Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, Genel Merkez'de basın toplantısı düzenledi. MYK gündemin de siyasi gelişmeler, kayyum atamaları, HDP’ye yönelik siyasi operasyonlar ve Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananlar olduğunu belirtti. 

Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmelerinin 82’nci yıldönümü olduğunu anımsatan Kubilay, “Zulmün ve zalimin karşısında boyun eğmeyen Seyit Rıza ve arkadaşlarını HDP olarak minnetle ve saygıyla anıyoruz. Onların bize bıraktığı onurlu yürüyüşün ve tarihsel mücadele mirasının sürdürücüsü olmayı devam ettireceğiz. 1937-38 Dersim Tertelesini, bu katliamın sorumlusu olanları da asla ve asla unutmayacağız. Dersim için özür dileyen Erdoğan, aynı zihniyeti sürdürüyor.

DERSİM'DE YAŞANANLAR BUGÜN SÜRÜYOR

Erdoğan 2011 yılında Meclis’te Dersim katliamını kabul etmiş ve şöyle söylemişti: 'Sayısı bugün dahi bilinmeyen binlerce insan, kadın ve çocuk katledildi. Yuvalar yıkıldı, binlerce insan göç ettirildi. Binlerce kız çocuğu evlatlık verildi… O zamanlar CHP tek başına iktidardı. Hamdolsun, bizim tarihimizde bunlar yok… Eğer devlet adına özür dilenmesi gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum.' 

Erdoğan resmi verileri de göstererek katliamda 13 bin 806 kişinin katledildiğini açıklamıştı. Bu cümleleri kuran Erdoğan bugün, devlet iktidar güçleriyle ittifak kurarak, tarihsel Kürt düşmanlığı üzerinden saldırılarını ne yazık ki sürdürüyor. AKP’nin bugün Kürtlere dayattığı savaş ve şiddet konseptinin 1938 katliamını gerçekleştiren zihniyetten bir farkı yoktur. Üstelik bugün sadece saldırıyı herhangi bir Kürt kentiyle de sınırlı tutmuyor, bu saldırıları sınır ötesine de taşımış ve bütün bölgeye yaymış durumdadır.”

Kubilay’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

“31 Mart seçimlerinde aldığımız 65 belediyeden 6’sı KHK kumpası ile gasp edilmişti. Bu zamana kadar 20 belediyemize kayyım atandı! Biz bu açıklamayı yaparken bu sabah Savur Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Öncü, Mazıdağı Belediyesi Eşbaşkanı Nalan Özaydın, Suruç Belediyesi Eşbaşkanı Hatice Çevik ve Derik Belediyesi Eşbaşkanı Mülkiye Esmez evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. Belediyeler ise hala polis ablukasında. Biz bu açıklamayı yaparken belki yenileri de eklenebilir, henüz onları bilmiyoruz. 

'ÖZGÜR KADIN İRADESİNE DE SALDIRIDIR'

Dikkatinizi çekmek isterim ki, bugün gözaltına arkadaşlarımızın tamamı kadın. Kayyımın aynı zamanda özgür kadın iradesine yönelik bir saldırı olduğunu kendileri itiraf etmişlerdi. Üstelik 25 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele haftasındayız ve AKP kadın iradesine yönelik saldırıyı büyüterek derinleştiriyor. Kadın Meclisimizin 25 Kasım’a yönelik broşürleri “İtaat etmiyoruz” sözleri gerekçe gösterilerek toplatılmaya başlanmıştır ve hiçbir yasal dayanak da yoktur. İktidar karşısında özgür kadın iradesi görmek istemeyen AKP-MHP iktidarının ancak kendisine biat edenlere yaşam şansı tanıdığını gösteriyor. Şimdiye kadar 32 belediye eşbaşkanımız gözaltına alındı ve 14’ü tutuklu. Şimdiye kadar yüzlerce belediye meclis üyemiz gözaltına alındı ve 9’u tutuklu.

'KAYYUM HERŞEYİ GASP EDİYOR'

Belediye Meclis üyeleri hakkındaki önemli bir nokta şu: Kayyım ile sadece HDP’li belediye meclis üyelerinin değil, diğer partilerden seçilen belediye meclis üyelerinin de iradeleri ve dolayısıyla onları seçenlerin iradeleri gasp ediliyor. Örneğin sadece Diyarbakır, Van, Mardin şehirlerimizdeki 174 belediye meclis üyesi görevden fiilen uzaklaştırıldı. Bundan dolayı diyoruz ki kayyım bir rejim uygulaması olarak herkese atanmış oluyor. Hatta AKP kendisine de bu vesile ile kayyım atmış oluyor! Her şeyi gasp ediyor, her şeye ipotek koyuyor.

Bu vesile ile belediyeler özgün ve özerk idari yapılar değil, saraya bağlanmış ve atanmışların yönettiği birer klasik devlet kurumuna dönüştürülmüştür. Gülünç bir şekilde de şehirlerin her tarafına ‘sıfır borç’ pankartları asarak kampanya yürütüyorlar. Bu kampanya ikiyüzlülüğün resmidir. Kayyımların bıraktığı borç: 5 milyar 700 milyon liradır. Resmi olmayan borçların ise bunun birkaç katı olduğuna kuşku yok. Bunların nereye harcandığını, nasıl harcandığını ise biz bilmiyoruz, kamuoyu bilmiyor, harcayanların dışında hiç kimse bilmiyor.

'YARGININ MEŞRUTİYETİ ASLA KABUL EDİLEMEZ'

Bu gayri meşru ve hukuk dışı uygulamaların hepsine birer yasal kılıf uyduran yargı kararları olduğunu dayanak yapıyorlar. ‘Cumhur İttifakı’na yakınlığıyla bilinen bir şirketin (ORC Araştırma şirketi) katılımcılara sorduğu ‘Yargıya güveniyor musunuz?’ sorusuna yüzde 68’i ‘Güvenmiyorum’, yüzde 20,3’ü de ‘Kısmen’ yanıtını vermiş. Yani yüzde 90 oranında bir güvenmeyen bir yargının verdiği kararların asla meşruiyeti olamaz.

HDP’ye yönelik olarak kayyım atamalarının, belediyelerimize yönelik gaspın dışında kapsamlı saldırılar devam ediyor. HDP Gençlik Meclisi üyesi 35 arkadaşımız gözaltına alındı. İstanbul’daki haksız ve hukuksuz gözaltılar da arkadaşlarımıza işkence yapıldı. İşkencenin yanı sıra ‘toplu fotoğraf’ çektirme baskısı da uygulandı.  Sadece işkenceyi yapanlar değil, bu işkenceyi savunanlar da, ona göz yumanlar da işkence suçunun ortağıdır. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan Meclis Genel Kurulu’nda gözaltına alınan gençler için “Emniyet’te slogan attılar” diyerek işkenceyi meşrulaştırmaya çalışan ve suça ortak olan bir zat olarak kendisini ortaya koymuştur. İşkence bir insanlık suçudur. İnsanlık suçlarının zaman aşımı olmaz. Bu suçu işleyenlere sesleniyoruz: Bugün değilse yarın mutlaka yargılanacaksınız. Hak ettiğiniz cezayı alacaksınız. O dönemde de bugün sırtınızı dayadığınız herhangi bir otoriter iktidar sizi yargının önüne gitmekten kurtaramayacaktır. 

SARAYIN ADLİYE ŞUBELERİ 

Hepsi bu kadar değil. Her gün hukuk adı altında adalet kıyımı ile karşılaşıyoruz. Bu kıyımın son örneklerinden biri Ahmet Altan’ın yeniden tutuklanmasıdır. Aynı bağlam içerisinde evvel ki gün Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümünün araştırılması için kurulan Meclis Komisyonunun çalışmalarını takip eden gazeteci Canan Coşkun ve belgeselci Kazım Kızıl’ın, dün ise Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan’ın gözaltına alınmış olmasıdır. Artık örnekleri çoğaltmak mümkün ancak zamanımız kısa. ‘Türkiye’de hukuk ve adalet vardır’ diyenler ya gözlerini kapatıyor ya da vicdanlarını. Ortada bir yargı yok. Hukuk devleti yok. Karşı karşıya olduğumuz şey, iktidarın siyasi kararlarına, tasallutlarına yasal kılıf uydurmak için çalışan sarayın adliye şubeleri ve elemanları söz konusudur.

'DİRENİŞ HATTI OLUŞTURUYORUZ'

 HDP’ye yönelik saldırılar sadece kayyımlarla sınırlı değil ve çok yönlü devam ediyor. Biz bu saldırılara karşı demokratik ve meşru bir direniş hattı oluşturduğumuzu ve buna süreklilik kazandırdığımızı herkes biliyor. 20 Kasım’da belediyelerimizin giderek gasp edilmeye başlandığı günden bu yana demokratik bir direnişimize yeni önerileri de değerlendirmek üzere kapsamlı geniş ölçekli bir toplantı gerçekleştireceğiz. Bu toplantıya milletvekillerimiz, PM, MYK üyelerimiz, belediye meclis üyelerimiz belediye başkanlarımız kadın ve gençlik meclisi üyelerimizin katıldığı bir toplantı yapacağız. Bunun yanı sıra hak örgütlerinin, sendikaların, STÖ’lerın katılacağı bir toplantı olacak. Bu toplantıda kayyımlar dahil yeni mücadele hattımızı dostlarımızla parti üyelerimizle seçilmişlerimizle değerlendireceğiz ve kendimize yol haritası oluşturacağız.”

Ayrıntılar geliyor...