CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Biz doğruları söylediğimiz için rahatsız oluyorlar. İşi öyle bir boyuta getirdiler ki 'muhalefeti de inşa edeceğiz, Kılıçdaroğlu’ndan kurtaracağız’ diyor. Çok basit. Gelirsin televizyona, sen de soru sorarsın ben de sorarım. Kim haklı kim haksız? Ben haksızsam zaten gideceğim” restini çekti. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a, “Kılıçdaroğlu, ‘Sosyal Sigortalar Kurumunu batırdı’ demiyor muydun? Önünde fırsat var. Ben cevabını veremezsem gideceğim. Niye karşıma çıkmıyorsun? Çünkü korkuyorsun, korkan insan devleti yönetemez” sözleriyle seslendi.

Kılıçdaroğlu, CHP grup toplantısında yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

DOĞRULARI SÖYLEDİĞİMİZ İÇİN RAHATSIZ OLUYORLAR

26 Ocak’ta, grup toplantısında, şu soruyu sormuştum: ‘19 yıldır bu iktidarı yönetenler bu milletin hayrına ne yaptılar da CHP engel oldu?’ Günün 24 saati Erdoğan, yatıyor kalkıyor, tek şey var, ‘CHP.’ Ülkeyi yöneteceksin, istediğin kararnameyi çıkaracaksın istediğin kişiye ihale vereceksin. İstediğin valiyi, kaymakamı, emniyet müdürünü tayin edeceksin ve döneceksin sadece CHP’yi eleştireceksin? Niye, niçin? Sen fabrika kurdun da işsizliği önledin de biz karşı mı çıktık? Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Türkiye bir buhran içindedir. Çıkmanın yolu onları iktidardan almaktır. Milletin iradesiyle bunu yapmak zorundayız. 19 yıldır bu memleketi yönetiyorlar, her istediklerini yapıyorlar, 19 yılda bu milletin hangi sorununu çözdüler? Vergiyi topladın, dünyanın parasını topladın, canlı hayvana kadar her şeyi ithal ettin, istediğin adamın vergisini sıfırladın, hangi sorununu çözdün bu memleketin?

‘KILIÇDAROĞLU’NDAN KURTARACAĞIZ’ DİYOR. ÇOK BASİT

Hepimizin oturup düşünmeye ihtiyacı var. Önyargılarımızı bir kenara koyup ülkemizi düşünmek zorundayız. Yeri geldiğinde dünyaya meydan okuyoruz. Şu soruyu sorsalar ne diyeceğiz: ‘Sen meydan okuyacağına önce konteynırlardan yiyecek toplayan insanların derdini çöz’ deseler, ne diyeceksin? 10 milyona yakın işsiz var, bu işsizlerin sorunu çözsene. Biz doğruları söylediğimiz için rahatsız oluyorlar. İşi öyle bir boyuta getirdiler ki muhalefeti de inşa edeceğiz’ diyor. ‘Kılıçdaroğlu’ndan kurtaracağız’ diyor. Çok basit. Gelirsin televizyona otururuz, sen de soru sorarsın ben de sorarım. Kim haklı kim haksız? Ben haksızsam zaten gideceğim. Kılıçdaroğlu, ‘sosyal sigortalar kurumunu batırdı’ demiyor muydun? Önünde fırsat var. Ben cevabını veremezsem gideceğim. Niye karşıma çıkmıyorsun? Çünkü korkuyorsun, korkan insan devleti yönetemez.

DOSTLARIMIZLA İKTİDARIN İLK 7 ADIMI

Ben dostlarımızla beraber iktidar olacağız dediğim zaman çıldırıyorlar. Çıldırmayın, dostlarımızla beraber iktidar olacağız. Bu ülkeye huzuru bereketi getireceğiz, demokrasiyi getireceğiz. Peki oldunuz da en kısa sürede ne yapacaksınız? 7 madde halinde paylaşayım.

1: Katar Ordusu’na peşkeş çekilen tank palet fabrikasını hemen alıp orduya iade edeceğiz. Vatanın bağrına saplanan hançeri çekeceğiz. Ne demek ya? Buna izin vermeyeceğiz. Gerçek milliyetçilik budur. Kağıt üzerinde değil.

2: 15 Temmuz şehit ve gaziler için toplanan paraları hak sahiplerine bir gün içinde vereceğiz.

3: Beşiktaş saldırısında hayatını kaybeden polislerimiz ve diğer mağdurlar için toplanan paraların hepsi hak sahiplerine verilecek.

4: Çiftçilerin çektikleri kredilerin faizleri sıfırlanacak.

5: Esnafın pandemi döneminde aldığı kredilerin faizleri silinecek.

6: Bir kararname ile esnafın stopaj vergisi kaldırılacak.

7: Hangi koşulda olursa olsun vatan topraklarına sahip çıkılacak. Bugün için bir vatan toprağımız düşmana teslim edilmiş vaziyette. Süleyman Şah Türbesi’ni vatan toprağına götürmek bizim namus borcumuz olacak. İktidar olduğumuzda bu dediğim 7 madde süratle yerine getirilecek.

ZALİMİN ZULMUNÜ SONA ERDİRMEK ZORUNDAYIZ

Hepimiz bu milletin umuduyuz. Büyük sorun var. Büyük bir ekonomik buhran var. İnsanlar perişan. Evlerde huzur yok. Huzur sadece bir yerde. Bir avuç insan için var. Biz halkın dertler için birlikte mücadele etmek zorundayız. Zalimin zulmünü sona erdirmek zorundayız. Bu millet bu yönetimi hak etmiyor. Bu tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun bilincinde olan herkesle yolumuza devam edeceğiz. Kararlılıkla, inançla devam edeceğiz.

ESNAF, ÇİFTÇİ DERT YANIYOR

Uşak, Afyonkarahisar’a milletvekillerimizi gönderdik, esnaflarımızı dinlediler ve çözümlerimizi de anlattılar. Uşak’ta İsmet Paşa Caddesi’ni geziyor milletvekili arkadaşlarım, millet dert yanıyor. Erdoğan gidip gezemez orada. Çiftçiler dert yanıyor. Aynı tablo, Afyon’da da var. Uzunçarşı’da esnaf, ‘burada hava parası dünya parasıydı, şimdi dükkanlar kapalı.’ Bir kentin kalbini düşünün. İki büyük caddeyi düşünün, o merkezde insanlar para kazanmıyor. ‘Dükkanı açamıyoruz’ diyorlar. Türkiye’nin sorunları bu ve biz bu sorunları aşmak zorundayız. Sadece Afyon, Uşak değil. Polatlı burnumuzun dibinde. Soğan 60 kuruş. Maliyetin çok altında, hayvanlara yediriyorlar şimdi. Sen CHP ile uğraşacağına, soğan üreticilerinin derdi ne diye göndersene milletvekillerini. Niğde’de tonlarca patates… Patates üreticileri mağdur. Sen gittin de üreticilerin derdini çözdün de karşı mı çıktık. 2020’de ödenmesi gereken teşvikler ödenmiş değil. Tefecilere gelince ödüyor. Bir ayda ödediği faiz, 21 milyar lira. Tak zamanında ödüyorsun. Çiftçinin alacağı var, ödemiyorsun. Aynı şekilde, binlerce esnafımız var. 25 bin 522 müzisyen var, geçinemiyor. 806 bin basit usulde defter tutan esnaf var. 32 bin 567 salgından etkilenen esnafımız var. İşyeri kirada olan esnafımız var, rakamı tam bilinmiyor. Restoran işleten kişiler var. Her birine üç süre ile bin lira verilecek. Stopajı dahil edin, 7 bin lira. Bir yıl süreyle para ödeniyor. Kamu özel iş birliği dolayısıyla ödenen para bunun üç katı. Bir avuç kişiye ödenen para üç katı. 2021 bütçesine konulan ve ödenmesi gereken para 30 milyar para.

ÇİFTÇİLERE ÇAĞRI YAPIYORUM, ARTIK UYANMANIZ LAZIM

Mahir Ünal’a genç birisi gidiyor, kendisi anlatıyor, ‘bizi mahvettiniz’ dedi. ‘Telefonunu ver bakayım’ diyor. Iphone 6 almış, ‘kaç lira ödüyorsun ayda’, ‘450 lira ödüyorum’, ‘daha ne olsun’ diyor. 450 lirayı çiftçi için büyük para görüyor. Şu geldiğimiz noktaya bakar mısın? 450 lira dediğin nedir, sen kaç lira alıyorsun, Saray’da kaç lira alıyorlar, sen 450 lirayı o çiftçiye fazla görüyorsun, bir cep telefonunu fazla görüyorsun. Çiftçilere çağrı yapıyorum. Artık sizin de uyanmanız lazım.

YAPILMASI GEREKEN, HAKİME, KIŞLAYA, CAMİYE SİYASETİ SOKMAMAKTIR

Vatandaşlar, ‘iktidar oldunuz siz ne yapacaksın’ diyor. 83 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Allah’ın izni ve sizlerin takdirleriyle iktidar olduğumuzda dört ayaklı bir strateji izleyeceğiz. Birincisi; Türkiye’de herkesin can ve mal güvenliğini sağlayacağız. ‘Nasıl sağlayacaksınız?’ Güçlü bir demokrasiyi inşa ederseniz, herkesin can ve mal güvenliğini sağlarsınız. Güçlü bir demokrasi, kuvvetler ayrılığına dayanmaktadır. Yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden ayıracaksınız. Bir partinin genel başkanı, hakim tayin edemez, ederse o hakim o genel başkana karşı gebe kalır. Eğer bir partinin genel başkanı hakim tayin ediyorsa, o hakim tarafsız değildir. Yapılması gereken, adliyeye, camiye, kışlaya siyaseti sokmamaktır. Yenikapı’da söyledim. Erdoğan, kutladı, güzel bir konuşma yaptığımı söyledi. Konuşma, Türkiye’nin geleceği ile ilgiliydi. Şimdi tam tersi yapılıyor.

MECLİS VESAYET ALTINDA

Medya özgürlüğünü sağlayacağız. Medya, özgürlüğü ne demektir? Gücü denetlemek demektir. Yolsuzluk yapılıyorsa, gazeteci korkmadan yazacaktır. Yolsuzluk haberlerine erişim engeli geliyor. Bakar mısınız? Kul hakkı yemenin meşrulaştırılması geliyor. TBMM… Gazi Meclis, böyle olmayacak. Gazi Meclis’in kuruluşundaki irade aynı şekilde olacak. Bu Meclis, vesayet altındaki Meclis’tir. AK Parti ve MHP’nin vesayeti altındadır. Hiç Çankırı milletvekilinin, Meclis kürsüsünden Çankırı sorunlarını dile getirdiğini duyan var mı? Niçin? Anlatırsa, bir daha asla milletvekili olamaz. O zaman milli irade vesayet altında demektir. 12 Eylül darbecilerinin zamanında geldi. Biz bunu kaldıracağız. Milletin vekilini millet seçecek. Genel başkanlar değil. O zaman parlamento vesayet altından kurtulmuş olur.

İLK YAPACAĞIMIZ İŞ, SİYASİ AHLAK KANUNU ÇIKARACAĞIZ

Siyaset bir zenginleşme aracı değil. İlk yapacağımız iş, Siyasi Ahlak Kanunu’nu çıkaracağız. Milletvekili oluyor, ‘nasıl köşeyi döneriz, nasıl devleti soyarım.’ Böyle bir siyaset anlayışı olur mu? Söz veriyorum değiştireceğiz. Namus sözü… Kul hakkı yenmesine izin vermeyeceğiz. Bu bizim görevimiz olacak. Bakanlar, atamayla bakan mı olur? Bu bakan Meclis’e geliyor mu, Meclis’e hesap veriyor mu, soru önergelerine cevap veriyor mu? Hayır. Diktatörlük değil mi bu? Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır. Bakanlar eskiden olduğu gibi Meclis içinden çıkacak ve seçimle gelecek. Siyasetten habersiz bakan mı olur. Her cümleye başladığında, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle’ ne demek? Bütçe yapılıyor. Bütçe ne demek? Vergi topluyorsun, borçlanıyorsun, özelleştirme yapıyorsun, parayı nereye ve kimin için harcıyorsun? Bu TBMM adına Sayıştay denetleyecek. Türkiye Varlık Fonu var. Türkiye’nin en büyük şirketleri orada ama TBMM TVF’yi denetleyemiyor. TBMM, Türkiye’nin en büyük şirketlerini denetleyemiyor. Ne oluyor burada? Milyarlar denetlenmiyor. Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız. Devlet kesinlikle şeffaf olmalı. Temiz, ahlaklı bir devlet, yönetenlerin elinde vatandaşa hizmet eden devlete dönüşür. Yasama, yargı ve yürütmeyi bir kişiye bağlama kadar yanlış bir şey yok.

DİKTATÖRLER DÖNEMİNİN BİTMESİ LAZIM

Çok güzel bir fıkra. Köyün birine bir çakmak gelir. ‘Herkesin ateşi ihtiyacı olduğunda bunu kullanacağız. Bunu muhtara verelim.’ Muhtar da çok seviniyor, ‘beni seçtiler’ diyor. Bir süre sonra çakmağı alıp her şeyi yakmaya başlıyor. Etrafında yalakalar birikiyor. Köyde yakmadığı yer kalmıyor, herkes fakirleşmeye başlamış. Biri komşu köye gitmiş, herkes memnun. ‘Sizde çakmak yok mu’ demiş. ‘Bizde çakmak var’ demişler. ‘Nasıl bu köy bu hale geldi’ demiş. Köylü, ‘yoksa biz birine mi emanet ettiniz, biz öyle yapmadık çakmağı birisine, çakmaktaşını birisine, benzini de birisine verdik, üçünün bir araya gelmesi lazım’ demiş. Ve şunu söylemiş, ‘Allah bile tebligatı peygambere ölüm görevini Azrail’e, vahiy görevini Cebrail’e, kıyamet görevini İsrafil’e, doğa görevini Mikail’e verdi, siz nasıl bir kişiye verdiniz’ demiş. Doğru mu? Doğru. Demokrasiyi inşa ettiğimizde memlekete huzur gelecek. Güç bir kişiye verilmez. Doğanın kanunları da buna engel. Hitler’i Mussolini’yi gördük. Diktatörlerin döneminin bitmesi lazım.

ÜNİVERSİTELER, BİR ÜLKENİN EN ÖNEMLİ GÜVENCESİDİR

Üretim çok değerli. 19 yılın sonunda neden üç Trakya büyüklüğünde alan, çiftçilerimiz tarafından ekilmiyor? Çiftçi neden ekmiyor? Güneşimiz suyumuz var, tarlalar bereketli neden ekmiyor? Çünkü zarar ediyor. Çiftçi üretmiyor ama dışarıdan alıyorsunuz. Üstelik gümrük vergilerini sıfırlıyorsunuz. Her şeye yağmur gibi zamlar yağdı, nasıl ekecek çiftçi? Faturalar can yakıyor. Protestolar var. CHP iktidarında elektrik dağıtım şirketlerine değil vatandaşa hizmet edeceğiz. Üretimin en önemlilerinden birisi üniversitelerde üretim. Üniversiteler bilgi üretecek. Bilgi üreten üniversiteler, bir ülkenin en büyük güvencesidir. Devrim Tarihi kitabını okumuştuk. 2. Dünya Harbi, taş taş üstünde kalmamış, Amerikalı general, ‘Almanya’da taş taş üstünde kalmadı. Artık sırtınızı doğrultamazsınız’ der. Alman general, ‘Almanya’nın üniversiteleri ayakta’ der. Taş taş üstünde kalmayan o Almanya bugün, AB’nin koç başlığını yapıyor.

O KIZIN AYAKKABI NUMARASI, DEVLETİ YÖNETENLERİN IQ’SUNDAN YÜKSEK

Üniversitelerde yöneticiler seçimle gelmeli. Köyle muhtarı seçiyoruz da üniversitede rektörü seçemiyoruz. 12 Eylül darbecileri YÖK’ü getirdi. Bu beyler pekiştiriyorlar. Senin Kenan Evren’in kafasından ne farkın var? Rektörü tayin ettiler, gençler istemiyor. Gayet demokratik ve barışçıl gösteriler yapıyorlar. Gençleri anlayamıyorlar. Her üniversitenin bir kültürü, bir geleneği vardır. Üniversiteyi üniversite yapan gelenekleridir. O gelenekler bugünden yarına oluşmuyor, onlarca, yüzlerce yıl sonunda oluşuyor. Üniversite öğrencilerine her türlü haksızlığı yaptılar. Damgaladıkları, ‘terörist bunlar.’ Dozu daha da ileri taşıdılar, ‘bunlar yılan’ dediler. Yılan bunlardan daha akıllı. Ne demek yılan, ne demek terörist? Ellerine silah mı sopa mı aldılar, camı çerçeveyi mi kırdılar? Neye göre söylüyorsun? Ayşe Buğra’ya söyleyen kişinin makamına asla yakışmayacak söylemleri dile getirdiler. Ayşe Buğra saygın bilim insanlarından birisi. Osman Kavala’nın eşiymiş Osman Kavala zaten haksız yere içeride tutuluyor. Siz zaten adalet kavramından uzaklaşmışsınız. Öğrencilere her türlü baskıyı yaptılar. Hakim karşısına çıkardılar, hakimler serbest bıraktılar. İki fotoğrafı hiç unutmuyorum. Birincisi, dışarı çıkan gençler birbirini kucaklıyorlar. İkincisinde ise yine gençler gülümsüyorlar, önde başörtülü bir öğrenci zafer işareti yapıyor yüzlerinde mutluluk. İki fotoğraf olağanüstü. Biri kızın ayakkabısına kafayı takmış. Biri twit atmış, ‘o kızın ayakkabı numarası bile senin IQ’dan fazla’ diye. Eksik söylemiş, o kızın ayakkabı numarası bugün devleti yönetenlerin IQ’sundan yüksek.

FAKİRE YARDIMI HAK MANTIĞI İLE YAPACAĞIZ

Demokrasiyi geliştirdik, can ve mal güvenliliğini sağladık, üreten Türkiye’yi yaptık, üniversiteler üretiyor. Yeter mi hayır. Güçlü bir sosyal devlet. Yani herkesin karnının doyduğu bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. O yüzden biz Aile Destekleri Sigortası diyoruz. Sosyal devlet, fakire yardımı lütuf mantığı ile değil hak mantığı ile yapacağız. O zaman Türkiye’de işsizlik olmayacak, demokrasi yapacak. O zaman bütün Müslüman ülkeler Türkiye’yi örnek alacak. Parlamento hiçbir zaman bir kişinin gölgesi altında görev yapmayacak.