Partisinin genel merkez binasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan HDP Sözcüsü Günay Kubilay, İstanbul seçimlerine son derece stratejik değer verdiklerini belirterek, “İstanbul’da sandığa gitmek şarttır, geçerli oy kullanmak şarttır, sandığa sahip çıkmak ve demokrasiye evet demek şarttır” çağrısında bulundu.

‘50 YILDIR VERİLEN BEDEL VAR’

Kubilay: “Bundan 49 yıl önce yarın, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümü. Aradan yarım asır geçti. Hala 15-16 Haziran’daki büyük işçi direnişi, işçi sınıfının de emeğin de büyük emeği ile devletten, sermayeden bağımsız bir sendikal mücadele yürütmesine yol gösteriyor. Bugün HDP’nin radikal demokrasi diye tarif ettiği o dönem devrimci, demokratik bir işçi mücadelesi anlayışının boğulmak istenmesine karşı gösterilen bir direnişti. O dönem 3 işçi olmak üzere 5 kişi o direnişte hayatını kaybetmişti. HDP adına onları rahmetle minnetle yad ediyorum. İşçi sınıfı bugün eğer hala nefes alabiliyorsa, bir sendikal mücadele yürütebiliyorsa iyi kötü elinde mücadele araçları varsa 50 yıl önce verilen ve sonrasında devam eden mücadeleye ve bedel ödeyen işçilere borçludur.

 DOĞRU ADRESE GİTMEK GEREKİYOR

Değerli arkadaşlar, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinden başlamışken, iki gün önce basına yansıyan Bolu Belediyesinden atılan işçilerin Ankara’ya adalet ve emek yürüyüşüne hepimiz tanık olduk. Biz her şeyden önce işinden emeğinden olan kim olursa olsun onları işten atan kim olursa olsun emeğine ve işine sahip çıkan herkesin yanındayız. Bu emek mücadelesi yürüten işçilerin eylemleri haklı ve meşrudur. Ancak bu eylemlerin doğru sonuca ulaşması için doğru adrese gitmek gerekiyor. O yüzden bizim emek ve adalet yürüyüşünü sürdüren işçiler kardeşlerimizin Ankara’da dayanmaları gereken kapı siyasi iktidarın kapısıdır. İşlerini ve ekmeklerini almak istiyorlarsa bunu yapmalılar. İşi ve emeği için Ankara’ya yürüyen işçilerin yürüyüşü ne kadar haklı ve sonuç ne kadar trajik ise, AKP Genel Başkanın yeni askerlik yasası görüşülürken işçilerin yürüyüşünü gösteren o VTR’ye feveran eden yaklaşımı da o kadar trajiktir. Bugün işçi hakları konusunda söz söyleyebilecek en son parti AKP’dir. Geçen gün Kocaeli’nde 5 mülteci işçi yanarak can verdi. Oradaki gerçeği kamuoyundan saklamak için yayın yasağı getirilmiş. O işveren AKP’li olduğu için ve iş yerinde yangın merdiveni olmadığı için buna yayın yasağı getirilmiştir. Son birkaç yılda dikkatinizi çekmiştir, giderek işçi ve işsiz intiharları çoğalıyor. İnsanlar işsiz oldukları ve çocukları önünde başları eğik olmamak için intihar ediyor. 

İKTİDARIN İŞÇİLERE YÖNELİK FEVERANI SAMİMİYETSİZLİKTİR

Bunca iş cinayeti, intihar ve saldırı varken iktidarın işçilere yönelik feveranı samimiyetsizliktir. Gaziantep Şahinbey Belediyesi önünde kendisini yakan işçi genci hatırlatmak isterim. O hazin tabloyu hepimiz gözlerimizde canlandıralım. Köprüden kendisini atarak intihar eden o genci hatırlayalım. İSİG Meclisi verilerine göre son 3 yılda 49’u işçi 23 kamu emekçisi olmak üzere 72 işçi intihar ediyor. Bunlardan 11 esnaf, 3’ü de çiftçiydi. Ataması yapılmayan 13’ü de işsiz emekçi arkadaştır. Bu tabloya sahip çıkmayan iktidar işçiler işinden olmuş diye feveran etmesi samimi değil, istismarcılıktır. Günde 6-7 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Toplumun hafızası var, emek mücadelesine yapılan saldırıları biliyor.

KHK’LİLER DAHİL HERKESİ İŞİNE İADE EDELİM

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Eğer bu söylediklerimiz ‘hayır HDP bize iftira ediyor, biz gerçekten işçi dostuyuz işten atılanın da insanca yaşamak istiyoruz diyen işçinin dostuyuz’ diyorlarsa Eğer muhalefetin diğer partileri buna yanaşmazsa bunu AKP ile birlikte bunu hemen düzenleyelim. Bu zamana kadar KHK’yle atılmış işçiler ve emekçiler dahil bütün işçileri, emekçileri işlerine iade edelim. Belediyeler, kamu ve özel sektör dahil. İşçi cinayetlerini önlemek yapılması gereken düzenlemeleri yapalım. İşsizlik konusunda örneğin bütün haftalık çalışma saatlerini, ücretlerde ve haklarda herhangi bir kısıtlamaya gitmeden haftalık 35 saate indirelim. İşçilerin kazanımlarını koruyacak düzenlemeleri yasalarda yapalım. Ama söz konusu işten atmalar olunca, bu işçilerin işverenler ve patronlar karşısındaki korunaksız olan durumunu kaldıralım ve herkesi işine iade edelim. KHK’li atılanlar da dahil. Biz buna hazırız. Bunu yapmayacaklarsa işçilerin duyguları ile oynamaktan ve onları sokaklarda sersefil etmekten herkes vazgeçmelidir.

BARAJLARI KALDIRALIM 

Bugün iş kolunda sendika toplu iş sözleşmesi yapma barajı yüzde 3’tür. 2018 sonu itibariyle. İş yerlerinde yüzde 50 artı 1’dir. Bu barajı da sıfırlayan bir düzenlemeyi yapalım, sendikalar içinde bir örgütlenme özgürlüğü olsun, sendikalar içerisinde bir örgütlenme özgürlüğü olsun her sendikayla toplu sözleşme yapılsın. İşçilerin haklarını en iyi savunan, haklı ve meşru hak arama aracı olan grevlerde direnişlerde mal ve hizmetlerden gelen gücünü kullanmakta kim etkinse işçiler zaten onları tercih edecektir. O yüzden bu rekabete son versinler. HDP olarak bu çağrısına kulak verilmesini öneriyoruz.  Bunun tam da zamanıdır o meclisin iktidarın kapısına dayanmak o yasal düzenlemeleri istemek barajları kaldırmak için tam zamanıdır.   

KAMU KAYNAKLARININ AKİBETİ 

Diğer bir konu kamu kaynaklarının akıbetinin ne olduğuyla ilgili çeşitli sorulardır. Bu zamana kadar Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Türkiye toplumunun geleceği bakımından yaptığı iş ve işlemleri kendi sitelerinden yayınlamışlar. Buradan, paylaşacağım bilgiler cumhurbaşkanlığı sitesinde mevcuttur. Hazineden 5 kuruş harcamadan şunları şunları yapıyoruz dediği işlerin toplam maliyeti 140 milyar dolarmış. Bu doların 5.25 TL olduğu dönem. Ne ile yapıyorlar, kamu özel işbirliği. Yap işlet devret, işletme hakkı gibi değişik projeler adı altında bunlar yapılıyor.  Bunların toplam yatırım tutarı 64 milyar. Buraya aktaran miktar 140 milyar dolar. Peki aradaki 76 milyar dolar kime gidiyor? Tamamen bu yandaş sermaye kuruluşlarına. Bütçeden 5 kuruş çıkmadı denilen projeler kamu eliyle gerçekleştirilmiş olduğu 76 milyar dolar yani Türkiye bütçesinin 3’te biri devletin hazinesinde kalmış olacaktı. Bunların kamuoyu tarafından bilinmesinde yarar vardır. 

İSTANBUL SEÇİMLERİNE STRATEJİK 

Son olarak İstanbul seçimleriyle ilgili şunu söylemek istiyoruz. İstanbul seçimlerine son derece stratejik değer verdiğimizi biliyorsunuz. Gerek Eş Genel Başkanlarımızın, gerek grup başkanvekilimizin, benim ve alanda görevli arkadaşların açıklamalarında bunu görüyorsunuz. İstanbul seçimi artık sadece büyükşehir belediye başkanı seçimi olmanın ötesine geçmiştir. YSK eliyle gerçekleştirilen darbe sonrasında İstanbul halkının iradesi gasp edildikten sonra darbe mi demokrasi mi ikilemi içinde bir demokrasi referandumuna dönüşmüştür. HDP buradan demokrasinin çıkması için bir olağanüstü çaba ve gayret sarf etmektedir. Milletvekillerimiz, MYK üyelerimiz, PM üyelerimiz parti yöneticilerimiz oradadır, bütün arkadaşlarımız orada olağanüstü bir çalışma yürütüyorlar. Bu son dönemece girilirken, bütün demokrasiden yana olan herkese başta HDP’liler olmak üzere çağrımız şudur: İstanbul’da sandığa gitmek şarttır, geçerli oy kullanmak şarttır, sandığa sahip çıkmak ve demokrasiye evet demek şarttır.”(Mezopotamya Ajansı)