işaret etti. Kürt kadınların mücadele verirken diktatörlerin ve erkek egemen zihniyetin hedefi haline geldiğini ancak yaşadıkları şiddet ve katliamlara rağmen geri adım atmadığını ifade eden Güven, “O zaman bir bütünen bu sistemi kadınların ele geçirmesi gerekiyor. Bu sistemi demokratikleştirmek, yaşanılır kılmak, alaşağı edip, kadın renginde bir sistem inşa etmek için mücadele gerekiyor” dedi. 

Ulusal mücadelenin yanı sıra erkek egemen zihniyetin dayattığı şiddet kültürüne karşı da mücadele ettiklerini söyleyen Güven, “Devlet eliyle bizim illerimize, ilçelerimize getirilen taciz ve tecavüz kültürünü reddediyoruz. Genç kızların uzman çavuşlar ve polisler tarafından düşürülmesini reddediyoruz” diye ekledi.  

‘CESARETE İHTİYAÇ VAR’

Kadın kimliğini esas alarak Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Laz ve Çerkez kadınların birleşmesi gerektiğine vurgu yapan Güven, şöyle dedi: “Önce kadın kimliğiyle bu konuda bir tutum belirlemek gerekiyor. 8 Mart ve 25 Kasım’da tüm kadınlar bir araya geliyor, bir güç ortaya koyuyorlar. Yine İstanbul Sözleşmesi için kadınların ortaya koyduğu tutum son derece önemliydi. Kürdistan’ın bütün illerinde kadınların 25 Kasım’a harıl harıl hazırlanması, Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA) başlatmış olduğu ‘Kendimizi savunuyoruz’ kampanyası bu kapsamda son derece önemlidir. Çünkü biz mevcut sisteme bir gedik açıyoruz. Egemenlerin bize biçmeye çalıştığı o rolü kader olarak görmüyoruz. Kendi kaderimizi çizebilecek irade ve güçteyiz. Bu konuda cesarete ihtiyaç var. O cesaret Kürt kadınlarda fazlasıyla var.” 

ÖZ SAVUNMA 

Egemen güçlerin kadına her açıdan şiddet uygulamak için çeşitli yöntemlerinin olduğuna dikkat çeken Güven, “Ellerinde inanılmaz olanakları var, bu olanaklarla üstümüze geliyorlar, biz de bu konuda kendimizi savunacağız. ‘Yasta değil isyandayız’ diyoruz. Çünkü ancak isyanla bunu değiştirebiliriz. Vasat bir duruşla, bunun değişmeyeceğini biliyoruz” dedi. 

Arîn Mîrkan,  Avesta Xabûr ve Hevrîn Xelef gibi Kürt kadınların cesaret ve kahramanlığını Diyarbakır Cezaevi’nde direnen Sakine Cansızlardan, Beritanlardan aldığını kaydeden Güven, “Siyasette çalışan, çabalayan siyaseti demokratikleşmeye çalışan, siyasetin rengini değiştirmeye çalışan Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak ve daha birçok cezaevinde direnen Kürt siyasetçi kadın arkadaşımız gibi direnerek isyandayız. Kendimizi savunacağız, asla artık hiçbir şiddet olgusu karşılıksız kalmayacak. Kadınlar bulunduğu her yerde kendisine karşı geliştiren şiddete kendi yöntemleriyle, özsavunmasıyla cevap verecek” ifadelerini kullandı. 

‘DEĞİŞİM BAŞLADI’

Kadınların verdiği mücadelenin sonuçlarının alındığını dile getiren Güven,  Yeni Zelanda’daki yönetim değişikliğini örnek verdi. “Değişimin başladığını görüyoruz” diyen Güven, “Hiçbir siyasi güç, irade yada sivil toplum örgütü kadınların mücadelesini yok sayarak kendini var edemiyor. Şuanda Türkiye’de Kürtler sonsözü söylemeden hiç kimse kazanamıyorsa, kadınlar açısından da durum böyledir. Kadınlar değişimi başlattı” şeklinde konuştu. 

‘KADINLAR SOKAKLARI BIRAKMADI’

Artık değişimi hızlandırma çabası içerisinde olduklarını vurgulayan Güven, devamında şöyle dedi: “25 Kasım’a giderken de AKP’nin sokakları pandemi bahanesiyle topluma kapatmaya çalıştığını biliyoruz. Buna rağmen nasıl ki geçmişte 15 Temmuz bahanesiyle Olağanüstü Hal (OHAL)  ilan edip sokakları sadece AKP’lilere açtılarsa, bu dönemin de öyle olduğunu biliyoruz. Muhaliflere, kadınlara sokaklar ve meydanlar yasaklanıyor. Biz kadınlar olarak zaten bu zihniyeti alaşağı ettik. Geçmişten bu yana hep sokakları kadın rengiyle doldurduk. 25 Kasım’da da son derece önemli bir çıkış yapabiliriz. Çünkü biz artık örgütsel, kitlesel olarak, nicel-nitel olarak da belli bir noktaya geldik.”  

25 KASIM’A ÇAĞRI 

Devlet, polis ve erkek şiddetine karşı 25 Kasım’da kadınların bulundukları her alanda ses çıkarması çağrısında bulunan Güven, “25 Kasım’da kadınlar alanları doldurmalı, kadın sesleri yankılanmalı. Toplum bu kadın sesinden güç almalı. Bütün kadınları 25 Kasım ruhuyla tekrar selamlıyorum, direnişe davet ediyorum” dedi. 

MA / Arjin Dilek Öncel - Mehmet Erol