Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

İlk olarak İdlib’te yaşanan gelişmelere değinen Kurtulan, AKP’nin Ortadoğu ve Suriye politikasını eleştirdi. Türkiye’nin Suriye’de kanlı bir kumar içinde olduğunu dile getiren Kurtulan, “Türkiye’nin hem bugünkü kayıplara hem mevcut komşuluk ilişkilerine hem Kürtlerle ilgili politikalara baktığımızda Türkiye, yararına olmayan bir savaş içinde. Oradaki kayıplardan da, sonuçlardan da sorumlu olan bu hükümettir, güle oynaya bu savaş tezkeresine onay verenlerdir. Muhalefetin de bunda payı vardır” dedi. 

Türkiye’nin Suriye politikasını gözden geçirmesi gerektiğinin altını çizen Kurtulan, barış ve diyalog yoluyla Suriye’deki çözüme katkı sunulmasına işaret etti. 

‘DEPREM VERGİLERİNİ SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

Elazığ’da meydana gelen depreme ilişkin konuşan Kurtulan, Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu belirterek, “Bu süreci yönetemeyen ve güven vermeyen bir hükümet var karşımızda. HDP olarak bunu çok kez gündeme getirdik. Bu konuda AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedilen önergelerimiz var. En son deprem vergilerinin nereye gittiği araştırılsın dedik, bunun için önerge verdik. Ancak reddedildi, bu konunun üzeri örtülmeye çalışıldı. Cumhurbaşkanı toplanan vergilerin 5 mislinin depreme harcandığını, genel bütçeden de harcama yapıldığını söyledi. Ama özellikle deprem bölgeleri bunu hissetmiyor. Elazığ depremindeki sonuçlara baktığımızda; yapıların güçlendirilmesinden tutun, insanların deprem sonunda korunaklı yerlerde barınmasına kadar görüyoruz ki deprem için toplanan vergilerin nereye harcandığına dair soruları sormak durumundayız; onlar rahatsız olsa da” diye konuştu.

‘YARDIMLARIMIZ HALA ENGELLENİYOR’

HDP’nin depremzedelere yardımının İçişleri Bakanının talimatıyla başlayan engellemelerin sürdüğünü Kurtulan, “Ancak MHP, CHP, AKP Belediyeleri üzerinden giden yardımların yerlerine ulaştırıldığı görülüyor. Ancak ne yazık ki bizim yardımlarımız engelleniyor. En son Bodrum'da arkadaşlarımız yardım kampanyası düzenlediği yardım kampanyasında toplanan yardımlar engelleniyor. Bu insanlık suçu. İnsanların yardım etme isteğinin partilere göre ayrıma uğradığını görmekteyiz” diye belirtti. 

‘BELEDİYELERİ RANT ALANINA DÖNÜŞTÜRME GİRİŞİMLERİ’

İmar Kanunu’nda değişiklikler öngören ve belediyelerin yetkilerini kısıtlayan düzenlemeye ilişkin konuşmasını sürdüren Kurtulan, şunları söyledi: “AKP'nin seçimle elde edemediği belediyeleri artık değişik yasal düzenlemelerle kendine dönük kazanıma yöneltme yönünde girişimleri var. AKP'nin belediyeleri kendisi için bir rant alanına dönüştürdüğünü de görüyoruz.  Şimdi de imar planları üzerinden oyun oynadığını ve hesap yaptığını görüyoruz. Bu teklifte de daha çok Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üzerinden belediyelerin imar alanındaki yetkilerini TOKİ'ye devretme girişimi görülüyor. Bir rant alanı açma durumuyla kamuoyu karşı karşıya kalacak. Aynı zamanda kamuoyunda çok tartışılan Ahlat Sarayı var. Depremden hemen sonra Meclis gündemine geldi. Ertelenebilirdi ya da biraz bunun üzerinde düşünebilirlerdi. Aynı zamanda birkaç gündür kamuoyuna ve basına yansıyan bir yerel yönetimler yasa taslağı var. Henüz içeriğini tam bilmiyoruz. Ancak yine yerel yönetimlerin dokusuyla oynayacağını, alamadığı belediyelerin yetkilerini kısıtlandırarak kendilerine daha çok rant alanı açacak düzenlemeler üzerinde durduğu görülüyor.”

BEKÇİLERE VERİLEN YETKİLER

Çarşı ve mahalle bekçilerine silah kullanma ve kimlik sorma başta olmak üzere, bir dizi yetki veren düzenlemeyi eleştiren Kurtulan, kanun teklifinin asla kabul edilemez olduğunu söyledi. Kurtulan, “AKP’nin siyasal programının bir parçası olarak karşımızda duruyor. Bu kabul edilir bir durum değil. Bekçilik 2 yıldır uygulanması rağmen İstanbul, Ankara, Mardin ve İzmir gibi yerlerde yaptıkları pek çok hak ihlalleri görüldü. AKP neden böyle bir şeye ihtiyaç duydu. Erdoğan'ın 2 Ocak’ta yaptığı konuşmada, ‘İçerideki düzeni de kolluk gücü ile sağlayamayız’ diyor. Neden?  Hangi anlamda kolluk gücü zafiyet gösterdi? Neye yetmiyor? Bunlar kamuoyunun cevap beklediği sorulardır" şeklinde konuştu.

RİSKLİ VE TEHLİKELİ

Kurtulan, AKP'nin önümüzdeki dönemde güçlü bir toplumsal muhalefet ağı gördüğünü ve insanların itirazlarını bekçiler üzerinden engellemeye çalışacağına dikkat çekerek, "İşsizliği, yoksulluğun, ekonomik krizin, geçinememenin, kadın cinayetlerinin, kimliklerin inkarının ve demokrasi talebinin bir itiraza dönüşeceğini ve bekçileri mahallere sokarak bunu bastırmanın yöntemi olarak kullanacağı görülmektedir. Dolayısıyla bu risklidir, tehlikelidir. Tüm kamuoyunun, itiraz eden herkese karşı aslında kendine bağlı ve AKP il başkanları tarafından istihdam edilecekleri tahmin edilen bekçiler toplum için bir risk olarak önümüzde duruyor. Tüm toplumsal muhalefet için bu bekçilik yasasının sıradan bir şey olmadığını, AKP'nin paramiliter, baskıcı güçleri sokağa salmasının adı olarak önümüzde duruyor, buna müsaade etmemek lazım" diye uyardı.

HASTA TUTUKLULAR

Hasta tutukluların sorunlarını gündemine alan Kurtulan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hasta tutsakların tedavi edilmemesi, kelepçeyle muayenenin dayatılması, çıplak arama, gazete ve kitap gibi ihtiyaçların verilmemesi veya kısıtlanması durumu var. Kadınların üstü erkek gardiyanlar tarafından aranmak isteniyor, banyolara bile kameralar konuluyor. Bunlar bir bütün olarak birçok cezaevinde yaşanıyor. İHD verilerine göre, 220 bin kapasiteli cezaevlerinde mevcudun 280 bine ulaşması başlı başına bir işkence ve ihlaldir. Dolayısıyla bu sorunun bir an önce gündeme alınması bin 334 hasta tutukludan ağır olan 457'nin durumunun gözden geçirilmesi ve infazlarının durdurulması gerekmektedir. Hasta tutukluların tedavi edilmeden koğuşlarına gönderilmesi sonucu yakın zamanda vefat edenler oldu. Tekirdağ Cezaevi’nde hasta tutuklu Hüseyin Polat hayatını kaybetti. Kimi STK’ların verilerine göre geçen yıl yaklaşık 50 tutuklu cezaevinde yaşamını yitirdi. Afyon, Tarsus, Türkoğlu, Elazığ, Osmaniye, Bolu, Rize Kalkandere, İzmir Şakran, Kayseri Bünyan kötü muamelede ün yapmış cezaevleridir. Cezaevlerine düşman hukuku uygulanmasını doğru görmüyoruz. Adalet bakanlığını sorumluluğa çağırıyoruz. Tutukluların sağlığından güvenliğinden hükümet sorumludur."

‘İNSANLAR KAYBOLMAZ, KAYBETTİRİLİR’

Son zamanlarda ülke genelinde 4 kişinin kaybolduğunu hatırlatan Kurtulan, şöyle devam etti: "Bize göre insanlar kaybolmaz, kaybettirilir. Hükümetin bu konuda sorumlu olduğunu bilerek Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’nun nerede olduğunu sormak istiyoruz. Neden Gülistan Doku 5 Ocak’tan bu yana bulunamıyor. İntihar ettiği üzerinde duruluyor. Genellikle kadın cinayetlerinde savcılar ve kolluk olaya böyle yaklaşır. Onu intihara sürükleyenler daha çok tali görülür. Olay intihar mı, başka şüpheler üzerinde durmak gerekmez mi? Gülistan Doku’nun bir an önce bulunmasını talebini kadınlar olarak yinelemek istiyoruz. Bu insan Dersim gibi bir yerde, adım başı kameraların olduğu, herkesin tek tek izlenebildiği bir ilde bir üniversite öğrencisine ne olabilir? Bunun iyi araştırılması lazım. Beytüşşebap'ta yaşayan Hürmüz Diril ve Şimoni Diril adlı vatandaşlarımızın 11 Ocak’ta beri kayıplar. Bu insanlar için gerekli arama girişimleri var mıdır? Ne olmuştur bu insanlara? Bu hala muğlak bir durum olarak önümüzde duruyor. Aynı zamanda 11 gündür Batman’dan İstanbul’a gelen Mehmet Bal adındaki vatandaş da bulunamıyor, kayıptır. Ama dediğim gibi insanlar kaybolmaz, kaybettirilir.”